Dört gün sonra
Gözyaşlarımı silerken bir yandan da burnumu çektim. Derin bir nefes aldım ve filmi daha dikkatli izlemeye başladım.
"Birileri çok etkilenmiş," kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti. Kollarının arasına yerleşip bende ona sarıldım. O böyle yaptığında daha çok ağlayasım gelmişti. "İstersen kapatabiliriz."
"Neden?" Dedim tekrar burnumu çekerek.
"Sümüklerin tişörtümü mahvetmesin diye."
"Calum!" Göğsüne vurup ondan kendimi geri çektim. Şakalarıyla uğraşacak kadar iyi hissetmiyordum.
"Şaka yaptığımı biliyorsun, Heaven." Bu sefer belimden tutup kendine çekmişti. Yüzlerimiz iyice yaklaştığında gülümsedi. Onun gülümsemesi beni de gülümsetmişti. Her gülümsediğinde içimi ısıtıyordu. Gülümsemeden edemiyordum. "İstersen tüm tişörtlerimi mahvet. Kollarım sana her zaman açık olacak, Heaven Clifford."
"Büyük sözler veriyorsun Calum Hood."
"Zaten sende böyle olmamı istemiyor musun?" Burnumun ucuna minik bir öpücük kondurdu ve sonra aynısını dudaklarıma da yaptı.
"Sözler vermeni istemiyorum," elimi yanağına doğru çıkardım. Kirli sakalları parmaklarımın arasındayken bende onu, beni nasıl öptüyse o şekilde öptüm. "O sözleri yerine getirmeni istiyorum."
"Yanında olamasam bile bir telefon kadar uzağında olacağım."
Gülümsedim. İkimizde tam olarak neyden bahsettiğimi biliyorduk. Ama Calum şaşırtmamış, yine kaçamak bir cevap vermişti.
"Uyuyalım mı?" Diyerek konuyu değiştirdim. Onun beni geçiştirmesine kafamı takarak daha da kötü olmayacaktım. Buradan gitmeme çok az kalmıştı ve ben bu fırsatı kullanacaktım. İlk defa bu kadar yakındık. İlk defa sabahımız, öğlenimiz, akşamımız hatta gecemiz bile başbaşa geçiyordu. Her şey ilk defa bu kadar mükemmeldi. Belki de bundan sonra hep böyle olacaktı. Calum bazı şeylerin farkına varacaktı ve biz artık gerçek bir ilişki içinde olacaktık. Birbirimize karşı hislerimizi artık herkesin bilmesini sağlayacaktık. Biz sonunda biz kelimesine anlam kazandıracaktık.
"Uykun mu geldi?" Yanağıma uzanıp, öptü. Oradan boynuma inip bir de orayı öptükten sonra tekrar yüzüme baktı. "Erken değil mi daha?"
"Yorgunum," dedim, dudaklarına bir öpücük kondurarak. "Birisi bana çok fazla mesai yüklüyor."
"Öyle mi?" Dizlerimin üzerinde doğruldum ve kucağına yerleşmek için harekete geçtim. Kollarımın altından geçirdiği elleriyle beni kendine çekti. Göğsüm onun göğsüne değince bende ellerimi onun ensesinde birleştirdim. "Her öğün mesaisi sana fazla mı geliyor?"
"Hayır," diyerek boynuna dudaklarımı yerleştirdim. Dilimle bir süre daire çizerken, onun vücudumda gezinen elleriyle beraber ikimizde sessizce inledik. "Bana çok iyi geliyor."
"Kaç oldu bugün?"
"Sanırım beş." Dedim gülerek. O da güldü ve elleriyle beni kontrol etmeye başladı. Ellerinin kalçamda hareket etmesiyle beraber ona uyum sağladım. Bundan kesinlikle bıkmayacaktım. Her seferinde daha güzel oluyordu. Her seferinde daha iyisini yapıyormuşuz hissi benim onu daha çok istememe neden oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven
Fanfiction"Adın Heaven olmasına rağmen nasıl oluyorda etrafındakileri yakmakta bir numara oluyorsun?" •CalumHood&LukeHemmingsFanfiction•