-1-

235 12 5
                                    

Jungwoo.

Onu nasıl tarif etmem gerekir bilmiyorum.

Bunu nasıl yazacağım onu bile bilmiyorum.

Şöyle yapacağım, anılarımdaki yerini tarif edeyim.

Jungwoo, benim küçük bebeğim, dişlerini kanayana kadar fırçalar.

Ve Jungwoo her daim adaçayı kokar.

Sabah saat beşte uyanır, yüzümün her yerini öper sonra geri yatar. Rüyasında beni görmek ve benimle olduğunu hissetmek için yaparmış bunu.

Saçlarını ağlamadan tarayamaz.

Duştayken saçına bir avuç dolusu saç kremi döker ve kafasının her yanına sürer, beni çağırır ve ellerimle taramamı ister.

Benim ona zarar vermeyeceğimden emin olduğu için yaparmış bunu.

Hayatında ona zarar veren tek kişi olduğumu bildiği halde.

Evinde sabit hatlı bir telefon vardı. Ne zaman uzun ve ciddi bir konuşmanın ortasında olsa, kıyafetlerini çıkarıp parkeye yatardı. Kışın ortasında bile.

Ciddi konuşmalar onu çok gerdiği için her yanı kızarır ve ter basardı onu. O da serinlemek için parkeye yatar.

Her gece yatmadan önce papatya çayı içer. Daha doğrusu içmeye çalışırdı çünkü malum, çok unutkandı. Ama hatırladıysa da çayın başında dikilip soğuyana kadar iyi şeyler söyler.

İyi şeylerden kastım cümleler veya iltifatlar değildi. Çaya durup dururken kurabiye diye seslenirdi çünkü kurabiye de ona göre iyiydi.

Et yemez ve asla canlılara zarar gelsin istemezdi.

Dolabının içine girip uzun süreler boyu ağlardı bunları düşünürken.

Ne kadar unutkan olursa olsun onu kırdığım sözlerimi veya davranışlarımı asla unutmazdı.

Hepsini dolabının kapağına yazardı çünkü.

Ben sikik herifin teki olduğumdan dolayı üç dolap kapağı doldu bile.

Bunu kendini sevmediği için yapardı.

Onu kırdığım ya da aşağıladığım zaman bunları bir kenara yazardı ki zayıf ve çirkin yanlarını görmüş olsundu.

İflah olmaz bir orospu çocuğuyum ben.

En sevdiği hayvan kuştu. Ama en sevdiği hayvan terimini kullandığımı görse benim boğazımı keserdi.

Hayvanları ayırmamam gerekiyormuş çünkü.

Bu yüzden kırlangıçlar bana çok benziyor derdi.

Hayvanları bu kadar sevmesine rağmen evine bir kere bile evcil hayvan getirmemişti.

İlk nedeni küçük apartman dairesinde hayvanların hayatlarını daraltmak istememesiydi.

İkincisi ise bir hayvanın kendi koruması altında ölümünü görmek onu mahvederdi.

Bahsini bile açmayacağım.

Evinde onlarca çiçek vardı. O kadar güzel ve fazlaydılar ki, ölü apartman dairesini peri bahçesine çeviriyordu.

Değdiği her şeye yaşam bulaşıyordu.

Ben hariç.

Neyse. En sevdiği çiçek Unutma Beni'ydi. Aklına hep ben geliyormuşum.

Ve Jungwoo'nun adını unutmadığı tek çiçekti.

Papatyayı bile çay paketlerinden hatırlardı.

O kadar çok kitap okurdu ki bazen benimle yaşanan anılarını kitapta okuduğunu sanıp bana anlatırdı.

Rüya ve gerçeği ayırt edemezdi.

Bu da onun kusuruydu aslında. Jungwoo uyanıkken rüya görüyormuş gibi hissederdi hep.

Ayrıca rüyalarını asla affetmezdi.

Bir keresinde beni rüyasında görmüş. Ama rüyasında onu 'havada bırakmışım'.

Ki bunun anlamını da bana bir yıl sonra açıkladı. Rüyasında bir turna ikimizi alıp uçmaya başlamış. Ama ben onu turnanın sırtında bırakıp kaçmışım.

Onu havada bırakmışım.

Bir yıl boyunca bana kızdı bunun için.

Bu mektupları ileride okuyup eğlenmemiz, ya da ağlayıp hüzünlenmemiz için yazıyorum.

Yaptığım her şey için özür dilerim. Sana zarar vermek en büyük korkumken bu korkuyu yenmek için senin her zerrene zarar verdim.

Ve sen sesini bile çıkarmadın. Ne yaparsam yapayım sana geri döneceğimi biliyordun çünkü.

Ve ben de sana ne yaparsam yapayım bana döneceğini biliyorum. Bu sebebten dolayı bütün sinirimi ve nefretimi sana kustum.

Değişmek istiyorum ancak korkağım.

Ve sen beni düzeltmek için uğraşmıyorsun.

Ama ne yaparsa yapsın, sen her zaman benim küçüğüm olacaksın.

Benim kalbime dokunan tek şeysin.

Benim kalbimi gören tek kişi sensin Jungwoo.

÷÷÷÷÷÷

Bütün hikaye Bubu'ya ithaf edilmiştir ~~

Saçma bir ek bilgi;

Bu turna rüyasını ben 4  yaşlarındayken görmüştüm.

Annemle beni alıyordu. Bir yıl boyunca annemi affetmemişim sen beni havada bıraktın diye. Ablam bakmış bana o sıralar anneme küs olduğum için.

Lucid Dreams araştırması yaparken oturup düşündüm, ben rüyayla gerçeği ayırt edemiyorum.

En net hatırladığım çocukluk ve şuanki anılarımın hepsi rüya.

Allah belamı vermiş benim :/

Neyse,

İlk  bölüm böyle mektup oldu. Karakterlerimizi tanımanız açısından.

Kendimi mental olarak hazırladım. Aynı anda üç kitabı kaldırabilirim. Hem makale alıştırması oluyor diye kendimi avutuyorum. Sanırım hayal gücü benim lanetim *laughs in bad bitch*

Bu arada Woo'ya verdiğim özelliklerin yüzde doksanı benim.

Evet diş etlerimi her gün kanatıyorum bundan asla pişman değilim, sevgileeeeer~~~

Toksik // LuWooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin