Bölüm 8

41 4 0
                                    

Bıkmıştı. Her güne yorgun uyanmaktan bıkmıştı. Sanki kasları eriyordu. Kendi parmaklarının arasından sonsuzluğa akıp gidiyordu. İçinde hiç organ taşımıyormuş gibi bir boşluk vardı. Ama bu boşluk onu hafifletmiyordu. Aksine, onu günden güne ağırlaştırıyordu. O şeyi kullanmayalı yalnızca birkaç saat olmuştu. Ancak bu hissi yaşamak yerine kesinlikle ölmeyi tercih ederdi. Son dönemde kasılmaları ve titremeleri artmıştı. Üstelik her gün vücuduna o zehir yüklemesini yapmasına rağmen. Anlaşılan yetmiyordu. Bütün kan damarlarına eroin dolana kadar istiyordu. Tıpkı bir bebek gibiydi. Sadece onu elde edinceye kadar ağlamak yerine kadını zangır zangır titretiyordu. Ama bu, öylesine soğuktan titremek gibi değildi. Her titrediğinde her bir hücresinin acıdığını hissediyordu. Titremeyle birlikte gelen o yakıcı ter ise, her seferinde başından aşağı kovayla su dökülmüş kadar ıslatıyordu kadını.

Bunu bırakması gerektiğini biliyordu. Ancak bilmesi hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Birkaç saat için böyle oluyorsa; değil birkaç gün, yalnızca bir gün bile nasıl olacağını tahmin etmek onu ürkütmesine yetiyordu.

Bu halde ayağa nasıl kalkacağını düşünemiyordu bile. Onun için düşüncesi bile yorucuydu. Kadın artık kasılmaktan mosmor olmuş, boynundaki damarların şekilleri belirginleşmişti. Tek yapması gereken gardıropun önündeki oldukça incelmiş montuna ulaşmaktı. İşte ona ulaşırsa, cebindeki zehiri tekrardan bedenine yayacak ve bu azaptan kurtulacaktı.

Yavaş yavaş yataktan kaldırdığı o ağır kafası tekrardan yatağa düştü. Üçüncü deneme başarılıydı ve sonunda birazcık da olsa ayaklarını kıpırdatmayı başarmıştı. Ve bu şekilde devam ederek ayaklarını sarkıtabilirdi. Yıllar süren dakikaların ardından tabanları yere değmişti ve kendince kolaylık olsun diye yere atmıştı bedenini.

Bu sesin kimse tarafından duyulmaması için dua etmişti ki hızlıca açılan kapının ardından minik bir beden göründü. İki kocaman merak ve korku dolu göz, artık kadının bedeninde geziniyordu. Gözden akan yaşın korku yüzünden mi yoksa üzüntüden mi aktığını sorgulamadan annesinin yanına çömeldi.

Çocuk annesini kaç kere böyle gördüğünü hatırlamıyordu. Ve bu en kötüleriydi. Aralarından en korkuncu.

"Anne?! "

Titreyen sesiyle ancak bunu söyleyebilmişti çocuk. İçinde bağırıp çağıran sesleri, ettiği dualarıysa kimse duymuyordu şimdilik.

Gözyaşları çocuğu dinlemeyip ayrılıyorlardı ondan. Hem de ilk defa bu kadar hızlı.. Bir damlacık, diğer damlacık için yolu açıyordu sanki. Daha rahat ayrılsın diye. Hepsinde bir telaş..

Kadın konuşup onu susturmak istiyordu. Ama kesik nefesleriyle gelebildiği yer bu kadardı. Onu göndermek istiyordu. Çocuğu her başında ağladığında küçüklüğü geliyordu aklına. Bütün sarhoşluklarını ağlayarak izlerdi o da, hem de tarifi olmayan bir korkuyla birlikte.

Montuna uzanmaya çalışırken çocuk annesini izliyordu. Ve monta ondan önce uzandı. Yapması gereken şeyi biliyordu. Ve yapmaması gereken şeyi de. En kötüsü ise ikisi de aynı sonuca varıyordu. Bir an önce bulup verdi kadının eline. Bu şeyi verirken artık dayanamamıştı. Annesinin iniltileri kulağını tırmalıyordu. Hıçkırıkların arasından paketi verdi ve arkasına bakmadan çıktı o evden.

Çocuk her şeyin bir kabus olmasını o kadar çok diledi ki.. Bir an için ne dilediğini bile unuttu.

Kadın paketi nasıl açtığını bile anlamadan hepsini ağzına boşalttı. Bayılmadığına şükrediyordu. Sonra aniden gelen rahatlık bütün bedenini, beynini ve ruhunu sardı.

Artık çocuk odada değildi. Gitmişti demek. Onu ilk defa böyle görmüştü. Onun neler hissettiğini biliyor gibiydi. Suçlu hissediyordu kendini. Bağlanmıştı eli ayağı. Nasıl davranacağını bilmeden bu sersemlikle yepyeni bir uykuya teslim olmuştu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 10, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HATAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin