4. Bölüm: KATRE

1.4K 79 10
                                    

Merhaba 🌸 teslim etmem gereken bir ödev olduğu için bölümü yazmak tahmin ettiğimden uzun sürdü 🙈 ilk bölümleri hikayeye geçiş gibi düşündüğüm için daha duracağandı bundan sonraki bölümleri yazarken daha çok eğlendim umarım siz de seversiniz.
Keyifli okumalar...

Azer’den

   İşim beklediğimden de çabuk bitince erkenden eve dönmeye karar verdim zaten son zamanlarda iyice eve bağlanıp kalmıştım. Yılmaz yola çıktığımdan beri ısrarla arıyordu, belli ki bu çocuğun saat başı arama huyu hiç değişmeyecekti. Yirmi dakikadan az yolum kaldığı için telefonu sessize aldım. Keyfim yerindeydi, hiç Yılmaz’a kızıp da kalan yolu sinirle gidecek halim yoktu, olgunluk denen şeyin ne olduğundan haberi olduğuna bile inanmıyordum o yüzden büyümesi gerektiğini söylemeyi bırakalı çok olmuştu.

   Bir yandan yola bakarken bir yandan da ara sıra yan koltuktaki çikolataya bakıyordum. Şemsiye çikolata. Karaca dün nasıl sevdiğini anlatırken gözleri parlamıştı. Gittiğim markette gözüme çarpınca almak istemiştim, işin doğrusu sırf bunu almak için bahane bulmaya çalışmıştım. Ne deyip verecektim peki? Hiç düşünmemiştim ama diyecek bir şey bulurdum illa ki.

   Eve giden kavşağı dönecekken yolun kenarında duran Yılmaz’ı gördüm. Arabayı gördüğünde elini kaldırıp durmamı işaret etti. Ne olduğunu anlamasam da arabayı köşeye çekip indiğimde telaşla konuşmaya başladı.

“Nerdesin abi kaç kere aradım seni”

“Manyak mısın oğlum niye bekliyorsun yağmurun altında? Geldim işte, ne oldu?”

“Karaca”

“Ne oldu Karaca’ya?”

“Karaca gitti”

Tekrar aynı şeyi yapmayacaklarını düşünsem de emin olamadığım için“Nasıl gitti, amcaları mı geldi?” diye sordum.

“Hayır, öyle değil birden evden çıkıp koşmaya başladı. Yanına da hiçbir şey almamış telefonu bile yukarıda”

“Durup dururken niye gitsin o zaman?”

“Bilmiyoruz abi, annem de bilmiyor. Akşın, Akşın diye koştu gitti”

“Akşın mı?” Kim olduğunu anlamaya çalışırken ölen kuzeni olduğunu hatırladım.

“Evet, başka da bir şey söylemedi”

“Sen de oturup öylece bekledin mi lan!”

“Yok abi koştum arkasından yola kadar ama yetişemedim taksiye atlayıp gitti”

“Siktir! Dağ başında taksinin geleceği mi tutmuş, bu yağmurda bir başına nereye gider oğlum bu kız? Ulan Yılmaz seni de adam diye koyuyoruz evin başına. Nereden bulacağım şimdi Karaca’yı?” Daha çok kendimle konuşuyor gibiydim. Nereye gitmiş olabileceğiyle ilgili hiçbir fikrim yoktu. Niye gittiğini bile bilmiyordum.

“Taksinin plakasını aldım ben. Bizim Sercan vardı ya hani trafik polisi olan, ona haber verdim taksinin kime ait olduğunu bulunca taksicinin numarasını da verecek bize”

“Bir de bunu şimdi söylüyorsun öyle mi?”

“Konuşturmadın ki abi”

“Tamam Yılmaz, Sercan’ın numarasını bana ver daha fazla da konuşma zaten. Sen git anamı idare et bende Karaca’yı bulayım”

Numarayı verip eve doğru gittiğinde hızlıca arabaya binip Sercan’ı aradım. “Alo Sercan, Azer ben”

“Biliyorum Azer abi, iyisin inşallah”

ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin