⭒Buraya başlangıç tarihinizi istiyorum.
⭒ Buraya da en büyük hayalinizi.Bölüm Şarkısı: Bonnie Tyler - I Need A Hero
İyi okumalar dilerim.1. Bölüm: "Ecel"
☯
Vazgeçtim dünyadan, tek ölüm paklar beni.
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.Köpükler, ılık suyun yüzeyinde şekiller çiziyordu. Küvetin mermerleri tenime batıyordu. Yaklaşık iki saattir burada, çilek kokan banyomun içinde oturuyordum. Su bulanmıştı, tıpkı düşüncelerim gibi. Bir şeytan beynime üflüyordu. Gözlerimde ceset vardı, korku vardı, tohum vardı. Günah tohumu. Son nedir bilmeyen ama gittikçe sona yaklaşan bir akıl hastası gibiydim. Hislerimde izler vardı, acının izleri.
Bileklerime düğümlenmiş halatlar olmasa ve benim kollarımı açmaya gücüm olsa özgürlüğe uçabilir miydim?
Uzun süredir oynatmadığım için uyuşmuş ve buruşmuş ayaklarıma, küvetin dışına doğru yön verdim. Üzerinde uçları sararmaya yüz tutmuş fotoğraflarımın olduğu siyah dolabımı açtım ve içinden gri bir büstiyer ile siyah bir pantolon çıkardım. Dalgalı saçlarımı kurutup yatağın üstüne koyduğum kıyafetlerimi giydim. Parmaklarıma çok sevdiğim yüzüklerimi taktım ve içinde siyahla griden başka renk olmayan odamdan çıktım. Duvarlarında çığlıklarımın saklı olduğu koridordan geçip salonuma çıktım. Kapının önündeki ayakkabılığı açarken duraksadım. Önce sağ tarafımdaki duvarın hemen arkasında kalan gri motiflerle döşenmiş koltuklarıma göz gezdirdim. O koltukta kendimden bile gizlediğim gözyaşlarım vardı. Sonra salonun hemen karşısında olan siyah beyaz mutfağıma baktım. O mutfakta kimse bana yemek yapmadığı için kendim yapmaya çalışırken akıttığım kanlarım vardı.
Başımı tavana doğru kaldırdım. Evimdeki tek farklı renk olan mor yıldızlara baktım. Bizzat kendi ellerimle asmıştım onları oraya. Geceleri güzel parlarlardı. Evim küçük ve yalnızdı. Burayı ilk bulduğumda direkt benimsemiştim. İçi eşyalardan yoksundu, duvarları da renklerden.
Bir daha bu eve kim bilir nasıl dönecektim. Yollarım vardı evet ama hiçbiri hayatımı değiştirecek kadar büyük değildi. Ben yıllardır kabuğuna saklanıp düzenini bozmamak için savaş veren o küçük kız değildim artık. Kaçmamayı öğrenecektim, yüzleşmeyi öğrenecektim. Eğer yine kaybedeceksem gerçek bir savaş verip kaybedecektim. En azından uğruna kayıplar verdiğim değerli bir amacım olacaktı.
Küçük dairemden çıkıp Kadıköy sokaklarına adım attım. Burada hayat vardı, burada insanlar yaşıyordu. Üstelik benim aksime gerçekten yaşıyorlardı. Bu saatlerde fazla kalabalık olmazdı burası. Ben de kalabalığı sevmezdim zaten ama kafa dağıtmak için iyi bir yöntemdi.
Hastaneye doğru yol aldım. Sonunda kırmızı yanan acil yazısını gördüğümde içeri girip danışmadan sıra aldım ve Triyaj bölümüne gidip DNA testi yaptırmak istediğimi söyledim. Sıramın geldiğini belirten hemşire ile birlikte adli tıp uzmanının yanına doğru ilerledim. Boğazıma safra tadı veren gerginliği atmak için adama gözlerime ulaşmayan bir gülümseme gönderdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANLA DANS
General FictionBurada şüphelendiğiniz herkes güvenilir güvendiğiniz herkes suistimalci. Kurban sandıklarınız cellat, cellat sandıklarınız ölümün kıyısında yaşıyor. Güneş şimşek çakınca doğuyor, yağmaya hazırlanan yağmur güneşin içinde ölü bulunuyor. Burada gökyüzü...