13. Bölüm : Üzümlü kekim
Meraklı kekim
*****
"Eylül" yaklaşık on dakika süren sessizliği Rüzgar'ın boğuk sesi bölmüştü. Hala yatağımda oturuyorduk. O ağlıyordu, ben onu izliyordum. Ben ağlıyordum, o bana bakıp daha çok ağlıyordu.
"Söyle" dedim ben de ağlamaktan çatallaşan sesimle. Bakışlarını tavandaki yıldızlardan ayırıp yüzüme baktı. Gözlerime odaklanamıyordu gözleri, gidip geliyordu etrafta.
"Sen geriye yaslansan, ben senin dizinde uyusam olur mu?" dediğinde hala gözlerimin içine bakmıyordu. Tekrar alevlendi boğazımdaki yumru ve tekrar acımaya başladı gözlerim.
"Çok güzel olur" dedikten sonra dudaklarımın arasından kopan hıçkırığa engel olamadım. Geriye yaslanıp sırtımı yatağın başlığına dayadım ve Rüzgar'a elimle dizimi işaret ettim. Rüzgar buruk bir tebessümle bana yaklaşıp sol gözünden yanağına doğru süzülen yaşla beraber başını dizlerimin üzerine bıraktı. Dizlerini karnına doğru çekip cenin pozisyonu aldıktan sonra gözlerini yumdu yorgunca. Dışarıda hala yağmur vardı. Pencere kapalı olduğu için her ne kadar sesi gelmese de odanın beş dakikada bir aydınlanması yetiyordu varlığını hatırlatmaya. İşte Rüzgar'ın gözlerini kapattığı an da odanın aydınlanıp karardığı anlardan biriydi.
"Eylül burası çok sessiz. Bana o hastane odasını hatırlatıyor." dedi Rüzgar, sesi hala boğuktu, biraz da kısık.
"Ne yapmamı istersin?" dediğimde sol elim istemsizce saç tellerinin arasına girmişti.
"Şarkı söyle" dedi yerine iyice yerleşerek. Başımı olumlu anlamda sallayıp arkama dayadım ve aklıma gelen ilk şarkıyı kısık sesle mırıldanmaya başladım.
"Geçmiş ne güçlü... Anılar ne kırılgan... Halbuki daha çocuktuk o zaman."
"Büyümek bir düştü..." Rüzgar'ın söylemeye başlamasıyla susup dinlemeye başladım. Derin bir nefes aldı, gözleri hala kapalıydı. "Yapmazdık plan falan... Sıcak bir gülüştü asıl olan..." dediğinde dudaklarında küçük bir tebessüm belirdi. On saniyelik bir sessizliğin ardından ben devam ettim söylemeye.
"Eski bir film gibi... Yıpranmış bir mektup gibi... O güzel günleri sakladın mı sen de?" Sustum, devam etti.
"Çocukluğumun sokakları... Anneannemin yemekleri gibi... Kalbim dinlenir mi ellerinde?" dediğinde sağ elimi alıp kalbinin üzerine yerleştirdi.
"Aşk ne güçlü, şu kalp ne kırılgan... Halbuki daha çocuktuk o zaman."
"Eski bir film gibi... Yıpranmış bir mektup gibi... O güzel günleri sakladın mı sen de?" sakladım dercesine okşamaya başladım saçlarını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalimdeki Sen
Подростковая литератураBir varmış, bir yokmuş... Bütün destansı masallar böyle başlar değil mi? Önce bir varmış derler, birileri var olur, o birilerinin masalları var olur. O masallar yaşamlarını sürdürdükçe büyür, büyür ve o birileri fark etmeden kendilerini birbirlerin...