3.BÖLÜM: "KUMRU"

97 47 144
                                    


Bölüm Şarkıları : Hande Mehan – Sessiz Boşluk
Bishop Briggs – River

İyi okumalar dilerim.

3.Bölüm: "Kumru"


Her akşam nerden baksan yine de bir eksiği doldurur,
Babalar geri çekilir, anneler onlara teslim olur.
Saçlarımı hep kestim, tutacak kadar kalmasın dedim.
Çünkü bir başkaldırma ancak saçlarından tutulur.

Yorgun adımlarla bitirdiğim yolun sonuna gelince durdum. Yanımdaki sadece benim görebildiğim odadan içeri süzüldüm. Önüme serilmiş bomboş tuval, boşluğu andırıyordu. Renklere kör olan gözlerim şeffaf palete tutundu. Soğuktan büzüşmüş ellerimi tuvalin pürüzlü yüzeyinde gezdirdim. Ellerime hayali bir resim bulaştı. Avuç içlerime izlerini bıraktı. O izler tenime karıştı. Beni yok etti. Beni var etti.

Acının olmayan rengine bulaşan kirpiklerim, gözlerimin üstüne gölgesini bıraktı.

Sırtımın kamburunda dolaşan rüzgar, arkamdaki kapıyı gıcırdattı. Kapı uğursuz bir ses çıkararak sonuna kadar açıldı. Ensemde ölümün nefesini hissettim.

Ölüm şahdamarımın üstüne bir çukur kazdı ve kendini o çukura doğru bıraktı.

"Buldum seni küçüğüm."

Bu ses Azrail'in mikrofonundan çıkmış gibi yankılandı boş odada. Kireçlenmiş, küf kokan duvarlar odanın zeminine yıkılmaya başladı. Bir balerin kırık camın köşesinden içeri süzüldü. Yerlerde lavinyalar açtı. Topuzunu sıkıca tutturan balerin, ölüm çiçeklerinin üzerinde dans etti. O sadece benim görebileceğim yerlerde, gerçekten var olurdu.

Rüzgar duvarların yüzeyinden ayaklarıma doğru yol aldı. Usulca titredim. Sabah olmayan gecelerin güneşi, içimde söndü. Omzumun üstünden babamın suratına baktım. Gözlerinde parıldayan sığınak, güneşin mezarıydı. O gözlere sığındım. O elleri tuttum. O kollara kucak açtım.

"Hiç kaybolmamıştım ki."

Kemikli ellerini uzattı, kulakları bir kaplanın ki gibi dikeldi. Teninde tehlikenin ateşi dolandı.

"Babana gel, kızım."

Küçük ellerim hareketlendi, omuzlarım pamuk şekerini düşüren küçük bir kız çocuğu gibi öne doğru eğildi.

"Lavinyaları sever misin baba?"

Sırtında taşıdığı mızrağın ucu sızladı. Ateşten bir bıçakla günlerdir bilenmiş gibi parlıyordu.

"Neden soruyorsun bunu?"

Gözlerim kaburgalarına indi. Orada bir yıkımın şehri kurulmuştu. Orada azap vardı. Oraya cesetler gömülmüştü.

"Hala benim küçük kızımsın değil mi?"

Gözlerim dudaklarına çıktı. Orada şehvetin çocukları büyümüştü. Orada yasak vardı. Orayı yeni doğan bebeklerin nefesleri ısıtmıştı.

"Hiçbir zaman senin küçük kızın olmadım!" Sesim yağmur sonrası çıkan gökkuşağının katiliydi. Bir şimşek gibi gürlemiştim. Gökkuşağının renkleri parçalanmış ve babamın sırtına dökülmüştü.

Uzun bacakları öne doğru atıldı, güçlü kolları saçlarıma tutundu. Dizlerimin arkasına yediğim darbeyle tam önüne çöktüm. Alışkın vücudum hiçbir tepki vermedi. Kollarım şaklarımın üstüne kondu.

ŞEYTANLA DANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin