G-note: Merhaba, yeni bir bölüm! Umarım beğenirsiniz. Çok yeni bir fic olduğu için arkadaşlarınızla paylaşarak destek olursanız çok sevinirim. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen.
Seviyorum sizi, iyi okumalar xx♡
Bir saatlik bir uyku ve fevkaladenin fevkinde bir kabustan sonra gözümü bir dakika bile kapatamamıştım. Rüyamda bir oda dolusu insanla birlikte hiç de tanıdık olmayan bir odada oturuyordum. Hepsi bana bakıyor fakat ben onalara baktığımda gözlerini kaçırıp yanındaki kişinin kulağına bir şeyler fısıldıyorlardı. Fısıltıyı duyuyorum, olmaması gerektiği kadar yüksek sesli bir fısıltı... Fakat ne söylediklerini asla anlamıyorum. Kafamı hızlıca odadaki kadınların ve erkeklerin yüzüne çevirmeye başladığımda fısıltı sesleri gittikçe yükseliyor, sesler beni rahatasız etmeye başladığında odanın kapısı açılıyor ve içeri yüzlerce kişi girmeye çalışıyordu. Kalabalığın arasında ezilmeye başladığımda uyandım. Aklıma ilk gelen şey bugün "bilinç altımı bu kadar kötü etkileyecek ne yaptım" düşüncesi oldu fakat hiçbir şey bulamadım. Ardından kendimden utanmamı sağlayan duygu ve düşüncelerim aklıma geldi. Bilinçaltım bile bu duygulardan pek memnun gibi görünmüyor. Ne kadar korksam da, istemesemde fikirlerimi ve duygularımı inkâr edemem.
Bütün pişmanlığıma ters düşse de bazen reddedemeyeceğim bu şeylerden pişman olmak mantıksız geliyor. Yinede en azından pişman olmak beni daha az yanlış yapıyormuşum gibi hissettiriyor.
Duş almış, giyinmiş ve yiyecek bir şeyler hazırlamıştım. Tamamen hazırdım. Kitaplarım, valizlerim, her şeyim... Kapı çaldığında kahve bardağımı bırakıp kapıyı açtım. Jungkook elinde valizleriyle karşımda duruyordu. Farklı bir Jungkook'tu bu. Kıyafetleri her zaman özenliydi evet fakat onu hiç bu kadar şık giyinmiş görmemiştim. Saçlarını hafifçe iki yana ayırmıştı, ceketi vücuduna tam oturmuştu. Tamamen farklıydı sanki, teninin rengi bile farklı gelmişti.
"Günaydın hyung."
"Günaydın." Valizlerle birlikte içeri girince kapıyı kapattım.
"Çıkmamız gerekmiyor mu?"
"Bir bardak kahve iç. Araba çağırdım gelir birazdan."
"Tamam." Birlikte mutfağa geçtik, ona bir fincan kahve doldurdum. "Annem beni bir ay göremeyeceği için ağladı. Çok duygusal bir vedalaşma yaşadım. Hyung gittiğimiz yerden bizim barı arayabilir miyim?"
"Bu pahalı olur. Mektup göndermen daha hoş olmaz mı? Bazen de ararsın."
"Çok haklısın."
"Her şeyin hazır değil mi?"
"Evet hazır, her şey ceketimin cebinde. Nasıl bir evde kalacağız?"
"İlk hafta önceden kiraladığım tek odalı evde kalmak zorundayız çünkü bir haftanın parası ödendi. Sonra iki odalı bir ev bakarız."
"Nasıl istersen."
"Eğitim programın ikinci veya üçüncü günümüzde hazır olur."
"Derslerimin hepsine sen mi gireceksin?"
"Tabii ki hayır, bütün dersleri nasıl verebilirim? Edebiyat derslerine gireceğim."
"Başka ne ders göreceğim ki?"
"Programın eline geçince görürsün."
"Çok dışlanır mıyım sence?"
"Sanmıyorum."
"Neden?"
"Fransız kadınlar seni sevecektir. Orda kadınlar kendinden küçük erkeklere pek bir ilgilidir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poems Written To You 》 Yoonkook
FanfictionSeni sevdiğimde biliyordum bu geminin batacağını fakat denizin güzelliğinde kaybolmuşken batmanın yanlış olduğunu nasıl düşünebilirdim ki? (Hayal Denizinde Bir Batı) *Kısa hikaye.