Bu kitabın yazarı olarak tavsiye edilen okuma şekli;
Kendinizi gördüğünüz bölümde, durup kendinizle ilgili küçük bir kesit yazmanız.
Bu kitap; kendisiyle olan iç savaşı kaybetmiş herkese ithaf ediyorum.Bir sigara daha yaktım, bu kaçıncı sigaram artık onu bile bilmediğim bir anı yaşıyordum. Bu işin bir an önce bitmesini ve şu içimi bunaltan depodan bir an önce gitmek istiyordum. Sigarayı derince içime çektim ve gözlerimi kapattım. Zihnimi toparlamaya ihtiyacım vardı. O kadar bunalmış ve zihnimde ki seslerin şiddeti o kadar artmıştı ki, kendi iç sesimi duyamıyordum. Tamam, sağlam bir ruh haline sahip olmayabilirdim ama en azından henüz delirmemiştim. Sadece delirmenin eşiğindeydim. Sadece...o kadar.
İçerden bağırma sesi gelince, daha fazla dayanamayıp, sigarayı da atıp içeri girdim. Karanlık depoya hala alışamayan gözlerimi, bir kaç kez kırpmak zorunda kaldım. Gözlerim yavaş yavaş alışmaya başlayınca, deponun tepesinde ki yuvarlak ışıkların, yuvarlak yuvarlak belli yerleri aydınlattığı yerden yürümeye başladım. Ve en sona gelince, onu gördüm...Kardeşimi.
Benden sadece 2 yaş büyük olan ama abla demediğim, daha çok iş ortağım olan...İnciyi. Birbirimizden başka kimsemiz yoktu. Ailemiz ben 12, İncinin ise 14 yaşında olduğumuz zamanlarda, bizi bir evde bırakıp gittiler, bir daha da asla dönmediler. Daha çok küçükken. Bunu bir ebeveyn, çocuğuna neden yapar, hiç bir fikrim yok. Çok düşündüm, kafamı patlatacak kadar çok düşündüm ancak mantıklı hiç bir sebep bulamadım. Ben de bir süre sonra düşünmeyi bıraktım. Çünkü hiç bir zaman bir sebep bulamayacaktım. Bulamadım da...
Bana 18 yaşıma kadar İnci baktı. Çalıştı, para kazandı. Beni okula gönderdi, evin kirası da dahil çoğu şeyle o uğraştı, dövüşmeyi ve kendimi savunmayı öğretti. Küçük yaşta, büyümek zorunda kaldı. Bana her şey oldu. Şu son 2 yılda ise kendi kendimi geçindirmeyi öğretti. Çalışıp para kazanıyordu demiştim ya...Ne iş yaptığını açıkladı bana 18. Doğum günümde. Meğerse kiralık katilmiş...14 yaşından, 15 yaşına kadar garsonluk, onun bunun amelesi olarak başladığı iş hayatında, kendisinin de deyimiyle "talih kuşu" konmasıyla, 15 yaşındayken, birinin yardımları ve öğretimi ile kiralık katil olarak işe başlamış. Kazandığı paranın büyüsüyle, işe devam etti ve beni de kiralık bir katil olarak yetiştirdi. Bu işi yaptığını anlamak çok zor olmadı tabi. Öğrendiğim de çokta şaşırdığımı söyleyemem. Değişmeye başlamıştı. Refleksleri biraz daha iyi olmaya ve zaten az olan duyguları iyice azalmaya başlamıştı. Tahammül seviyesi azalmış, egosu artmış ve en önemlisi bakışları değişmişti. Ya amele olarak başladığı iş hayatında, yaşanmaması gereken bir şey yaşamıştı ya da tehlikeli bir şeye bulaşmıştı. Egosunu amelelikte arttıramayacağına göre, tehlikeli bir şeylere bulaşmış olması daha olasıydı. Hiç bir zaman biriyle ilgili "bunu yapmış olamaz ya da o bunu yapacak biri değil." demedim, çünkü herkes her şeyi yapabilirdi, eğer biraz cesaretlendirilirse, herkes her şeyi yapabilir diye düşündüm hep. O yüzden, belki kardeşimin katil olmasını istemiyordum ama şaşırmış da değildim. Oldum olası gözlem yapar en küçük detaylardan, kesin sonuçlara ulaşır ve ona göre davranırdım. Gerçi şimdi o küçük detaylar beni öldürüyordu ya neyse... Öğrendiği her şeyi bana öğretiyordu, öğretmesine ama unuttuğu bir şey vardı...duygularımın olması. Belki de benim gibi birinin lanetidir bu da...duygularımın olması. İnci gibi insani duygulardan uzak hatta hiç hissetmeyen biri olsaydım, bazı yeteneklerimle birleştirir ve yenilmez biri olabilirdim. Kimseyi adam akıllı umursadığım söylenemez ama bazen bir duyguyu hissetmek, hiç iyi olmuyor. İnci gibi olmak istediğim tek konu da bu zaten, duygusuz biri olmak...
Onun insani duyguları yoktu. Hiç olmadı. Birini sevdiğini, birine aşık olduğunu, birinin ona karşı beslediği duygular yüzünden, yüzünde gülümseme oluşması...bunların hiç biri onda olmayan şeylerdi. Bana bile sevgisini göstermiyor, bazen bana bile aşırı acımasız ve gaddar olabiliyordu. Ama kendisini, bana karşı sorumlu hissettiğini, benim için her şeyi yapacağını biliyordum. Buna benim için birini öldürmekte dahil. Gülümsediğini ise, aldığı işi başarılı yapınca, paraları sayarken görüyordum. Onun sevdiği tek bir şey vardı...Para.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN REVAN
Teen Fiction"Eğer ihanet affedilebilir bir şey olsaydı, şeytanın kendisi Tanrının yanında oturuyor olurdu." Kafanın içinde binlerce kişilik ve bunların her birinden çıkan farklı bir ses...Eğer en başa dönebilseydim, her şeyin başladığı o ana dönmek isterdim...O...