Muldimedya; Wattpad- MEYUS (Kozalaktaki Kelebekler Serisi 1) Tanıtım
Youtube; Perininn Defteri
1.BÖLÜM
Sabahın ilk ışıkları odama vururken yattığım yataktan kalkamadım. Sanki iğneyi tüm vücudumu batırmışlar gibi yara bere içinde hem bedenimde hem ruhumda geçmişin izlerini taşıyordum.
Yatakta hareketsizce beklerken kulağıma ayak sesleri geldi. Annem patır patır odama doğru geliyordu. Kafamı odamın beyaz kapısına çevirirken kapı sessizce açıldı. Refleks olarak gözlerimi kapattım. Annemin yüzüme bakan gözlerin hissediyordum. İstemsizce nefesimi tuttum.
Uyuduğumu sanmış olmalıydı ki yavaşça yanıma yaklaştı. Narin ve yumuşak elleri yüzüme dokunurken ağlamamak için kendimi sıktım. Bir an dayanamadım ve gözlerimi açtım. Annemin ağlamaktan kızarmış gözleriyle kesişirken dayanamayıp yattığım yataktan doğruldum ve anneme sıkıca sarıldım. Sımsıkı hiç bırakmayacakmış gibi sarıldım.
İkimizde ağlamaya başlamıştık.
Hayatımızda yaşadığımız üzüntüleri , hayal kırıklıklarını ağlayarak boşalmıştık."Artık ağlamak yok sil göz yaşlarını" dedi.
Elimin tersiyle gözyaşlarımı silerken burnumu çektim. Çıkan sesle beraber duraksarken annemle göz göze geldim. İfadesizce birbirimize bakarken kayış bende orada koptu. İkimizde bir şey olmamış gibi gülmeye başlamıştık. Mutluluğu hakketmiştik gerçekten.
Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildikten sonra,
"Tamam patron, ağlamak yok" dedi annem."Hazırlan aşağıda bekliyorum külkedisi" dedi. Annem oturduğu yatağımdan kalkarken. Kafamı belli belirsiz sallarken annem odadan çıktı.
Yattığım yataktan uyuşuk bir şekilde kalktım doğruca pencerenin önüne gittim. Güneş tüm güzelliğiyle yüzüme vuruyordu. Sıcak ve rahatlatıcıydı...
Pencereden dışarıya bakarken telefonumdan yükselen bildirim sesi ile gözlerimi yatağımın köşesine sıkışan telefonla kesişti. Kimden gelmişti? Bana bu saatte kim mesaj atardı?
Yatağımın köşesine sıkışan telefonumu zorlukla çıkarttım. Telefonun kilidini açtım ve bana yazan küçüklüğümden beri beni tedavi eden doktorumdu.
Altı yıldır tanıyorum kendisini , çok zaman geçirmiştik aslında bakarsak sayılı arkadaşlarımdan biri doktorumdu. Hayatım boyunca fazla arkadaşım olmamıştı, kimseyle doyasıya koşmadım veya bir şey paylaşmadım bu duygulardan hep mahrum kalkmıştım. Hep başkalarının komutları üzerinde hareket ettim.
Okuduğum okuldan daha çok hastanelerde, seanslarda zaman geçirdim. Hastalık beni diğer insanlardan farklı yapıyordu. Kendi dünyada yaşıyordun şikâyetçi de olmuyordun , çünkü alışıyordun hatta aldırmıyordun.
Doktorumdan saat dokuzda randevumuzu hatırlatan mesajdı. Hazırlanmam gerekiyordu. Yavaş ve uyuşuk bir şekilde dolabıma doğru yöneldim. Gözüm bir an kapağı açık dolabımın içinde gözüken mavi tişörtüme takıldı.
Üstümdeki pijamamı çıkardım, dolabımdaki gri kot pantolonu bacaklarımdan geçirip düğmesini kapattım ve mavi tişörtümü giyindim. Odamdaki aynaya doğru yöneldim, ve kendime şu soruyu sordum. Bu hastalık bana ne katmıştı? Kan kaybetmekten, güç kaybetmekten,
düş kaybetmekten başka ne katmıştı..
beni ben yapan şeyler bunlar mıydı?
Yoksa doğmak için batmak mı gerekiyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYUS (Kozalaktaki Kelebekler Serisi )
Teen FictionBütün gecelerin ve gündüzlerin sonunda, ölüm yanıma gelmişti diye düşündüm. Yine de kimse bir kelebeğin ömrünü bilemezdi. Bir kelebeğin yetişmesi gereken ölüm yaşaması gereken hayatı vardı. Kelebek isteyerek örümceğin ağına takılır mıydı? Yeniden ba...