SELAM, YİNE BEN :D. VE ŞİMDİ YENİ BÖLÜM ZAMANI! HEPİNİZE İYİ OKUMALAR. UMARIM BEĞENİRSİNİZ... <3 :))
Gözlerimi açtığımda Ada, başını burnuma kadar eğmiş bana bakıyordu. Unlu elleriyle işaret parmağını uzatarak burnuma hafifçe dokundu ve konuştu:
"Hadi bakalım Uykucu. Kahvaltı zamanı." Sızlanarak yorganı tekrar üstüme çektim ve sağ tarafıma döndüm. Ada'ysa hiç zaman kaybetmeden:
"Peki. O zaman bütün börekleri ben yerim." dedi. Beni en zayıf noktamdan vurmuştu.
"Ah! Tamam tamam, geliyorum." Ada sevinçle zıplayıp neşeli bir şekilde gülerek odadan çıktı. Ben de hemen arkasından yataktan fırlayıp elimi yüzümü yıkamak için kendi odama özel olan banyoya girdim. Günlük işlerimi hızlıca halledip, üzerimi giyindim ve aşağı indim. Annem, babam ve Ada masada gülüşerek bir şeyler konuşup beni bekliyorlardı. Sanki öz kızları ben değilim de Ada (!) Herkese günaydın diyerek ben de oturdum. Koro halinde bana cevap verdiler:
''Günaydın.''
"Lanet olası Tarih." deyip dolabını sertçe çarparak kapattı Ceyda. Ona dönerek:
"Hadi hadi, Tarih'i bırak ta kantine inelim. Canım çikolata istedi.''
"Sen ısmarlıyorsan neden olmasın?" dedi Ceyda. Hiç şaşırmadım doğrusu. Tipik, her zamanki Ceyda işte:
"Tamam." diye mırıldandım yavaşça. Onu bunu bırakın da, ben bu aralar ne çok şey istiyorum. Cips, börek, çikolata falan. Gidişat hiç iyi değil. Neyse.
Okuldan eve döndüğümde Ada hala bizdeydi. Gerçekten, yakında annemler beni evlatlıktan reddedip nüfuslarına Ada'yı geçirecekler diye çok korkuyorum:
"Selam, ben geldim." Annem:
"Hoşgeldin bebeğim." derken Ada da hızla annemle oturup televizyon izledikleri koltuktan kalkıp:
"Ah! Benim birtanem, canım, biricik arkadaşım mı gelmiş? Hoşgelmiş." dedi ve kollarını boynuma doladı. Aynı sıcaklıkla ben de ona karşılık verdim ama aynı zamanda bir şey istediğini de biliyordum:
"Söyle bakalım ne istiyorsun yine."
"Beni bu kadar iyi tanımana hayran kaldım gerçekten ama evde çok canım sıkıldı, bir yerlere gitsek olmaz mı? Hem belki Rana Teyzoşum da bizimle gelir, ha?" Tam cevap verecekken annem araya girdi:
"Üzgünüm kızlar, bu sefer bensiz gezmek zorundasınız. Saat beşte bir ameliyatım var. Hatta tam şu anda üzerimi giyinip işe gitmem gerek."
"Tamam o zaman anneciğim. Sen hazırlan ve git. Bizi merak etme. Biraz gezer geliriz."
"Tamam kızlar siz takılın." Ada'ya dönüp:
"Gel odama gidip hazırlanalım." dedim ve anneme ameliyatında başarılar dileyip odama çıktık. İşte yine geldi en büyük sorun. Ne giyeceğim? Neyseki Ada yanımda. Tam bu sırada Ada sanki sesimi duymuş gibi:
"Bence bunlar harika olur." deyip açık renkli bir kot pantolonu ve siyaha yakın gri renkli bol bir kazağı gösterdi ve ekledi: "Hava yağmurlu değil istersen gri Ugg'larını giyebilirsin." Ah! Bu kız olmasa ne yapacaktım ben?:
''Teşekkürler bebeğim." diyerek minnettarlığımı dile getirdim ve o da bana öpücük yollayarak kendi kaldığı odaya gitti. Benim aksime o, bu moda ve kıyafet konularıyla yakından ilgiliydi. Hatta kendi tasarımları bile vardı moda tasarımcısı falan olmak istiyordu ki çok yüksek ihtimalle üniversitede o bölümü seçecekti. Bu sırada kapı açıldı ve Ada tekrar odama girdi:
"Ben hazırım, eğer sen de hazırsan çıkalım."
