'Başından beri hiçbir şeyim olmamıştı ki kaybedeyim? Başından beri kendim vardım ve kaybettiğimde buydu.'
<><><>
Aynasında son bir defa baktı kendisine. Odasını gözden geçirdi. Güzel görünüyordu. Kıvırcık saçları biraz kabarmıştı ama at kuyruğu toplayıp önden birkaç tutam çıkardı. Hafif bir makyaj yapıp malzemelerini çantasına koydu. O sırada aşağıdan Tina'nın sesi duyuldu.
"Elena! Hadi tatlım geç kalacaksın!"
"Tamam Tina! Geliyorum hemen!"
Tina, annesi öldükten sonra ona bakan bakıcısıydı. Ama Elena için Tina onun annesi gibiydi. Güzel sarışın bir kadındı. Aslen rus olduğu için aksanı pek harika sayılmazdı ve bu olay küçüklüğünden beri Elena'ya hep komik gelirdi.
Kapısını açıp birkaç parmak hareketiyle valizlerinin hepsini hole doğru götürdü. Bazen böyle özel güçleri olmasını seviyordu.
"Elena bavulların burada sen yoksun! Gel artık! Bak baban gelecek şimdi."
"Ayy tamam ya! Odamla son defa vedalaşıyorum."
Merdivenden ayak sesleri duyuldu. Sonra kapıdan başını çıkardı Tina.
"Tatlım sonsuza dek ayrılmıyorsun ki. Burası hep senin evin. Hem ayrıca bu sene ayrılmasak seneye okulun bitiyor üniversiteye gidiyor olacaktın. Yine ayrılacaktık."
"Ama artık sen olmayacaksın seninle yaşamayacağım." Yüzü asılmıştı.
Tina gözlerini kaçırdı. "Ama uzak olmayacağız. Ben yine geleceğim. Hemde sen ne zaman istersen."
Yüzü hala asıktı Elena'nın. Pek işe yaramıştı bu teselli. "Her şey değişecek. Okulum, evim, odam, arkadaşlarım..."
"Belki de böylesi daha iyi olacaktır. Belki orada seni yeni arkadaşlıklar, aşklar bekliyordur?!" İmalı bir bakış attı Tina.
Utanıp gözlerini kaçırdı Elena. "Ya Tina!"
Tina minik bir kahkaha attı sonra kapıdan çekildi. "Hadi bakalım baban aşağıda."
"Off! Hiç gitmek istemiyorum ya!"
"Bunu bir daha söylersen babana söylerim seni!"
Omuz silkip odadan çıktı Elena. "Belki de çoktan söylemeliydin. O zaman beni götürmezdi."
"Aaa! Lütfen saçmalama Elena. Biraz da iyi tarafından bak. Artık güçlerini insanlardan saklamana gerek kalmayacak. Özgürce kullanabileceksin onları."
"Evet... Tek iyi tarafı bu sanırım." Merdivenlerden inip kapıya yürüdü. Ayakkabılıktan anahtarları aldı. "Çok özleyeceğim seni Tina."
Gülümsedi Tina. "Bende seni!" Sonra sarıldılar birbirlerine. Kapı çaldı.
"Baban geldi bile."
Hafifçe gülümsedi Elena. Hiç mutlu değildi aslında. Gitmek istemiyordu. Çocukluğunu bırakmak istemiyordu. Babası gibi büyümek istemiyordu. O hep Tina'nın küçük kızı olmak istiyordu. Ama zaman dolmuştu. Bu kapıdan çıktığı anda artık tamamen yeni bir hayata adım atacaktı.
Ama bilmediği bir şey vardı. O yeni hayat aslında kapıdan çıkınca değil, bir çift mavi göz kapanınca başlayacaktı. O zaman büyüyecekti Elena. O zaman büyümek isteyecekti.
Kapıya ilerledi. Kapıyı açtığına babası ona gülümseyerek bakıyordu. Herman Scott. İsmi gibi havalıydı görünümü de. Beyaz bir suratı ve düz, kahve saçları vardı. Elena'ya benzemiyordu. Ama andırıyorlardı birbirlerini. Elena ne zaman Herman'a kime benzediğini sorsa Herman bir şey söylemeden konuyu kapatır, annesinden bahsetmezdi. Ama Elena biliyordu. Annesine benziyordu. Oysa hayatında bir defa bile görmemişti annesinin yüzünü. Aynadaki yansımasının onun annesinin gençliği olduğunu düşünürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nevona
Short StoryElena annesini çok küçükken kaybetmiş ve bakıcısı Tina tarafından, Babasından uzak bir yerde büyütülmüştür. Ama olağanüstü özelliklere sahip olan bu genç kız bir gün okuluna devam etmek için babasının yanına Nevona'ya taşınacaktır. Annesini kaybett...