Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar 🍓
Jimin, Jungkook'un mesajını okuduğu andan beri bankta oturuyordu.
Bunları hak etmiş miydi, bilmiyordu. Ağlamak istiyordu ama ağlayamıyordu.
Her şey koca bir şaka gibiydi... Olanları düşündü Jimin.
Jungkook'u piyano kursu için nasıl ikna ettiğini, piyano hocasının onu nasıl öptüğünü, Jimin'in onca yalanı nasıl söylediğini ve Jungkook'u nasıl kaybettiğini...
Nefes alamayacak kadar çok acıyordu canı pembe saçlı oğlanın ve her şeyin sorumlusunun kendisi olması tutunacak bir dal bulmasını engelliyordu.
"Ben... ne yaparım?"
Jimin kendi kendine sordu.
Çocukluğundan beri Jungkook'u bulabilme umuduyla yaşamıştı, onca insanın nefretine bu yüzden katlanmıştı. Göremediği o güzel şeyleri bir gün Jungkook'la göreceğim diyerek tutunmuştu hayata ve şimdi tüm o çabası tüm o umutları yok olmuştu.
Hayatını Jungkook üzerine kurduğunu, Jungkook için yaşadığını ve her anında Jungkook'la beraber olmak istediğini biliyordu.
Jimin Jungkook'suz bir hiçti. Jimin Jungkook'suz yapamazdı.
Eğer önceden öğrenmiş olsaydı uçağının bugün kalkacağını; dün gece havaalanında uyur, Jungkook'u ikna etmek için ayaklarına bile kapanırdı.
Yaşama sebebini kaybetmemek için her şeyi yapabilecek Jimin; onu aldatmış, sorumlusu kendisini olmasına rağmen yalanlar sıralamış, sahte sevgili yapmıştı.
Gözlerini kapattı Jimin. Tedaviden döndüğü gün Jungkook'un ağlamaktan kızarmış gözleriyle kendisini görünce ona nasıl sımsıkı sarıldığını düşündü. Beraber sahilde güneşin doğuşunu izlediklerini ve bunu Jungkook'a aylar önce söylemiş olmasına rağmen unutmadığını düşündü. Her şeyden önce, tedavisi için bir saniye bile tereddüt etmeden elinden geleni yaptığını düşündü.
Ne kadar orada kalmıştı bilmiyordu, hatırladığı tek şey bir anda banka yığıldığı ve bir çift kolun onu düşmemesi için sımsıkı tuttuğuydu.
~.~.~.~.~.~.~.~
"Uyandın."
Jimin, gözlerini açtığında karşısında Jungkook'u görmeyi her şeyden çok istemişti. Onu sımsıkı tutan kolların Jungkook'a ait olduğunu düşünmüştü.
"Sen mi geldin? Bayıldığımda?"
Jimin karşısında görmeyi en son istediği insanı görüyordu. Eğer gözlerini açtığında onu göreceğini bilse hiç uyanmazdı.
"Jungkook aradı beni."
Sesini duymak bile tiksindiriyordu Jimin'i.
Piyano hocası: Kim Namjoon.
"Jungkook seni neden arasın? Her şey senin yüzünden oldu aptal! Beni o gün öptün. Sevgilim olduğunu ve onu ne kadar çok sevdiğimi bildiğin halde beni öptün!" Jimin yataktan hışımla kalkmıştı, çok sinirliydi.
"İzin vermeseydin öpmezdim Jimin. Bana nasıl baktığını fark etmesem sana öyle bakmazdım. Tüm suçu bana atamazsın." Namjoon, Jimin'in aksine sakindi.
"Onu ne kadar çok sevdiğimi biliyordun!" Jimin'in istediği tek şey Namjoon'un ağzından Jungkook'u sevdiğini bildiğini duymaktı.
"Biliyordum, ilk derslerde hep ondan bahsediyordun zaten. 'Jungkook bu şarkıyı çok sever, ilk önce bu şarkıyı öğrenmek istiyorum.' diyip duruyordun Jimin." Namjoon köşedeki sandalyeye otururken konuştu.
"O zaman neden öptün ki? Biliyordun işte, onu kendimden bile daha çok sevdiğimi biliyordun."
"Hata yaptık, herkes hata yapar."
"Onu kaybettim. Senin yüzünden onu kaybettim." Jimin bacaklarının titremeye başladığını fark ettiğinde kalktığı yatağa tekrar oturdu.
"Eğer ona her şeyi düzgünce anlatıp özür dileseydin seni affederdi. Çünkü o da seni her şeyden çok seviyordu Jimin."
Jimin duyduklarıyla gözlerini kapattı. Sustu.
"Ama sen oyunlar oynamayı tercih ettin. Hatta evden kaçtığın gün bana geldin. O zaman hiç de mutsuz görünmüyordun. İtiraf et. Suçlu sensin. Onu kaybettin. Artık hayatında yok."
Duydukları ağır geliyordu Jimin'in minik kalbine. Ölmek istiyordu sadece.
"Hayatına devam etmelisin. Bırak artık onu. Bak gitti işte seni bırakıp. Gerçekten sevse gider miydi?" Namjoon oturduğu sandalyeden kalkmış Jimin'e yavaş yavaş yaklaşıyordu.
Tam önüne geldiğinde durdu, "Seni gerçekten seven birisiyle yeni bir hayat kurmak istemez misin?"
Cümlesini bitirdi ve Jimin'in yanına oturup ellerini tuttu, "Yeni bir hayat kurabiliriz, beraber."
Jimin gülmeye başladı. Namjoon kabul edeceğini düşünüyordu. Sonuçta ilk gün onun evine gelmişti, değil mi?
"Rüyanda görürsün şerefsiz." Jimin, Namjoon'un tuttuğu ellerini çekmiş ve Namjoon'un karnına sert bir yumruk atıp koşarak evden çıkmıştı.
Jimin ölene kadar yalnız kalmayı tercih ederdi, Jungkook'u sevmeye sonsuza kadar devam eder gerekirse normal arkadaşlıklar dahi kurmazdı.
Çünkü Jimin hayatında tek bir kişiyi istemişti, Jimin sadece Jungkook için yaşamış ve o acıların hepsine Jungkook için katlanmıştı.
Sokak karanlıktı, birkaç kişi haricinde kimse yoktu.
Elleri sweatinin cebindeydi, hava soğuktu.
"Jungkook olsa sımsıkı tutardı ellerimi, arada da o güzel dudaklarıyla minik öpücükler kondurur 'Ellerin çok minik' diye dalga geçerdi benimle."
Jimin kendi kendine konuşmuş ve söylediklerine gülmüştü.
"Sonra ben de-"
"Sonra sen de ellerini ellerimden çekmeye çalışır, o güzel burnunu kırıştırır, bana trip atar ve seni bir daha öpemeyeceğimi söylerdin."
Jimin arkasından gelen sesi duyduğunda yürümeyi bırakmıştı ama arkasına dönmemişti. Hayal olabilirdi.
"Burnuma öpücükler kondurur 'Senin ellerin benim büyük ellerim için yaratılmış, ben tutabileyim diye böyle küçük' derdin."
Arkasından sesler gelmeye devam etti.
"Hemen yumuşar, benden kaçmayı bırakır ve sımsıkı sarılırdın."
"Dudağının altındaki bene kocaman bir öpücük kondururdum."
Jimin ne zaman ağlamaya başlamıştı bilmiyordu.
"Klasik 'Seni seviyorum çiçeğim' lafını söylerdim."
Jimin arkasına dönmüş ve elinde kocaman bir bavulla duran Jungkook'u görmüştü.
"Hayalsin değil mi? Delirdim?"
"Ne derler bilirsin çiçeğim: Asla, asla deme."
Jungkook konuştuktan sonra elindeki bavulu bırakmış ve dolu gözleriyle Jimin'i süzmüştü.
"Saçların tekrar pembe olmuş."
Jimin daha fazla dayanamadı ve karşısındaki siyah saçlı oğlanla aralarındaki kısa mesafeyi kapatıp ait olduğu yere, çiçeğinin kollarına koştu.
"Gitmedin."
Kollarında ağlayan pembe saçlı oğlana sımsıkı sarılırken konuştu Jungkook, "Gidemedim."
Umarım beğenmişsinizdir🍓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vídere Possum 2 | jikook
Hayran Kurgutamamlandı. "Hayatımda bir daha asla Jeon Jungkook olmayacak."