tetradeka

4.1K 348 157
                                    

yazar notu: jungkook'tan bu kadar çok nefret etmeyin, geçmişte jimin'in tekrar görmesini sağladığını unutuyorsunuz ve ben üzülüyorum
iyi okumalar 🍓

Jungkook karşısında oturan sarışından gözlerini alamıyordu. Öncekinden daha güzel daha tatlı daha muazzam biri olmuştu sanki.

"Çünkü elindekinin kıymetini bilemedin ve şimdi onu kaybettiğin için öyle düşünüyorsun."

İçindeki sese hak verdi genç oğlan, Jimin'i kaybettiği günden beri yaşayamıyor gibi hissediyordu. Üzüldüğü anda saçlarını okşayan o minik eller, sımsıkı sarılan o güzel beden ve geceleri kabus gördüğünde onu sakinleştiren o kusursuz ses yoktu.

Jungkook ölümüne pişmandı ama şu an yaşıyor olduğu her şeyi sonuna kadar hak ettiğini biliyordu.

Onu özlüyordu, onu deli gibi özlüyordu ve elinde olsa tanıştıkları ilk güne dönerdi. İlk başta saçma gelen çiçeğim kelimesini duymak için canını bile verirdi, Jimin istese her şeyi yapardı.

Sarışın genç de bunun farkındaydı. Eve döneli 3 gün olmuştu ve Jungkook gözlerini ondan bir saniye bile ayırmıyordu.

Geçen gün kendine salata yaparken yanlışlıkla parmağını kesmiş ve anın verdiği acıyla bağırmıştı. Jungkook ise bağırışını duyduğu an koşa koşa yanına gelmiş, ufacık bir yara değil de kocaman bir şeymiş gibi tepkiler vererek Jimin'in acısını dindirmek için dakikalarca uğraşmıştı.

Jimin ona üzülüyor muydu emin değildi, yaşadığı şeylerin hepsini tek tek yaşıyor olması geçmişte acılar içinde yaşayan Jimin'i memnun ediyordu. Ama bir yandan da çocukluğundan beri aşık olduğu çocuğu böyle görmek onu paramparça yapıyordu.

Jungkook başka şeyler ile uğraşmak için çok çaba sarf ediyordu, Jimin o gün ona "İki yabancı gibi olacağız." dediği andan itibaren tek bir kelime bile etmemişti. Bu onun için çok zordu, karşısında deli gibi sevdiği çocuk vardı ve ona sarılmak istiyordu. Sımsıkı sarılmak ve geçmişte yaptığı her şey için saatlerce, günlerce özür dilemek...

Bunu yapamayacağını bilmek Jungkook'un canını ne kadar çok yaksa da sarışın genç mutlu olduğu sürece bu acıya dayanabilirdi.

"Film mi izlesek?"

Taehyung, Jimin'in eve dönmesine çok sevinmişti ama üç gündür evde gergin, huzursuz ve kasvetli bir hava vardı.

Yoongi'yle Taehyung bu havayı az da olsa yumuşatmak için elinden geleni yapıyorlardı.

"Olur!" Yoongi daha önce hiç film izlemememişcesine heyecanlı bir şekilde cevap vermişti ve bu Jimin'i güldürmüştü.

Jimin'in gülüşünü gören Jungkook, uzun zaman sonra ilk defa bu kadar iyi hissediyordu.

Aklına Jimin'in ona attığı ilk fotoğraf gelince daha da huzur doldu içi, bir gülüşü bile nasıl bu kadar huzur verebiliyordu anlamıyordu.

Ve o bu çocuğu kaybetmişti.

"Ne izlesek ki?" Taehyung, Jimin ve Jungkook'a dönerek konuştu.

"Endgame."

"Endgame."

İki genç aynı anda aynı cevapları vermişlerdi soruya. İkisinin ruh eşi olduğu, birbirleri için yaratıldığı çok barizdi ama hayat onları bir araya getirmemek için can atıyor gibiydi.

Jimin ve Jungkook yaşanılan şey yüzünden birbirleriyle göz teması kurmuşlardı, üç gündür hatta daha da uzun bir süredir ilk defa göz göze gelmişlerdi.

Jungkook gözlerindeki yıldızlarla parıl parıl bakıyordu Jimin'e ve Jimin bundan nefret ediyordu.

Onu affetmek istemiyordu ve Jungkook böyle güzel bakmaya devam ederse dayanamayacaktı.

Göz temasını bozan ilk kişi Jimin oldu, bakışmaları 2 saniye sürmüş olsa da bu Jimin için ölüm gibiydi.

Kendini ilk defa aşık olmuş gibi hissediyordu, Jimin daha sonra kendine kızmayı aklının bir köşesine not etti. Şimdi bunun sırası değildi.

Taehyung iki gencin aynı cevapları vermesi ve aralarında geçen kısa süreli göz teması yüzünden mutluluktan ağlayacak gibiydi, geçmiş yüzünden Jungkook'a sinirli olsa da Jimin'e iyi gelebilecek tek insanın o olduğunu biliyordu.

Jimin'e onu affetmemesini söylemişti ama içten içe her zaman tekrar bir araya gelmelerini istiyordu. Daha önce böyle bir aşk görmemişti, Yoongi'yle kendisinin arasındakinden bile daha güçlüydü.

"Kabul, mısırları patlatıyorum o zaman?" Yoongi onay almak için üç gence döndü.

"Onun yerine yemek söylesek? Ben biraz acıktım sanki." Jimin, bebek gibiydi. Tatlı, minik bir bebek. Jungkook onu kalbine sokmak ve ölene kadar orada saklamak istiyordu.

"Olur! Tavuk söylüyorum o zaman. Şu tatlı tavuklardan, sen çok seversin." Jungkook, Jimin'in iki yabancı sözünü çok çabuk unutmuş ve Jimin'le konuşmuştu.

"Hayır, tavuk istemiyorum." Jimin onu sert bir sesle reddetmişti, canı tatlı tavuk istemiş olsa da Jungkook'a inat istemediğini söylemişti.

Jungkook, Jimin'in reddetmesinden daha çok ses tonunda takılı kalmıştı. İki yabancıdan bile daha uzaktı ses tonu, nefretten daha derin bir duygu vardı içinde. Daha önce Jimin'i hiç böyle görmemişti. Onu bu hale getiren kişi kendisi olduğu için bir kez daha nefret etti kendinden.

Taehyung öksürdü, "Pizza? Pizza mı istersin Jimin?"

Jimin pizzadan çok haz etmezdi, sadece çok aç olduğunda yerdi ve Jungkook bunu iyi biliyordu.

"Evet, olur. Pizza olsun." Jimin hızlı şekilde kafasını sallamış ve daha sonra lavaboya gideceğini söyleyip ortamdan uzaklaşmıştı.

Taehyung ve Yoongi ise pizzanın yanına bir şeyler hazırlama bahanesiyle mutfağa kaçmışlardı.

Jungkook dakikalardır doğru düzgün nefes almadığını yeni fark ediyordu, Jimin gidince derin bi nefes almış ve kendini geriye doğru atıp gözlerini kapatmıştı.

Nasıl bu hale gelmişlerdi? Her şey şaka gibi geliyordu, bu hale gelmeyi nasıl becermişlerdi?

Umarım beğenmişsinizdir, yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın🍓

Vídere Possum 2 | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin