00.04

2.4K 226 52
                                    

Yalnızlık susturmaktır
Kendi sesinle kendini
H. A. Toptaş

Çoğunlukla diğer insanlar karamsar yapıdaydı. Bir çoğu hayatını sorgular ve kendince çıkarımlar yapardı. Hatta intihar oranlarında kore oldukça üst sırada bulunuyordu. Savaşmayı bırakıp en kolay çözüm yoluna baş vuruyorlar ve hiçte değmeyecek sebepler nedeniyle bir daha uyanmamak için uyuyorlardı. Neden bu kadar çaresiz olduklarını anlayamamıştım. Ben hep eğer bir işi yapamıyorsam zorlamaz gider baska bir şey yapardım. Eğer insanlar beni yoruyorsa onlarla bir daha konuşmaz görüşmezdim. Yok illaki dibimde biterlerse onlara oldukça sevmediğimi belli ederdim. Bana bahşedilen bu hayatı bir hiç uğruna yok edecek kadar aptal değildim. Asla ölmek istemedim. Bu güzel evrenin tadını sonuna kadar çıkaracak ve her şeye rağmen mutlu olacaktım. Çünkü mutlu olmak isteyene hayat gayet güzel minik mutluluklar sunuyordu. Buna sedece bakmak yeterdi.

Baharın habercisi çiçekler etrafı renklere boyarken hayranlıkla onları izliyor ve elimdeki çilekli sütü içiyordum. Bu güzel anımı bozan bir şey varsa oda sivrisinek gibi söylenen arkadaşımdı. Haneul yanımda öğretmene ağzından gelen her şeyi söylüyordu. Onu taktığım söylenemezdi ama o ısrarla onu takmam için konuşuyordu. Süt kutusunun dibinde ki son kalan yeri pipetle çekmeye çalışıyordum. Haneul yüzünü buruşturup bana baktı.
"Ne biçim bir kızsın sen ya? At şunu artık." Ona göz devirip hüpürdetmeye devam ettim. Çilekli süttü bu bir damlasını bile boşa veremezdim. Elimdeki kutu hızla çekilmesiyle ağzımdaki pipet havada asılı kalmıştı. Paketide hızla çekip ilerdeki çöp kutusuna attı. Neden normal insanlarla arkadaş olmadım ki?

"Keyfimi neden bozduğunu sormak isterdim ama uzun konuşmanı dinleyecek havamda değilim canım arkadaşım." Bana gözlerini devirip konuştu.
"Sana bu dersten kalırsam okulum uzayacak diyorum ama beni takmıyorsun" ben ne yapabilirdim ki? O kadın çatlak bir insandı. Birine taktığı zaman asla peşini bırakmıyordu.
"Sana kim dedi ki kadına karşı çık. Soruyu yanlış çözdünüz de diye? Ben mi? Hayır. Git kendi derdine yan canım." Uzun saçlarımın ucundan tutup çekti.
"Ben senin dertlerini dinliyorum ama?" Göz devirdim. Ne zaman bir olay anlatsam teselli etmek yerine beni daha da depresyona sokuyordu. Şimdi gelmiş bana edebiyat yapıyor.
"Şöyle bir gözden geçir sana anlattığım olayları ve senin bana verdiğin cevapları." Büyük kapıdan çıkıp durağa doğru ilerledik. Kalabalık yerlerden hoşlanmıyordum. Kokulara karşı bir zaafım vardı ve bu sıcak yaz gününde bu kalabalık hiç çekilmiyordu.
Durağa adım atmıştım ki arkamda duyduğum tanıdık sesle gözlerimi kapattım. Ben en başta ölmek istemem demiştim dimi? Onun üzerini karalayın lütfen.

"Myyyy sisterrrrrrr" haneul benden biraz uzaklaşmıştı ama jimin boş durur mu? Hayır.
"Ve onun best friendi" senin yarım ingilizcene tüküreceğim jimin. Yanıma gelip kolunu omuzuma attı. Seninle aynı okulu yazan aklımı sevsinler. Haneul eliyle yüzünü kapatıyordu ama çoktan durakta ki kalabalığın dikkatini çekmiştik bile. Sevmediğim bir şey varsa onlardan birisi de vıcık vıcık olan konuşmalardı. Ve çok sağ olsun benim biricik ikizimde fazlaca bulunuyordu.

"Ne var jimin" sinirle konuştum. Bütün dikkatleri üzerimize toplamıştı. Zaten fazlasıyla gösterişli bir tipti yetmiyor iki kat dikkat çekip konuşuyordu.
"Ovvvv benim canım ikizim bu gün en güzel gününde sanırım." Güzel günümün içine ettin. Teşekkür ederim.

Ağzını açmış cevap verecekken elini kaldırıp konuştu.

"Yoongi, Namjoon, Hoseokkk..." ağzını kırdığımın veledi. Kolunun altından çıkıp sinirle baktım. Insan evladı gibi olsa bir tarafı kırılır. Ağzına toprak doldursam boğulur mu acaba? Gencecik ömrümü tükettin jimin. Diğerleri yanımıza gelince utancım ikiye katlanmıştı. Hoseokun yüzüne bakamıyordum. Aklıma hep üzerine atladığım zaman geliyordu. Ve onu görünce bu utanç fazlaca gün yüzüne çıkmıştı. Namjoon yanımıza gelince kollarını açıp göz kırptı. Sınırlı insan severdim. Ben hep az insan çok huzur mantığını savunmuştum. Insanları sever konuşurdum ama en yakınında hep az insan bulunurdu. Bunlardan biride Namjoon du işte. Bir kaç adım atmıştım ki saçımdan birinin tutmasıyla "Yah!!" Diye bağırmıştım. Jimin sinirle bana bakıyordu.
"Bana göz devir ama Namjoonu görünce hemen sarıl" kıskanç. Eğer sevgi pıtırcığı bir kardeşe sahipseniz hayat gerçekten zordu. Saçımı ondan kurtarıp dil uzattım ve kollarını açmış bana bakan Namjoona sarılmıştım. Etrafımızdaki fısıldaşmaları duyuyordum ama umrumda değildi. Bu üçlü okulda oldukça dikkat çekiyordu. Ki bunlara artık birde dördüncü katılmıştı.. Ve tabiki dedikodu seven insanlar için bu bulunmaz bir nimetti. Çoktan Namjoonla sevgili olduğumuz yetmeyip çocuğumuzun bile olduğunu söyleyenler olmuştu. Insanlar anlaşılması zor yaratıklardı. Daha öncede dediğim gibi o benim zehir gibi beyne sahip biricik arkadaşımdı. Ve en son yediğim halttan sonra onunla konuşmadığım için özlemiştim.

00.00 (zero oclock)/ jeon jungkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin