İsa, Havin'in toprağı kaldırıp savurmasını izledi. Şalvarı rüzgarda uçuşuyordu. Yanakları hafifçe kızarıktı. Genç adam, biraz keyif, biraz da kızgınlıkla çayını yudumladı. Kızgındı, çünkü karısına bu kadar yakınken uzak durmak zorunda kalmak sinirlerini geriyordu. Yine de keyifliydi çünkü Havin artık hep görebileceği o yerde, ona bakıyor oluyordu. İkizi de yanındaydı. Bu hayattan daha fazla ne isteyebilirdi?
İkizi kafasını eğdiği telefondan gözlerini kaldırdı. İsa, onun bu aralar keyiflendiğini sezinliyordu. İçini kolay döken biri olmadığı için, onun kendine anlatmasını bekliyordu. Ama takılmadan edemedi.
"Gözlerinin dili olsaydı eğer, muhtemelen şakırdı."
Musa gamzesini ortaya seren bir gülümsemeyle ona kaşlarının altından baktı. "Beni okumaya çalışmaktan vazgeçsen."
"Vallahi elimde değil. Telefona her göz attığında yüzünde filizlenen çiçekleri yüz metre öteden fark ediyoruz."
Musa iç çekerek arkasına yaslandı. "Bugün benimle bir yere gelmeniz gerekecek."
"Gelmemiz?" İsa kaşlarını kaldırdı. Balayında olduğu için hala tatilde sayılırdı, Musa'ya evini açtığı içinde pek balayında sayılmazdı. Gerçi ikizinin mutluluğu şuan onunkinden önce geliyordu.
"Yengemin de bize eşlik edip edemeyeceğini sorman gerek. O olmadan gidemeyiz."
"Hım..." İsa kahkahasını tutmak için bardağı ağzına yaklaştırdı. "Bir hanım olmadan ninesi sene eve almıyor mu?"
Musa gözlerini hafifçe kıstı. "Bazen zekanın diline yansımasından nefret ediyorum."
"Bende seni seviyorum ikizim." Kahkaha attı ve karısına seslendi. "Kürt Kızı!" Havin, incelediği ağacın gölgesinden ona baktı. Çattığı kaşlarının altından çok sevimli görünüyordu. "Bir yere gitmemiz gerek."
"Benim de mi gelmem gerek?"
"Sensiz gidemeyeceğimiz bir yer."
Havin merakla onlara doğru yanaştı. "Neden?" diye sordu bir Musa'ya, bir İsa'ya bakarak.
Musa, "Şey..." diye söze başladı. Ona acıyan İsa gülerek sözünü kesti.
"Geçen gün beni neredeyse kamyonetten atan kız vardı ya?"
"Ha, şu ikizinden nefret eden kız mı?"
Musa'nın rengi yemyeşil oldu. İsa kıkırdadı. "Artık o kadar da nefret ettiğini düşünmüyorum. Nefretini daha da azaltmak için senin bizimle gelmene ihtiyacımız var. Orayı seveceğine eminim."
Havin gülümsedi. Anlamıştı. Yanakları tatlılıkla kızardı. "Hayvanları var mı?" diye sordu. Musa kafasını hızla kaldırdı. Söze başlarken heyecanlı görünüyordu.
"Bir sürü. Zaten baytar olur kendisi. Oldukça seveceğin bir yer. Bahçelerinde bin bir çeşit çiçeği var. Kedisi, köpeği, atı ve keçileri bile var. Gerçi keçilere yaklaşmamanı tavsiye ederim. Isırıyorlar."
İsa homurdanarak güldü. "Tüm bunları nereden biliyorsun diye sormalı mıyım?"
Musa ona gözlerini kısarak baktı. "Sorma ikizim. Sorma. Senin de suç ortağı olduğunu düşünürsek, biliyorsundur..."
"Ben sadece elçiydim." Ayaklandı ve ellerini çırptı. "Hadi gidelim de, şu keçileri görelim."
Havin kaşlarını kaldırdı. "Ben böyle gelemem."
"Ne varmış halinde?" İsa onun oldukça sevimli olduğunu düşündüğü şalvarına ve oyalı yazmasına baktı. Havin memnuniyetsizce suratını ekşitti. Kocasına yaklaştı ve fısıldadı. "Muhtemel eltimin beni böyle görmesi uygun mu sence? İlk izlenim her şeydir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp İkizi (Umut Serisi 6)
Romanceİnsan gördüğüne mi aşık olur, hissettiğine mi? Kader mahkumu olan Musa evvelden beri aşık olduğu Yüsra'dan mektup aldığında, hayata küsmek üzeredir. Aşk satırları tutuşturur ve mektupların arkası kesilmez. Ancak onun hiç ummadığı, köyün veterineri...