00.12

1.8K 251 124
                                    

Evet evet, yumuşak bir rüzgar
Omuzuma sürtünüp geçen insan
Gönlüme akan insan
Ben nasıl bir insan?
İyi mi bir insan?
Kötümü bir insan?
Sonucu renk renk
Bende bir insanım sadece
Agust D - people
.
.
.

Jin abim her zaman başımı belaya sokacağımı bu yüzden hayatı daha sakin yaşamamı söylerdi. Karakterimin hayranı olduğunu özellikle her zaman doğruyu savunmamı çok sevdiğini de eklerdi. Ama bunları her yerde kullanmamamı isterdi. Korkardı. Bana bir şey olacağından delicesine korkardı. Ama ben buna karşı koyamıyordum. Bende doğru neyse onu sonuna kadar savunur karşımdaki ikna olana kadar peşini bırakmazdım. Ama bu demek değildi ki her zaman kendi doğrumu savunuyorum. Önce karşımdakini dinlerdim. Sonra onun açısından bakar ve kendimi değerlendirirdim. Çünkü her zaman bana göre doğru, doğru olmaya bilirdi. Sonuçta insandım. Bu yüzden değerlendirirken tamamen kendi açımı göz ardı ederdim. Tamamen bir yabancı olarak olaya bakardım. Eğer hatalı ben isem özür dilemekten hiç çekinmezdim.

Ayrıca hemen sinirlenir ve hemen de affeden bir tiptim. Bunu suistimal eden çok olabiliyordu ama bu gerçekten pişman olup özür dileyenlerin de olduğu gerçenini değiştirmiyordu. Her insan hata yapardı. Önemli olan özür dilemek ve özür dileyeni affetmekti. Bu yüzden herkesle konuşur ama yakınımda çok az kişi bulundururdum. Az insan benim için huzur demekti.

Ah konumuza geri dönelim. Jin abim bunları öğrenmemeliydi.

Dağılan uzun saçlarımı kulağımın arkasında topladım. Jungkook ile omuzlarımız birbirine değen bir şekilde yan yana duruyorduk. Olayın henüz bir kısmını anlatmıştım ki beni polis memuru susturmuştu. Tam karşımızda hyung diye hitap ettiği polis memuru duruyor ve bizi bir güzel azarlamaya başlamıştı.

"Sen küçük hanım. Adamlarda silah yada kesici bir alet olabilirdi. Böyle bir şey gördüğünde müdahale etmek yerine bizi aramalıydın! Jungkook olmasaydı neler olurdu tahmin edemiyorum bile" şapkasını düzeltti. Ben başımı eğerek mırıldandım.
"Haklısınız efendim" derin bir nefes sesi duyduktan sonra polis memuru tekrar konuştu.
"Sana gelince jungkook. Her zaman böyle şeyler yapıyorsun. Tamam iyi hoş ama ya silahı olsaydı. Ya sana bir şey olsaydı kook. Sana kaç kez diyorum bizi ara diye. Neden beni dinlemiyorsun genç adam?" Yan gözle jungkooka baktığımda polis memuruna kendinden emin bir şekilde baktığını gördüm. Suç bendeydi. Jungkook olaya benim yüzümden bulaşmıştı.

"Ne yapsaydım? Hyung.. göz yumamazdım biliyorsun. Onu benden istediler..." sözünü tamamlayamadan memur tekrar konuştu.
"Biliyorum canını verir onu vermezsin. Iyi iyi seni anladıkta sen beni neden anlamıyorsun." Jungkook sinirle kaşlarını çattı. Ağzını açmış cevap verecekken hızla alini tuttum. O sinirli bakışlar bu sefer bana dönmüştü. Belli belirsiz başımı yapma dercesine sağa sola salladım. Bunu ben yapmıştım ama benim yüzümden oda bulaşmıştı. Jungkooka gittikçe borçlanıyordum. Biraz olsun telafi etmem gerekti.
"Onun suçu değil efendim. Haberi bile yoktu. Ben onu dahil ettim. O ise hemen polisi aramamı söyledi. Jungkookun bir suçu  yok. Her şey benim yüzümden" polis memuru başını havaya kaldırdı ve defin bir nefes alıp verdi. O anlarda ortamı Taehyungun sesi doldurdu. Neşeli çıkan sesi ortamdaki gergin havayı dağıtırken biraz olsun sevindim.

"Aigoo hyungnim! Hep sinir hep sinir. Bence senin mesleğin sinirlenmek olmalıymış. Eminim o zaman en yüksek koltukta sen otururdun." Taehyung polis memurunun omuzuna kolunu koyup aptal aptal konuşunca memur hızla diğer elini kaldırıp alnına vurmuştu.
"Kes zevzekliği Taehyung. Annem bu yaptığını bir duysa seni odaya kitler. Söylesem mi acaba? Biraz bende rahatlamış olurum" Ben kocaman gözlerle ikisine bakarken ağzımdan sözcükler istemsizce dökülmüştü.
"Siz kardeş misiniz?"

00.00 (zero oclock)/ jeon jungkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin