ARKADAŞLAR BİLİYORUM ARADAN YİNE ÇOK FAZLA ZAMAN GEÇTİ. :/ KUSURA BAKMAYIN.. BU SENE TEOG SINAVIM OLDUĞU İÇİN ONA ÇALIŞMAM GEREKTİ. ANCAK BUNDAN SONRA SİZİ FAZLA AKSATMAMAYA ÇALIŞACAĞIM UMARIM BEĞENİRSİNİZ. <3 :* :))
Eve girer girmez Ada boğacak türden sarılışıyla beni karşıladı. Ardından da:
"Günün nasıl geçti bakalım? " diye sordu. Ben de gülümseyerek karşılık verdim. Tabii ki o, bu gülümsemenin altında yatan 'Sana anlatacağım acil olaylar var.' anlamını biliyordu.Daha sonra içeride dergi sayfaları karıştıran annemin yanına gidip ona da merhaba dedim ve Ada'yı alıp odama girdim. Kapıyı da kapattıktan sonra anlatmaya başladım.
"Ne oldu asla tahmin edemezsin."
Ada, gözleri faltaşı gibi açılmış yaklaşık 20 saniyedir hareketsiz bir şekilde durarak bana bakıyordu. En sonunda dayanamayıp iki elimi de gözlerinin önünde sallayarak konuştum.
"Ada, burada mısın? Korkmaya başlıyorum."
"Boşver sen şimdi beni. Harika bir şey kızım bu. Sıralarınız da yan yan yanaymış. Düşünsene senin kalemin falan düşüyor. Tam sen eğilecekken o da eğiliyor, ikinizde kalemi almaya çalışırken elleriniz birbirine değiyor ve göz göze geliyosunuz. Ayy aynı filmlerdeki gibi."
"Ada saçmalama!"
"Ne saçmalaması gerçekleri söylüyorum. Hem bence çok yakışırsınız gerçi daha çocuğu da görmedim ya neyse. " deyip ben ona anlamsızca bakarken benim deli arkadaşım da kendi kendine gülmeye başladı.
"Ya sen gülmesene bana. Zaten Ege bugün gidip Asya cadısının yanına oturdu. Başka yer yoktu tamam ama o da oturmasaydı."
"Ohoo kızım aşmıssın sen kendini, kıskanıyorsun da artık"
''Of Ada ya sana da bir şey anlatılmıyor." deyip trip atmaya başlayacakken beni kendine çekip sıkıca sarıldı ve:
"Özür dilerim birtanem ya sen öyle anlatınca ben de heyecanlandım birden. Tamam bir daha bahsetmek yok."dedi. En iyi arkadaş işte... Kardeşim gibi, 2 dakikadan fazla küs kalamıyoruz.
"Tamam tamam affettim. Şimdi kalk ve bana cumartesi sinemada giymek için kıyafet seç." Anlamamış gibi kaşlarını çattı ve:
"1 dakika, 1 dakika ne sineması?" diye sordu.
"Cumartesi günü Ceyda, Berk, ben ve Ege sinemaya gidiyoruz. İstersen sen de gel."
"Ooo sinemaya gidiyorsunuz, Ege de geliyor ve sen daha yeni söylüyorsun alacağın olsun."
"Sanki daha önce söylemeye vaktim varmış gibi konuşma. Hadi çabuk kalk."
"Tamam tamam gel hadi."
Yaklaşık bir buçuk/iki saatlik dolap karıştırmanın sonunda cumartesi giyebileceğim bir şeyler bulmuştuk. Ada çok şık ama çok da spor giyinmemem gerektiğini söyledi. Bunun sonucunda siyah bir pantolon, siyah zımbalı botlar, üzerime de bordo ince bir kazak ve siyah deri ceket giymemde karar kıldık. Sonra da Ada beni öptü ve uykusunun geldiğini söyleyerek onun kalması için hazırladığımız misafir odasına gitti. Ben de yatağıma uzandım ve yarının nasıl geçeceğini hayal ederek uykuya daldım.
Ceyda "Bence buna girmeliyiz." diyerek afişinden anladığım kadarıyla komedi konulu bir filmi gösterdi. Ama ben Alaycı Kuş'un afişine odaklandığım için hangi filmi seçtiklerini bilmiyordum. Daha fazla film kavgası yapmalarına izin vermeden
"Ben kesinlikle Alaycı Kuş'a giriyorum. Gelen varsa gelsin yoksa ben tek başıma da giderim." dedim ve hepsinin yüzlerine teker teker baktım.Kısa süreli bir sessizliğin ardından Ege hafifçe elini kaldırarak
"Ben. Ben de gelirim." dedi ve yanıma yaklaştı. Ben de Ceyda' ya dönüp:
"Pekala. Siz hangi filme giriyorsunuz?" diye sordum. Bu sırada sadece bir saniyeliğine kafamı çevirdiğimde Ege bilet ve mısır işini hallediyordu. Ceyda da kısaca:
"Hadi İnşallah" diye cevap verdi. Girişe ilerledik, Ege'nin büyük boy mısır ve iki kola aldığını gördüm. Bunlar bizimdi. Ege, Berk'e:
"Bizim film 10 dakikaya başlıyor. Gitmemiz lazım. Çıkışta görüşürüz" dedi ve beraber 2 numaralı salona doğru ilerlemeye başladık. İçeri girince sıra numaramıza bakarak merdivenleri çıktık ve koltuklarımızı bulup yerleştik. J-13 / 14. Tam ortada sevdim burayı. Düşüncelerimden Ege'nin sesiyle ayrıldım.
''Bu arada, çok güzel olmuşsun." dedi. Kafamı öne eğerek:
"Teşekkür ederim." diye mırıldandım. O da bana hafifçe güldü. Bu sırada reklamlar bitmiş ve filmin başlangıcı 'Lionsgate' amblemi çıkmıştı. Ben de en dikkatli halimi takındım ve elime kolamı alarak koltuğuma iyice yerleştim.
Film devam ederken her sahnede ayrı heyecanlanıyordum bu da Ege'yi güldürüyordu. En sonunda dayanamayıp:
"Bu seriyi ne kadar sevdiğim hakkında bir fikrin yok. O yüzden artık gülmeyi kesmelisin." dedim fısıldayarak.
"Hayır kesmeyeceğim." dedi benim aksime normal konuştuğu sesiyle.
"O zaman en azından sessiz konuş şimdi bizi dışarıya atacaklar. Ve öyle bir şey olursa bunu sana ödetirim. "
"Peki peki. Sustum." Gerçekten bütün film konuşmadık.
Film çıkışı yemek yeme konusuna karar vemiştik. Yemek yerken de sürekli Ege'yle konuşmuştuk. Aslında fark ettirmese de onun da Açlık Oyunları'nı sevdiğini öğrenmiştim. Sadece sevdiğimiz filmler değil kitap seçimlerimiz ve müzik zevklerimiz de çok benziyordu ve bu arkadaş olmamızı kolaylaştırmıştı. Çıkışta evlerimize giderken artık dediğimiz her şeye kahkaha atıyorduk. Resmen Berk'le Ceyda'yı dışlamıştık ama onların umrunda gibi gözükmüyordu. Bugün yakınlaştıklarını fark ettim. Ege çok iyi espriler yapıyordu. Onu sevdim. Birbirimize kısaca 'Daha sonra görüşürüz' selamı verdikten sonra evlerimize gitmek için ayrıldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYA
Teen FictionKim bilebilirdi ki daha önce onunla birçok kez aynı yerde bulunmuş ama onu fark etmemiş birinin, hayatını kökten değiştireceğini?