#Barış'ın bakış açısından.
Sabah telefonumun alarmı ile zor da olsa uyandım. Bir süre yatağımda oyalandıktan sonra ayaklanıp yüzüme su tuttum. Telefonumdan saate baktığımda bir kaç saate havaalanında olmam gerektiğini farkettim. Hızla duşa girdim ve iki gün önceden hazırladığım bavulu kapının önüne koyduktan sonra üzerime sıradan fakat şık kıyafetler giydim. Erken çıkacaktım çünkü arkadaşlarım ve ailemle vedalaşacaktım. Hem vedalaşmamızı da çekeceklerdi, ne gerek varsa.
Saçlarımı güzelce kuruttuktan sonra kısa süreliğine daha aydınlanmamış olan gökyüzünü izledim. Derin bir iç çekip bavulumu aldım ve evden çıktım. Şimdi çıktığım bu evden dört-beş ay uzakta kalacaktım..
15 saat süren yolculuğun ardından otele gelmiştik, burada bir gece kaldıktan sonra asıl Survivor başlayacaktı. Üzerime çöken heyecan ile bulunduğum odadan çıktım. Hızlı adımlarla asansöre girip, lobi katına bastım. O sırada asansöre doğru koşarak ilerleyen birini görmemle elimi asansör kapısının kapanmasını önlemek amaçlı araya sıkıştırdım.
Otomatik kapı yeniden açılırken gördüğüm kişi ile donakaldım. O da beni tanımış olacaktı ki gergin surat ifadesi samimi bir gülüş ile tamamen kayboldu. Lobi katına tekrardan bastığımda ortamda oluşan sessizlik sinir bozucu hale gelmeye başlamıştı.
Bir de onunla konuşacağım diyordum, konuştun bak şuan Barış.
Oluşan sessizlik onu germiş olmalı ki derin bir nefes alıp verdikten sonra ufak bir tebessümle bana baktı.
"Barış Murat, değil mi?"
Duyduğum ses ile belirsiz bir süre zarfında yüzünü inceledim, sesi telefondakinden daha güzel ve daha dinç geliyordu.
Kendime bu kadar kasıntı durmamam gerektiğini söylemiş, konuşmadan önce boğazımı temizledikten sonra onaylar biçimde başımı salladım.
"Evet, sen de Cemal Can'sın sanırım. Görüşmüştük çekimde aslında. Hatırladın mı?"
Gülümsemesi artarken, neşeli bir ses tonuyla yeniden konuşmaya başladı. Bense neden bu kadar güzel olabildiğini sorguluyordum.
"Hatırlamamak mümkün mü? Uzun ve dövmeli çocuk."
Dediklerine karşı tebessüm ettim, o sırada asansörden indi. Ben de onunla birlikte indim. Lobiye göz gezdirirken omzumda hissettiğim el ile hızla başımı yana çevirdim. Cemal Can omzumu kavramış, hafifçe sıkıyordu.
" Ben gidiyorum, şimdiden yarışmada başarılar Barış."
O giderken gülümsedim,
"Sana da güzel çocuk, sana da."
O sırada arkasını döndüğünde boka battığımı düşündüm. Bana yaklaşmaya başlayınca heyecanlanmıştım, pot kırmış olduğumu düşünüyordum.
Sorarcasına bana baktı.
"Burada sütlaç bulunmaz değil mi? Canım şimdiden sütlaç çekiyordu oysa ki."
Dediklerine karşılık kaşlarımı çattım.
Ne sütlacıydı be bu?
"Ne arar burada sütlaç?"
Omuzlarını silkip dudaklarını büzdü, ben de her bir detayını izledim.
Üç saniyede nasıl izleyebilirsin aptal Barış?
Onayladığına dair bir mırıltı çıktı dudaklarının arasından, sonrasında daha fazla beklemeden gitti.
Arkasında hala daha onu düşünen bir 'uzun ve dövmeli adam' bırakarak gitti.