Son olarak parfümümü sıktım ve: "Tamamdır." diye ekledim.
Hep kapalı yerler ve AVM'lerde gezdiğimiz için bu sefer değişiklik olsun diye havanın soğukluğuna aldırmadan parka gelmiştik. Park dediğime bakmayın çok büyük bir yer içinde de ormanın ortasında yürüyormuş hissi veren bir yürüyüş yolu var. Yürüdük yürümesine de aynı zamanda dondukta. Her neyse. Ben yüzüme çarpan havanın soğukluğuyla irkilip montuma daha fazla sarılırken kulaklarımı bir telefonun zil sesi doldurdu benim olmadığına göre bu Ada'nındı:
"Efendim babacığım" diyerek açtı telefonu. Bir süre sonra da: "Ciddi misin? bu çok güzel bir haber. Seni çok seviyorum." deyip öpücük sesi çıkardıktan sonra da telefonunu kapattı ve bana döndü: "Harika bir haberim var!" dedi. Surat ifadesini gördükçe daha da heyecanlanıyordum, dayanamayıp:
"Ada! çatlatmasana insanı." diye sitem ettim. O da bana bu hafta aldığım en güzel haberi verdi:
"Kayıt işlemlerim tamam, yarından itibaren aynı okulda okuyacağız." Küçük çaplı çığlığımdan ve sıkıca sarılışımızdan sonra hayal etmeye başladık. Önce Ada söze girdi:
"Eminim ki sizin okulda da bir tarafları kalkık, ben popülerim diye geçinen tipler vardır. Ben o okula geldiğimde onların hiçbiri kalmayacak." dedi ve haince güldü. En yakın arkadaşımdan korkmaya başlamıştım. Cidden. Tam ben de konuşmaya başlayacakken Ada hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladı. Ben de ne olduğunu anlamak için baktığı tarafa doğru döndüm. O sırada görüş alanıma bir çocuk girdi sanırım ona bakıyordu:
"D- derin"
"Efendim Ada"
"Efendim mi? Şu çocuğu görmüyor musun? Nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun?"
"Of Ada, o da insan işte ne var ki bunda?"
"Sus. Konuşma. Sen ne anlarsın ki zaten? Gidip adını öğreneceğim." deyip kaç senelik arkadaşı beni satarak uçarcasına iki tane erkek arkadaşıyla birlikte oturan çocuğun yanına gitti. Açıkçası çok bir şeyi yoktu ama kabul etmeliyim, tarz giyinmişti. 'Ah, Ada kesin çocuğun suratına bakmadan giyinişine bakmışsındır sen.' diye geçirdim içimden. O sırada Ada'nın yanıma geliyor olduğunu gördüm:
"Mert." dedi kısaca. Anlamadığımı belirten ses tonumla:
"Ne?" diye sordum.
"Mert diyorum. Adı Mert'miş. Numarasını bile aldım."
"Ada sen cidden iyi değilsin.Temiz hava falan çarptı herhalde." dediğimde onun da omuz silktiğini gördüm. Burada biraz daha kalmamız ikimiz için de iyi değil. O yüzden eve gidiyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYA
Teen FictionKim bilebilirdi ki daha önce onunla birçok kez aynı yerde bulunmuş ama onu fark etmemiş birinin, hayatını kökten değiştireceğini?