Bölüm 4

73 16 12
                                    

    Hava kararmıştı artık. Çocuğuna seslendi. Ses yoktu. "Yine dışarı çıkmıştır." diye düşündü. Söylenerek evin dağınıklığından beceriksizce kurtulmaya çalıştı. Televizyona bakındı. Sonra bir anahtar sesiyle kapı açıldı. Çocuk gelmişti. Elindeki iki paket çikolata gözüne çarptı. Kapıya yöneldi,

"Nerden buldun bunları?"
"Hiçbir yerden."
"Nerden buldun , dedim?" Sesi gittikçe sertleşiyordu. Gözlerindeki  öfke kaçınılmazdı.
"Hiçbir yerden. Bir adam verdi."
"Hangi adam?"
"Bir adam işte bilmiyorum." diyerek belki yumuşar diye bir paketi annesine uzattı. Çocuk yumuşaması için uzatmıştı ama kadının sinirleri yerinden oynuyordu sanki. Bir hisimla paketi elinin tersiyle attı.
"Bir daha, kimseden bir şey almayacaksın! Duydun mu beni!"
Elleri çocuğun yakasindaydi ve artık bağırmaya başlamıştı.
"Duydun mu dedim?!" Kadın artık cevap bekliyordu. Çocuk dolmuş gözlerle kafasını salladı. Kadın yakasını bırakınca da koşarak odasına gitti. Ve yine ağladı yine yine..
Damlacığa verdiği sözü tutamamıştı. Yine ağlamıştı. Onun yüzünden bir kez daha..

                                                       ******

   Yerde duran çikolata paketine bir tekme attı. Montunu aldı ve kapıyı çarparak çıktı. Bağırmak istiyordu. Birilerini dövmek istiyordu. Ağlamak istiyordu. Tam bir zavallı olduğunun farkında değildi.
   Dalgın dalgın sokaklarda öylece geziyordu. Hiçbir işi yoktu. Doğru düzgün yemek bile yapmıyordu. Elindeki her şey yitip gitmişti. Hayatında olabileceği en berbat konumda gibiydi. Hayatta birvtek sevdiği şey yoktu. Annesinden ve babasinda nefret ediyordu. Şu an sanki onlar yüzünden bu haldeymiş gibi..
Eski kocasının sözünün geçmesini bile istemiyordu ondan nefret etmiyordu. Ondan tiksiniyordu. Çocuğu ise belirsiz bir konumdaydı onun için. Ona karşı neler hissettiğini kestiremiyordu. Galiba bir tek kardeşini seviyordu. Ama o da kendisini çoktan unutmuş gibiydi.

Ne olmuştu da bu hale gelmişti? İnsanlar zor sınavlardan geçerdi. Kimi annesinin, babasının, eşinin ya da kardeşinin kaybıyla; kimi türlü hastalıklarla, kimi fakirlikle, kimi de sorunlu ebeveynlerle..
Pes etmekse kişiliğe bağlıydı. Bazıları artık savaşacak gücü kendilerinde bulamazlarsa pes ederlerdi. Bu yenilginin nasıl sonuçlanacağını düşünürler miydi peki? Tamam, pes edenler ediyordu; öyleyse savaşanlar nasıl savaşıyordu?
  Ne durumda olursak olalım pes etmek güçsüzlüğümüzün göstergesidir. Kaybedecek bir şeyi olmayanlar bu yola daha çok basvurmazlar mı zaten? Aslında onlar yanılırlar. En önemli olan benliğimizi elimizde tutabilmektir. Benliğimiz sayesinde bir yerlere ulaşır ya da bazı şeylerden vazgeçeriz. Yani aslında kaybedecek hiçbir şeyi olmamak diye bir kavram yoktur.
  Kadın bunları düşünemedi. O hiç kendini dinlemedi ki. Umudunu çoktan yitirmişti. Ona göre de kaybedeceği hiçbir şey yoktu. Ama kaybetti. Çocuğunun sevgisini kaybetti. Saygınlığını kaybetti. İşini kaybetti, arkadaşlarını.. En önemlisi de BENLİĞİNİ kaybetti kadın..

      

HATAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin