☯
14.05.2004
01:46
Çukurlu Çeşme Sokağı / BeyoğluYaşlarını ortalamış kadın, sıkıca tutunduğu ceketinden sızan soğuğu beyninde hissetmiş gibi irkildi. Beyoğlu'nun arka sokaklarından birini canlandırdı gözünde. Güneşte daha açık görünen kahvelerinin üzerine gece sızmıştı. Gözleri hiç olmadığı kadar koyuydu. Elindeki camı çatlamış telefondan saate baktı. Yaklaşık on dört dakika sonra cehennemin kollarına düşecekti. Patronundan azar yememek için koşar adımlarla Zarifi'ye doğru yol aldı. Dışardan bakıldığında göz kamaştıran mekanın aslında ne kadar da yanıltıcı olduğunu düşündü kadın. Beklediğinin aksine içerisi fazla kalabalık değildi. Bugün özel misafirler var sanırım diye düşündü kadın.
Varması gereken zamandan üç dakika önce mekana giriş yaptı. Bar tarafında üstünde garson kıyafetleriyle duran Kemal'le göz göze geldi. Adamın gözleri acıyla parlıyordu, sanki kadına bakarak 'Git, git ve kaç kurtar kendini' diyordu. Anlam veremedi ilk başta. Kafasını sola doğru çevirince her şey netleşti. Kemal'e tekrar baktığında ağzı aralanmış, nefesi soğuğun kurbanı olmuş gibi boğazını kurutmuştu.
Sürmeli gözlerinden direniş akıyordu. Buna izin veremezdi, bunca şeye katlanmıştı ve bunu kendisi istemişti ama bu yol yokuştu. Bu yol acıtırdı, bu yol yorardı, bu yol yakardı, bu yol can alırdı. Eğer burası bir cehennemse şimdi tam sol tarafında, bar taburesinde oturan adam elindeki mızrağı nasırlı elleriyle kaplamış olan, o zebaniydi.
Kemal'e doğru hamle yapmaya çalıştı ama ilerleyemedi.
Bileklerini saran parmakları, bir aşekaya benzetti. O eller dallarına tutunduğu ağacı kurutmaktan başka bir işe yaramayan sarmaşıklar gibiydi. Boğazını acıtan nefesini tutarak topuklarının üstünde adama doğru döndü. Adamın yüzünün yanık tarafının, kendisine farklı bir hava kattığını düşünürdü hep. Çok , çok tehlikeli bir hava. O havalar acıydı."Sana bugün daha erken gelmen gerektiğini söylediğimi çok net hatırlıyorum Güliz."
"Şişhane'den Zarifi yürüyerek 15 dakika sürüyor Burhan abi biliyorsun, normal zamanlarda 15 dakika sonra burada oluyorum."
Kadın sunduğu bahanenin hiç geçerli bir etki bırakmadığını fark etmeyi göz ardı etti ve içinden dualar sıralamaya başladı. Dünyanın en büyük ironisiydi, Tanrı'nın reddettiği bir insanın yine Tanrı'ya sığınması."Senin karşında üç yaşında çocuk mu duruyor lan!" diye gürledi adam.
Aslında sesi çok yüksek çıkmamıştı. Ama kadının kafasının en ücra köşelerini bile sızlatmıştı, bağırsa daha etkili olacak bu ses ."Yemin ederim bir daha tekrarlanmayacak, ne olur beni ona verme ." diye yalvardı kadın.
"Ne demek verme lan! Senin için buraya geldi. Senin gibi bir orospu için en büyük müşterimi kaybedeceğim ben öyle mi? " dedi ve histerik bir gülüşle tamamladı sözlerini adam.
Kadın bu işin sonunu biliyordu ama kabullenmek bu sefer seçeceği en son yoldu. Böyle bir ölümü kabul etmiyordu. Burhan abiyi yıllardır tanırdı, o bu kadar acımasız biri değildi. Daha iki gün önce kendini öldürmeye kalkan bir çalışanını hastaneye yetiştirmiş, ona 2 ay kadar toparlanma izni vermişti."Burhan abi, hepimiz onun nasıl bir vicdansız olduğunu biliyoruz. Bana günde yirmi tane işe çıkmamı söyle yine yaparım ama ne olursun beni ona verme!" Kadının irisleri büyüktü, hissettiği korku daha büyüktü. Patronunun yüzündeki acımayı gördü, ona acıyordu. Patronunun yüzündeki kararlılığı gördü, onu verecekti. Kadın o an anladı. Başka birinin hayatı huzurla devam etsin diye yine birinden vazgeçilecekti, kadından vazgeçmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANLA DANS
General FictionBurada şüphelendiğiniz herkes güvenilir güvendiğiniz herkes suistimalci. Kurban sandıklarınız cellat, cellat sandıklarınız ölümün kıyısında yaşıyor. Güneş şimşek çakınca doğuyor, yağmaya hazırlanan yağmur güneşin içinde ölü bulunuyor. Burada gökyüzü...