G-note: Merhaba, yeni bir bölümle geldim. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur. Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Seviyorum sizi, iyi okumalar xx
Bir hafta sonra
Hâlâ birlikte yaşadığımız evin küçük mutfağında fincanıma ikinci çayımı doldurdum.
"FRANSIZCA SÖZLÜĞÜM NERDE?" Jungkook ise ilk dersine yetişmeye çalışıyordu. Ben bugün biraz daha geç gideceğim. Bazı küçük işler halletmem gerekiyor.
"Salonda görmüştüm sanırım." dedim. Onun aksine bağırmıyordum. Beni duyduğundan bile emin değildim açıkcası.
"PUTAIN OÙ EST-CE?! GEÇ KALACAĞIM!"
"Hey! Fransızca küfür edince etmemiş sayılmıyorsun, üslup!"
"ÖZÜR DİLERİM!" Çayımdan bir yudum alırken elinde Fransızca sözlüğüyle mutfağın kapısında belirdi. Şık görünüyordu. "Salondaymış."
"Söylemiştim."
"Ne? Duymadım!" Omuzlarımı silkip göz ucuyla onu seyrettim. "Bir tane ısırayım mı?"
"Hepsini yiyebilirsin." Kruvasanımı yemeye başladı, üstüne dökttüğüm pudra şekeri dudaklarına bulaştı.
"Bugün ne yapıcaksın?"
"Kore'ye bazı yazıları postalamam gerek. Ardından okula geleceğim."
"Ne işleyeceğiz?"
"Diğer öğrencilerle birlikte öğreneceksin."
"Neden? Hadi bana söyle, ben özel öğrencinim." Gülümsememek için kendimi tuttum.
"Okuldaysak diğerlerinden bir farkın yoktur."
"Haaa! Kalbimi kırdın resmen! Farklıyım..."
"Farklı olmak mı istiyorsun?"
"Bu kötü bir şey mi?" Fincanımdan da bir yudum aldı ve masanın üstündeki sözlüğü alıp mutfaktan kaçar gibi çıktı. Sonra hemen geri geldi ve bana baktı. "Nasıl görünüyorum?"
"Dudaklarında pudra şekeri var." Elinin tersiyle dudaklarını sildi.
"Şimdi?"
"Parfait."
"Merci. Kaçtım, okulda görüşürüz." dedi ve ardından kapının kapanma sesini duydum. Arkasından gülümseyip işime geri döndüm. Bazı öğrencilerin deneme yazılarını okuyordum. Elim fincanıma giderken bir anda durakladım. Jungkook bu fincandan içmişti... Tekrar kullanmam saçma mı olur? Kendimi bir anda yine hastalıklı bir insan psikolojisinde buldum. İğrenç herif! Sırf o kullandığı için bu bardağı tekrar kullanmak istiyorsun. Hasta. Ne saçmalıyorum ben? Kendim bile böyle saçma bir sebep yüzünden olmadığının farkındayım. Bu benim fincanımdı. Bazen kendime fazla yükleniyorum.
*
"Şuraya, şuraya ve şuraya imza atın lütfen." Bütün moralim bozulmuş bir şekilde imzaları attım. "Başka bir postanız var mı efendim?"
"Hayır yok."
"Peki. Bu kadar efendim."
"Teşekkür ederim. İyi günler."
"Efendim... Acaba yeni bir şiir kitabı ne zaman yayımlayacaksınız?"
"Yakında."
"Büyük bir ilgiyle bekliyorum efendim." Gülümseyip postaneden ayrıldım. Dışarı çıkana kadar içeride ne olduğunun farkında bile değildim. Bunu söylememeliydim. Aklım bugün pek yerinde olacakmış gibi görünmüyor. Sabah çayımı içmek yerine fincanı lavaboya fırlattığımdan beri keyifsizim. Hâlâ o anı sorgulamaya devam ediyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poems Written To You 》 Yoonkook
FanfictionSeni sevdiğimde biliyordum bu geminin batacağını fakat denizin güzelliğinde kaybolmuşken batmanın yanlış olduğunu nasıl düşünebilirdim ki? (Hayal Denizinde Bir Batı) *Kısa hikaye.