"Adam olmuş. İşini ellerine almış. Daha ne beklersin bilmiyorum."
Genç kız, çiğnediği küspeden kafasını kaldırmadan, öfkeyle soludu. Anası tiradına başlamıştı. "Ben torun sevemeyecek miyim? Yazık değil mi bana? Evde kalıp, milletin ağzına söz vermeye mi niyetlisin."
"Milletin ağzına söz vermek için evlenmek de bir sebep. Onlar yeter ki malzeme bulsunlar anne." İç çekerek sözlerine devam etti. "Ayırca neredeyse onbeşinci torununu kucağına alacaksın. Torun baskısını yapacak son kişi sen olmalısın."
"Senin çocuğun ayrı olacak!" diye diretti annesi. "Ağabeylerim duymasın." diyen genç kız gözlerini devirdi.
"Duysunlar. Onlar da biliyor. Sen evlenesin diye ne kadar acı çektiğimi onlar da biliyor. İstemez misin boy boy çocukların olsun? Kendi evin, düzenin olsun? Şu haline bak. Babanın ahır elbislerini giymişsin, sanki evlilik çağında bir kız değilmişsin gibi hayvan yemi çiğniyorsun. Senin süslenmen, el işi yapman, dizini kırıp koca beklemen gerekirdi!"
Havin, baş örtüsünü kafasının tepesinde bağladı. "Söyler misin anacım, sen babamla kaç yaşında evlendin?"
"Beni katma." diyen annesinin rengi kaçtı. Havin, en küçük çocuktu. Annesinin de yaklaşık yirmi beş yaşında evlendiği göz önüne alınınca, yaşına rağmen gayet dinç duruyordu.
"Nenem diyordu ki, babam seni almadan önce pes etmişler. Bu deli kız evde kaldı demişler." Kaşlarını kaldırarak annesine baktı. Boynunun arkasından bir damla ter aşağı doğru aktı. Aksi, bugün hava çok sıcaktı. Tek bulut demeti yoktu. Ahırın koca avlusunda, sıcak gübreyle karışan küspe kokusu genç kızın ciğerlerini kavuruyordu.
"Ben farklıydım. Babanı görene kadar kimse içime sinmedi."
"Benim de öyle..." derken aniden durdu ve sözlerini düzeltti. "Yani henüz kimseyi görmedim. Birini görüp içime sindiğini söylemiyorum."
"Kendini kandırmaya devam et." Annesi aksice kollarını birbirine bağladı. "Amcan, o çocuğun da halen bekar olmasının tesadüf olmadığını düşünüyor."
Havin dişlerini sıkarak anasına sırtını döndü ve küspe dağından aşağı atladı. Ellerini avluda ki çeşmeden yıkarken annesi tepesine dikilmişti. "Hekim olmuş. Aile hekimi. Güzel bir köye atanmış. Evi bile varmış. Köylüler aile hekimi için yaptırmışlar."
"Uğraşma anne."
"Hiç mi hayalini kurmuyorsun?" diye diretti annesi. "Kayseri güzel şehir. Burada ki gibi köye tıkılıp kalmazsın. Gezmek, mutlu olmak, aile kurmak; bunların hiç birini mi istemiyorsun?"
Havin yanan genzine inat öfkeyle soludu. "Ana, canım burnumda. Daha bir sürü işim var. Akşam hasatlar toplanacak, sen de gidip erzakları ayarlasan iyi edersin."
"Hasatları işçiler de toplar." Annesi sert bir sesle çıkıştı. "Babanın işçileri ne kadar çalışkan bilirsin. Ayrıca ağabeylerin de var. Sana gerek olmadığını..."
"Ben istiyorum." diyen Havin'in gözleri dolmuştu. "Okula gitme, laf söz olur dediler. Gitmedim. Direndim, açıktan bitirdim. Şehre, gezmeye bir başına gitme dediler, sizden habersiz hareket etmedim. Konuşma dediler sustum! Ama ana... Bu da can. Ben, öyle evde oturup yemek pişirebilecek bir kadın değilim. Bunu anlamadın mı? Bu eller işlemek istiyor. Aklım durmuyor, devamlı, devamlı sorguluyor." Havin nasırlı ellerini gösterdi. "Ben bu köyde ki kızlardan farklıydım. Bunu en iyi sen biliyorsun. Senelerce ne dedilerse yaptım ama artık koskoca bir kızım. Kimsenin beni yönlendirmesine izin vermem, vermeyeceğim."
Annesini dili tutulmuş bir halde bırakarak, üstünü çapa için değiştirmeye gitti. Kendi kendine söylenmelerini kimse işitmediği için şanlıydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp İkizi (Umut Serisi 6)
Romanceİnsan gördüğüne mi aşık olur, hissettiğine mi? Kader mahkumu olan Musa evvelden beri aşık olduğu Yüsra'dan mektup aldığında, hayata küsmek üzeredir. Aşk satırları tutuşturur ve mektupların arkası kesilmez. Ancak onun hiç ummadığı, köyün veterineri...