Draco üçüncü kez Albus'u kahvaltıya çağırdığı halde odadan bir ses gelmiyordu. Sinirlenmeye başladığını hissettiğinde Hermione'nin 'Ona karşı yumuşak ol.' cümlelerine kulaklarını tıkayıp yukarı çıktı. Albus'un kaldığı odaya girdiğinde önce Albus'u göremedi.Bütün sinir sistemi kaygıyla kasıldığında onun hala yatakta olduğunu fark etti. Normalde bu saatlerde evden kaçan çocuk yataktan bile kalkmamıştı. "Albus?" dedi Draco sakince. Albus kafasını sarıldığı yastıktan kaldırdı. Ağlamıştı.
"Bu oda onun gibi kokuyor..." dedi kendisinin bile duymadığı bir sesle. Draco iç çekip yatağın kenarına oturdu, Albus'un tepkilerini izlemeye başladı. "Bunu haketmemişti..." dedi Albus titreyen sesiyle. "Bunu kendisi yaptı." dedi Draco.
Albus Draco'ya baktı, yavaşça yataktan kalkıp onun yanına oturdu. "Yanımda olduğun için... beni koruduğun için teşekkür ederim Draco." dedi ona bakmadan. Draco gülümsedi, ancak sarılmadı. "Teşekkür etmene gerek yok, sen de oğlum sayılırsın. Seni korumak benim görevim."
Albus burukça gülümsedi. "Babam beni umursamıyor ama sen beni kendi oğlun gibi görüyorsun, neden? Bunu haketmiyorum." Draco kafasını salladı. "Albus sen dünyaları hakkediyorsun. Eğer insanlar senin ne kadar değerli olduğunu göremiyorlarsa bu onların sorunu..." Draco derin bir nefes aldı. "Keşke bunları ona da söyleyebilseydim."
Albus burukça gülümsedi. "Eğer duvarlar üstüme geliyormuş gibi hissetmesem ve en son ona sarılmamış olsaydım sana sarılırdım Draco."
Draco gülümsedi, Albus'un saçlarını karıştırdı. "Elbet bir gün iyi olacağız küçük dostum, sadece zaman gerekiyor." Daha sonra odadan çıktı. Albus kafasını sallasa da buna ne o inanmıştı, ne de Draco.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chapters || Scorbus
Fanfiction!!TW!!: su!cide Halsey ve Yungblud'ın 11 Minutes adlı şarkısının klibinden esinlenilmiştir.