KESİT

259 23 0
                                    

Görev için alması gerekenleri çantasına yerleştirirken kendisini berbat hissediyordu. Bir melez yetmezmiş gibi iki melezin pişmanlığını çekecekti. Ve bu Megan'ı yiyip bitiriyordu. Nefesini dışarıya üfleyip gözünün önüne düşen bir tutam saçı sinirle geriye itti. Saat gecenin bir yarısıydı ve Megan hala ayaktaydı.Göz altları morarmış, yüzü ölü denecek kadar solgundu. Bu yüzden aynanın karşısına geçmekten korkuyordu.

Eşyaları çantasına tıkana ve işi bitene dek deli gibi uykusu olduğunu fark etmemişti. Acilen uyumaya ihtiyacı vardı. Her geçen saniyede enerjisi düşüyor, bayılacak gibi oluyordu. Daha fazla dayanamayacağını anladığında sırt çantasını bir kenara bırakıp kendisini yatağa attı. Ve anında rüyalar onu esir aldı.

Seni bekliyorum.

Bu ses Megan'a fazla tanıdık gelmişti. Beyninde ölçüp tartarken birden dank etti. Xavier!

Neden beni beklesin ki?,diye düşündü Megan. Onca Saevus varken neden ben?

Etrafı inceleme fırsatı eline geçtiğinde göz yordamıyla her yeri taradı. Bir saraydaydı. Sarayın tavanı antik yunan tanrılarının resimleriyle bezenmiş, aşağı doğru yaldızlı yıldızlar serpiştirilmişti. Odanın hemen karşısında devasa bir kitaplık vardı. Kitap okumak için harika bir yer, diye düşündü. Üzerine bastığı halı ise isten ve küllerden yapılmış gibiydi.

Kendisini odanın büyüsüne o kadar kaptırmıştı ki soluduğu havanın cazibelik koktuğunun farkına varmamıştı ta ki Afrodit'ten bile daha çekici bir tanrıça karşısına dikilene dek.

"Etkileyici değil mi?" Eliyle tüm eserleri şöyle bir gösterirken hayran hayran tavana baktı tanrıça.

"Kesinlikle."

"Biliyor musun, tanrılara hiçbir zaman kin beslemedim. Her ne kadar beni görmezden gelseler de, Olimpos benim yuvam. Ve yuvamı öylece bırakıp gidemezdim. Bu yüzden önüme çıkan her tehlikeyle başa çıkabilirim."

Tanrıçanın her bir cümlesi bir ima barındırıyor gibiydi. Megan nedense bu konunun kendisiyle ilgili olduğunu düşünmeye başlamıştı. "Bunun için size saygı duyuyorum,tanrıçam. Yuvanı korumak istemenin nasıl bir duygu olduğunu bilirim ve bunun için her şeyi göze almayı da."

Tanrıçanın bir kaşı havaya kalktı. "Ve sen Megan Lendsey, çabalarıma engel oluyorsun."

Megan o anda yerin dibine girmek istedi. İsteyeceği son şey ise düşman olarak görülmekti. Fakat şuan kelimenin tam anlamıyla tanrıların düşmanıydı -her ne kadar istemese de-.

Tanrıça tekrar konuşmaya başladığında kendisini baştan çıkarıcı sesine odaklamamaya çalıştı. "Saevus olduğunu biliyorum,Megan. Ve aptal planınızı da. Ancak şunu bil ki, planın gerçekleşmemesi içim elimden gelen her şeyi yapacağım. Biz tanrıların melezlere ihtiyacı var, melezlerin de bize. Bu bağın yok edilmesine izin vermeyeceğim."

Baştan çıkarıcı ve çekicilik. Peitho, diye düşündü Megan. Bu tanrıça Titan Atlas'ın bir ürünü ama aydınlanmışlardan yani Olimpos'u korumaya ant içmişlerden. Pek tehlikeli bir tanrıça değildi; ama baştan çıkarıcığıyla tehlike yaratabilirdi.

"Ne istiyorsunuz?" Çenesini hafiften yukarı kaldırarak sordu.

"Aslına bakarsan biraz eğlence." Megan tuhaf bakışlarla tanrıçayı süzdü.

"Ne gibi bir eğlence bu?"

Peitho'nun dudaklarından hoşnut bir kahkaha kaçtı. "Meraktan zarar gelmez." Ve o üç kelimenin sonunda Megan'ın rüyası sona erdi.

Gözlerini açtığında içerisinin fazla karanlık olduğunu düşündü. Oysa Megan gökyüzünün lacivert rengini sömürmesini gerektirdiğinden çok uyumuştu. Belki de yanılmıştı, kim bilir. Buraya geldiğinden beri zaman kavramını kaybetmişti ve bu onu endişelendiriyordu; ancak kendisini düşünmeyi uzun zaman önce bırakmıştı. Ya da bırakamamıştı. Kahretsin, Megan hiçbir şeye kesin damgası vuramıyordu.

Birden rüyasında gördüğü tanrıça Peitho aklına gelince elinde olmadan hızla yatağından fırladı. Üstelik Xavier onu beklediğiyle ilgili bir şeyler zırvalamıştı. Tam dışarı çıkmak için ayaklanıyordu ki saatin akrepinin geceyi gösterdiğini bir kez daha çaktı. Saçma işlere bir son vermeliydi. Ancak burada öylece boş boş oturup zamanın geçmesini de bekleyemezdi. Ne yaptığının farkında olmadan kendisini kulübeden dışarı attı.

Adımları onu ormanın derinliklerine yönlendirirken aklı binlerce düşünceyle çalkalanıyordu. Phelix şuan ne yapıyordu? Çoktan birkaç melezi adaya hapsetmiş miydi? Megan nereye gittiğini bilmeden yürüyordu. Sanki kendisi ayaklarını değil, ayakları onu kontrol ediyordu. Birden kendisini kocaman bir duvarın önünde bulunca kaşları çatıldı. İçeriden çekiç sesleri, alet edevat gümbürtüleri ve motor sesleri geliyordu.

Pekala gençler. İşte kesit. Biliyorum yeni bölümü uzun zamandır yazmıyorum ama söz veriyorum tüm sınavlar bitip yaz tatili yaklaştığında bu seriye yoğunlaşacağım. Hem de fazlasıyla :3

Fallen// Leo Valdez FanFicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin