_
Taehyung hazırladığı güzel sofra ile yavaşça Jeongguk'un odasına ilerlemeye başladı. Tepsideki yiyecekleri dökmemek için büyük bir uğraş veriyordu. Sonunda odaya geldiğinde dirseğini kullanarak kapıyı açtı. Ardından kapıyı kapattıktan sonra masaya ilerledi. Bu süre zarfında kafasını önünden ayırmamıştı. Sonunda kafasını kaldırabildiğinde kendisine hayranlıkla bakan bir çift kahverengi gözlerle karşılaşmıştı.
"Taehyung... bunları sen mi hazırladın?"
Onu onaylayarak kafa salladığında Jeongguk gülümsemişti. Onun için uğraştığını görmek Jeongguk'u mutlu ediyordu. Onun için bir şeyler yaptığını görmek çok hoşuna gidiyordu.
"Teşekkür ederim."
Taehyung, sızlandı. Bir bakıma onun bu denli zayıflamasının nedeni kendisiydi. Şimdi onunla ilgileniyor olması kesinlikle onun da hoşuna gidiyordu. "Hadi ye Jeongguk."
Jeongguk tepsiyi önüne çektikten sonra Taehyung ayakta durmayı reddedip Jeongguk'un masasına oturmuştu. Hoş, zaten Taehyung'un hemen yiyeceği yemeğinin yanında oturması Jeongguk'un dikkatini lezzetli yemeklerden alıp yanındaki yemesi, daha cazip görünen kişiye kayıyordu.
"Neden beni yemek istiyormuş gibi bakıyorsun?"
Taehyung'un alaylı sorusu karşısında Jeongguk hiç ciddiyetini bozmadan onu yanıtlamıştı. "Ah, aklımdan geçenleri bakışlarıma yansıtmamam gerekiyordu, üzgünüm." Taehyung'un alaylı sırıtması yüzünde donarken boğazını temizleyip gözlerini kaçırdı. Jeongguk onun bu utangaç halini keyifle izlerken önündeki lezzetli yemekleri yemeye başlamıştı bile.
Geçen on-on beş dakikanın ardından Jeongguk bütün yemekleri yemişti. Taehyung 'a teşekkür ettikten sonra tepsiyi almasını izledi. Tam kapıdan çıkacakken Jeongguk ona seslenmesi ile durup arkasını dönmüştü.
"Şey Taehyung, bana kahve yapabilir misin?"
"Tabi."
Taehyung şaşırmıştı. Çünkü Jeongguk genellikle bu konularda hep emir verirdi. Şimdi ise rica etmesi, içlerindeki bir yerin hareket etmesini ve umutlanmasını sağlıyordu. Ondan hoşlanmaya başlıyordu. Güzel gözleri yorulsun, uykusuzluktan kızarsın istemiyordu. Kendi vücudunu saran yapılı vücudunun zayıflamasını istemiyordu.
Mutfağa girdiğinde yiyişen Jimin ve Yoongi çiftini görünce sırıtıp işine başlamıştı. Jeongguk'un her zamanki kahve içtiği bardağı alıp kahveyi yapmaya başladı.
"Hey Taehyung!"
Yoongi'nin seslenmesi ile esmer birkaç dakikalığına arkasını döndü. "Efendim?"
"Söylesene, Jeongguk'la aranda ne var?" Vücudunda ki kanının yanaklarına toplandığını hissettiğinde alt dudağını kemirdi. "Bir şey yok." Yani, henüz yoktu.
"Anlıyorum. Birbirinize çok ilgili davranıyorsunuz?"
"Şey... aslında, yani biz-"
"Hadi ama Yoongi! Belli ki, aralarında bir şey var. Biz karışmayalım."
"Peki."
Taehyung hızla önüne döndü ve hazır olan kahveyi kupaya döktü. Yanına da birkaç atıştırmalık koyduktan sonra tekrar Jeongguk'un odasına ilerledi. Kapıyı açtıktan sonra içeri girdi. Tepsiyi masasına bıraktıktan sonra belgeleri karıştıran Jeongguk'a kısa bir bakış attı. Bir süre onu izlerken kolundaki saate kaydı gözleri. Saat, akşam on ikiye geliyordu. Uyuması lazımdı, çünkü yarın Jin ile beraber mücevherleri teslim etmesi gerekiyordu.
Aslında şimdi de çıkıp odasına gidebilirdi. Ama içinden geçeni yapmadan edememişti. Jeongguk'a doğru yaklaştı. Onu fark eden Jeongguk dönen sandalyesinden kalkmadan vücudunu Taehyung'a çevirdi. Bir şey söyleyeceğini sanmıştı.
Taehyung utangaçlığın verdiği hissiyatla ellerini arkasında birleştirdi ve tamda içinden geçeni, Jeongguk ortadan ikiye ayrılan saçlarının ortasına -alnına- küçük bir öpücük kondurdu. Suratına yayılan gülümseme ile, "İyi geceler." deyip cevap beklemeden hemen odayı terk etmişti.
Dudaklarının değdiği yer karıncalanmaya başlarken Jeongguk şaşkınca arkasından bakakalmıştı.
_
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gem × TaeKook✔
FanfictionGizli bir mücevher kaçakçılığı yapan Jeongguk ve ekibi son sürat işine devam etmekteydi. [01.05.20] - [11.05.20]