CHAPTER FOUR// THE SON OF HADES

368 35 12
                                    

İşte yine yeni bir bölümle karşınızdayım :DDDDD Bu arada Phelix ve Xavier hakkında ne düşünüyorsunuz ya da Megan ile Hadrian? Düşüncelerinizi gerçekten merak ediyorum

İyi okumalar !! ^-^ :D

Leo ile kampa adım attıkları gibi karşılarına bir grup genç çıktı. Başlarında da kahverengi kıvırcık saçları ve sakalları olan bir adam- yo hayır, yarı insan yarı at vardı. Evet, bu adam bir sentordu.

Leo Megan'ın omuzlarından hafifçe tutup sentoru işaret etti. " Megan, karşında gördüğün at bedenli adam Kheiron." dedi.

Kheiron öne çıkıp başıyla selam verdi. " Leo, neden Megan'ı revire götürüp yaralarının iyilişmesinde yardımcı olmuyorsun?" dedi.

Leo çabucak onaylayıp Megan'a döndü. "Haydi doğru revire. Yaralarının sarılması lazım. " diyerek revire doğru yürümeye başladı. Megan da önce kampa göz attıktan sonra onu takip etmeye koyuldu. Leo'nun arkasından yürürken ona bakan kampçıları görmezden gelmeye çalışıyordu. Uzaktan şarkı sesleri gelmeye başladığında bakışlarını o tarafa yöneltti ve bir grup şarkı söyleyen melezle karşılaştı. Cayır cayır yanan kamp ateşinin önünde gruplar halinde oturmuş şarkı söylüyor ve eğleniyorlardı. Megan kıskanmadan edemedi. Burada o kadar çok renk ve beraberlik vardı ki saevusların cansızlığı belli oluyordu. Doğduğundan beri tek bir renkle büyümüştü. O tek  bir renkle o kadar yalnızdı ki diğer renklerin yüzüne yabancıydı.

" Kimisi siyahın deliğine çekilmiş duvarlar örüyordu kendisine. Kimisi mavinin peşine takılmış güvenle aşıyordu gökleri, tutunuyordu bembeyaz bulutlara. Kırmızının çoşkusuna ve asilliğine  kapılmıştı bazıları. Cayır cayır yanan ateşin önünde kıvılcımlarla oynuyordu. Kimisi ise beyazın sadeliğine ve temizliğine alışmıştı. Sarının güneş gibi parlayan tonlarını kucaklamıştı. Bazıları ise grinin elli tonuna kapılmıştı, arada kalmıştı onca rengin arasında.

  O kişi bendim, grinin elli tonunu sayan, yabancılaşmış diğerlerine. Siyahtan kaçmıştım beyazı yakalamaya çalışırken."

 Revirin önüne geldiklerinde Leo kapıyı aceleyle tıklattı. Kapının açılmasıyla karşılarına altın sarısı saçlarıyla masmavi gözleri olan bir genç çıktı.

" Naber, Will? Yeni melezin birkaç sargı bezine ve nektara ihtiyacı olacak." dedi Leo.

Will Megan'ı önce bir süzdükten sonra- Megan'ın yaralarına bakıyordu- başıyla onayladı. " Kampa hoş geldin..-"

"Megan." dedi Leo hemen.

" Kampa hoş geldin Megan. Burayı çok seveceksin ama önce yaralarını sarmamız lazım." dedi Will.

" Pekala." diyerek içeri girdi Megan. Arkasından Will ve Leo da girdikten sonra yatağa oturdu ve Oniks taşını eline aldı. Bu taşı soğutması gerekecekti ya da kendiliğinden soğumasını bekleyecekti. Megan kendiliğinden soğumasını umuyordu.

 Will birkaç sargı beziyle yanına gelip hançeri ile açtığı kesikleri sarmaya başladı. Will işini yaparken Leo Megan'a soru sormaya başladı.

" Annen mi yoksa baban mı ölümlü?" diye sordu Leo.

" Babam." diye hemen yanıtladı Megan.

" O halde annen bir tanrıça. Büyük olasılıkla Athena'dır. Afrodit ya da Hekate de olabilir." dedi Leo kendince.

Megan tek kaşını havaya kaldırdı. " Afrodit?"

Leo tuhaf bakışlarla Megan'a bakmayı sürdürdü. " Söylediklerimi nasıl bu kadar normal karşılarsın?" diye mırıldandı.

Fallen// Leo Valdez FanFicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin