Çocukluk. Pek çok insanın tekrar tekrar yaşamak isteyeceği zamanlar olabilirdi. Ama aynı zamanda hassastı. Çünkü bu dönemdeki kötü anılarınız size kalıcı zararlar verebilirdi.
Kadın sevmiyordu çocukluğunu. İğreniyordu. Hem kendinden hem de ailesinden. En çok çocukluğunu unutmak istiyordu. Hatırladıkça tekrar o günleri yaşıyor gibiydi. Zaman geçer, unutur sanmıştı. Ama o büyüdükçe sanki özellikle ortaya çıkmak istiyor gibiydiler. O küçük yaşta annesi ve bir başka adamı evlerinin yatak odasında beraberlerken görmüştü. Bu onun için büyük bir travmaydı. Ta ki babasının istismarına uğrayan kadar..
Babası. Evet bunu yapan babasıydı. Bu olay nasıl anlatılırdı ki zaten? Daha kendisiyle bile yüzleşememişti. Utanmıştı, kırılmıştı, kızmıştı, ama en kötüsü bunu sadece babası ve o biliyordu. Bu dünyada o küçük yaşında cehennemi yaşamıştı o küçük kız. Kalbi gibi aklı da küçüktü ya, nereden bilecekti? Kendi kendine savaşmaya çalışmıştı. Tek başına.
O zamanlarda ailesi yan komşularıydı iki küçük kız kardeşin. Melek Teyze, o iki yaratıktan fırsat buldukça ziyaret ederdi küçüklerini. Çoğu zaman kaçırırdı çocukları bir kaç saat huzurlu kalabilsinler, iki tas yemek yiyebilsinler diye. Ama ikisi her seferinde çocukları oradan kavga gürültüyle alır, polise şikayet edeceklerini söyleyerek tehdit ederlerdi. Melek Teyze'nin eşi de istemeye istemeye her seferinde uyarırdı onu. Yalnız o uyarmıyordu elbette. Neredeyse her gün çıkan bu kavgadan komşular da şikayetçiydi. Ama o her defasında ısrarla alırdı çocukları evlerine. Gönlü el vermezdi çünkü. Bir gün başına bela alacağını biliyordu ama bilmiyormuş gibi davranmaya devam etti.
******Geceliğini giyip yatmaya hazırlanıyordu. Eşinin isteği üzerine ona ılık şekerli bir bardak süt yapmak için mutfağa yönelmişti. Buzdolabından çıkardığı yarım şişe sütü ölçmek için bir bardağa boşalttı. Bardaktan da cezveye..
Ocağı yakıp beklemeye başladı. Beklerken düşündü. Yavrularını.. Aslında hiç onun olmayan yavrularını düşündü. Gençliğinde en çok kız çocuğunun olmasını istemişti. Evet o da biliyordu ayrımcılık yapmak hi hoş değildi ama o yaşlarda kızlarla daha çok ilgilenir olmuştu. Kasabada onların ablası olmuştu artık. Hepsinin sorunlarıyla ayrı ayrı ilgilenir, okumaları için ailelerine yalvarırdı.Her genç kız gibi bir adama tutulmuştu o da. Ona göre ilk aşkıydı onun. Upuzun boyu ve yakışıklı bir çehresi vardı. Belli bir süre sonra adam da onu fark etmişti. Ona kız çocuklarına olan yardımlarında destek veriyordu. Birkaç gizli görüşmenin ardından artık evlenmeye karar verdiler. Bu büyük aşkla başlayan evliliklerini bir bebekle taçlandırmak istediler. Artık onun için kız ya da erkek olmadı hiç fark etmiyordu. Çünkü hayatının adamıyla evliydi. Uzun bir süreden sonra bir bebeğe sahip olmayı başaramamışlardı. Kardeşinin yoğun ısrarları sonucu kasabanın bir doktoruna gitmeye karar vermişlerdi.
Binbir endişe sonrası gittikleri doktor onlara çocuklarının olamayacağı haberini vermişti. Ve bu yüzden kadın büyük bir bunalıma girdi.
Bunun ona bir şey getirmeyeceğini anladıktan sonra bir çocuk evlat edinmeye karar verdiler. Kadın yeniden hayata dönmüştü. Mükemmel geçen beş senenin ardından ne yazık ki o küçücük çocuk bahçe kuyusunda boğularak hayatını kaybetmişti. Bunun üzerine artık o kasabadan ayrılıp şehire yerleştiler. Burada yepyeni bir hayata başlayıp mutlu olacaklardı. Bu onların acısını dindirmeye yetmemişti ama yirmi sene sonra buraya taşınan iki canavarın elindeki iki meleğe bakacağını söz vermişti.Sütün taşmasına az kala ocağı kapattı ve dikkatle sütü bardağa doldurdu. Elinde tepsiyke oturma odasına girdi ve elindeki tepsiyi kocasına uzattı:
"Ne zaman yatmayı düşünüyorsun bakayım?"
" Sütümü içip geleceğim, merak etme. "
"Bak zaten gök gürlüyor çabu-Ardından tiz bir çığlık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HATA
General FictionBağımlı olan pek çok insan gördünüz. Farklı sebepler ve hayatları kararmış pek çok insan... Peki bir anne bağımlı olursa ne olur? Bu hikayede bağımlı olan anneyi ve henüz on yaşında olan çocuğunun yaşamlarına tanıklık edeceksiniz.