fall in love with god

366 43 5
                                    



7 ay sonra

Rosé'nin ağzından

Uyuduğundan emin olmak için yavaşça üstüne eğildim ve gözlerinin kapalı olduğunu gördüm. Aylardır doğru düzgün uyuyamıyordu ve onun için endişeleniyordum.

Sessiz adımlarla balkona çıktım ve büyük mindere oturdum. Bunca ayda neler değişti diye düşünmeye başladım.

Beni ben yapan, vücudumu, suratımı yaratan ve en yakın arkadaşım, aslında tek arkadaşım, olan Park Jimin'i kaybetmiştik. Öldüğü gün dün gibi aklımdaydı. Gerçi o öldükten 2 ay sonra Jungkook 'başlat' tuşuma basmıştı o yüzden o süre zarfında ne olup bittiğini bilmiyordum ama tahmin etmesi zor değildi.

Jungkook, yani yaratıcım mahvolmuştu.

Çok zayıflamıştı, gözlerinin altı kararmıştı ve günden güne daha da çöküyordu. Ama hala çok güzeldi. Ondan gözlerimi alamıyordum, hayranlıkla bakmadan duramıyordum.

Sanırım Jungkook'a aşık olmuştum. Nasıl olduğunu bilmiyordum, Jungkook da şaşkındı ama pek umursamıyordu. Kendini işine vermişti ve sürekli beni oradan oraya sürüklüyordu. Çok çalışıyordu, geceleri bazen uyumuyordu bile. Bazı geceler de gerçekten uyuyamıyordu.

Ara sıra gözleri boşluğa takılıyor ve doluyordu. Jimin'i deli gibi özlüyordu çünkü onun hayat arkadaşıydı. Bunca zaman hep beraberlerdi ve her şeyin üstesinden de beraber gelmişlerdi.

Ben ise imkansız denilebilecek şeyler yaşıyordum. Yaratılışım gereği hislerim olmamasına rağmen Jungkook'u ne zaman ağlarken görsem gözlerim doluyordu ve ona deli gibi aşıktım.

Yani öyle sanıyordum çünkü bu hissettiğim şey başka ne olabilirdi ki ?

Ayak sesi duyduğumda balkon kapısında dikelmiş bir Jungkook gördüğümde yanımı pat patladım. Gelip başını bacaklarıma koydu ve her gece yaptığım gibi saçlarını okşamaya başladım.

"Rosè , seni sevdiğimi biliyorsun değil mi ?"

Duraksadım.

"Evet, biliyorum. Beni sen yarattın Jungkook, sevmeme gibi bir olanağın yok."

Gülümsedi ve kafasını salladı.

"Bir robotu seviyorum." dedi ve kahkaha attı.

Kaşlarım çatıldı ve o da aniden ayağa kalktı.

Gözlerinden yaşlar akıyordu ama kahkaha atmaya devam ediyordu. Delirmiş gibiydi.

"Şu halime bak. Delirdim ve bir robota onu sevdiğimi söyledim. Sanki anlayacakmış gibi. Tanrı aşkına! " dedi ve ellerini saçlarından geçirdi.

Gözlerimi ondan ayırdım ve yeri izlemeye başladım. Fakat yanaklarımda hissettiğim sıcak sıvıyla ayağa kalktım ve koşarak banyoya gittim.

Jungkook hızla arkamdan gelirken gözleri irileşmişti.

"Ben bir robotum Jungkook. Ağlayabilen bir robot." dedim ve ağlamaya devam ettim. Bu his de neydi ? İnsanlar ne diyordu bu hisse ? Kalp kırıklığı gibi bir şeydi sanırım. Gerçi bende o da yoktu.

Jungkook bir süre aynadan beni izledi ve başını iki yana salladı.

"Bu doğru hissettirmiyor Rosè . Sana bunu yapmaya hakkım yok." dedi ve bana doğru yaklaştı. Gözü dönmüş gibiydi.

"Hey, ne saçmalıyorsun?" diyip onu iktirmeye çalıştığımda ani bir haraketle 'kapat' tuşuma bastı.

Kollarını belime doladı ve son hissettiğim şey bedeninin sıcaklığıydı.

Son duyduğum şey ise içten bir "Özür dilerim." oldu.

love, rosè // rosèkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin