۝ İ: MLBY | 1

986 75 14
                                    

-1-

TAÇMİN

Ah, İzmir...

Ne uzun zaman olmuştu gelmeyeli. İyi ki abim ile Alara gecikmiş balayı için İzmir'i seçmişlerdi. Şahsen ben günün anlam ve önemine binaen Bodrum'u seçeceklerini düşünmüştüm ama sanırım orası Alara'da çok da güzel anılar bırakmamıştı. Abimle orayı bir ayrılık yaşayarak terk etmişlerdi ve bu travmayı atlatması zaman alacaktı.

Onlar balayı için İzmir'e geldiklerinde sağ olsun canım babam yaz tatili dolayısıyla bize de bu zevki yaşatmıştı. Fakat çifte kumruları asla rahatsız etmek gibi bir niyetimiz olmadığından ayrı takılıyorduk. Peşimizi bırakmayan daha çok Alara ve abim oluyordu. Yahu siz balayı çiftisiniz, gidin Kordon'da bir yürüyün, akşam baş başa bir yemek yiyin. Romantik planlar yapın değil mi ama? Neyse, bizi ve eğlenceli aile ortamımızı bu kadar sevdikleri için onlara minnettarız. Normal bir çift olsa ailelerimiz tatil için bula bula bizim balayı yapacağımız yeri mi seçti diyebilirdi ama demediler. Çünkü normal bir çift değiller. Bunu incir çekirdeğini doldurmayacak konulardan mahkemelik olduklarında daha iyi anlamıştık. Onları barıştırmak için ne denli göbeğimiz çatladı unutmak mümkün değildi.

Öğle saatlerinin neşeli sıcaklarında yazlığımızın bahçesinde kız kıza oturuyorduk. Alara ve Nilüfer oradan buradan konuşurken ben de onları dalgınca dinlemekle yetiniyordum. Öte yandan Bay Yalnız'dan gelen mesajları da yanıtlıyordum. Bloğuma ilk yorumunu yazalı ve biz o bahaneyle yazışmaya başlayalı neredeyse 1 ay olmuştu. Kalbimde bir platonik aşk varken tamamen gizemli bir yabancıyla yazışmak ilginç bir histi doğrusu. Yıllardır asla karşılığını alamayacağımı bildiğim bir aşka tutulmuştum. Burç abimin arkadaşı Burak. Tamamıyla cıs diyebileceğimiz türden bir tehlikeydi kendisi. Hani bazı maddelere çakmakla yaklaşmamanız gerekiyor ya tepkimeye girip patlamaması için, işte aklı başında uslu bir kadınsanız Burak'a hiçbir şekilde yaklaşmamanız gerekiyordu. Uzaktan hayran bırakır, yakından ağlatır bu modeller. Bir zamanlar abim de öyleydi, oradan biliyorum. Hiç yoktan onun düzelme ümidi vardı, Burak'ta o da yok. Onu uslandırabilecek bir kadın olduğuna dair hiç inancım yoktu. Bay Yalnız ise yazıştığım kadarıyla Burak'ın tam tersi bir karakterdi. İçine kapanık, hafif romantik ancak çapkınlıktan uzak. Umarım göründüğü gibi biridir. Gerçi çapkın olmasa benimki gibi bir bloğa girip cüretkâr bir mesajla kendini gösterir miydi? Bilemiyordum açıkçası. Bazı erkeklerin çeşitli tuzakları vardı ve bu da onlardan biri olabilirdi. Zaman gösterecekti.

Bu düşüncelere öylesine dalmıştım ki Alara'nın bana dönerek "Değil mi Taçmin?" diye seslendiğini duymam ve algılamam birkaç saniyemden fazlasını almıştı.

Ne yalan söyleyeyim, aklım onlarda değildi. Uzun zamandır aradığım heyecan hayatıma girmişti ancak bu kez de beni sonu gelmez düşüncelere sevk ediyordu. Kafamın karışık olduğunu belli etmemeliydim ve verdiğim "Hı?" cevabı bu amacımla çok da doğru orantılı sayılmazdı.

Nilüfer'se sanki bu anı bekliyormuşçasına "Ooo Taçmin Hanım bizde değil ki." diyerek şikâyet ettiğini gözler önüne seriyordu. Ve bu tavrı tam manasıyla derste arkadaşıyla fısır fısır konuşan öğrenciyi yakalayıp azarlayan bir öğretmeni andırıyordu. Beklemediğim şekilde uzanıp telefonuma bakmaya çalışırken "Kiminle yazışıyorsun sen bakalım?" demeyi de ihmal etmemişti.

Ben de ne yapmaya çalıştığını geç olmadan anlayıp aniden geri kaçtım. "Ne yapıyorsun ya? Özel hayat diye bir şey var." Telefonumda Bay Yalnız'la yazışmalarımı göremezlerdi. Hem henüz çok erkendi hem de benimle dalga geçmelerinden korkuyordum.

Alara durumdan işkillenmiş bir biçimde "Taçmin, özel biri mi var? Anlayalım yani." diyerek göz kırptı. Tek gözüne büyüteç tutmuş bir dedektiften farkı yoktu benim nazarımda.

Ben de olduğu gibi "Yok canım, ne özeli?" dedim hâliyle, ne diyebilirdim ki? Daha ortada fol yok yumurta yok, neyi anlatacaktım?

Ancak bu sevgili yengem Alara'yı pek de ikna etmişe benzemiyordu. Sanırım Sherlock Holmes gibi zeki ve dikkatli bir yengem vardı ve bu beni oldukça zorlayacaktı. "Yengene de söylemiyorsun demek, ha? Alacağın olsun bakalım."

Nilüfer de "Bak sonradan duyarsak çok fena bozuşuruz." diyerek araya girdi. Çünkü ikisi de âdeta bir köpek balığının kan kokusunu aldığı gibi ortamda bir entrika, bir aşk kokusu alıyorlardı. Kolay kolay peşimi bırakacaklarıysa belli değildi.

"Ya valla özel biri değil diyorum." Ufaktan da olsa çıtlatmak farz olmuştu artık. "Yeni tanıştık." diyebildim ancak çekingen bir edayla. Bu sözüm üzerine ikisi de tamamıyla bana endekslenmişti. Tüm dikkatler üstümdeyken ne diyecektim ki? Bilmiyordum. Anlatmam gereken ekle tutulur bir şey de yoktu üstelik. "Benim bloğumdan." diye ekledim. İnternetten tanıştığı adamla yazışan biri olarak gülünç durduğumun farkındaydım ama bunu söylemem gerekiyordu, Nilüfer'in de söylediği gibi daha sonra başka şekilde öğrenirlerse daha büyük alay konusu olurdum. Usulca anlatmaya devam ettim. "Takma adı dışında hiçbir şey bilmiyorum hakkında. Gerçek adını bile bilmiyorum." Omuz silktim. "Öylesine konuşuyoruz işte."

Bu durum tahminimin aksine alay konusu olmamdan ziyade merak konusu olmuş gibiydi çünkü Nilüfer oldukça ilgili bir biçimde beni dinliyordu hatta anlattıklarım bittiğinde "Vay be!" dedi hayretle. "Tipini falan da mı bilmiyorsun?"

Başımı iki yana sallayarak "Hayır." Yanıtını verdim umutsuzca. Cidden, gerçek adı neydi acaba? Şöyle havalı bir şey olsaydı bari. Gerçi karakteri etkileyici olduktan sonra isminin ne önemi vardı ki?

Alara ise Nilüfer'den farklı bir şekilde "Olsun, böyle gizemli daha heyecanlı değil mi?" sözüyle pozitif bir biçimde tepkisini dile getirdi.

Haklıydı esasen. Biraz gizem her zaman daha iyi değil midir? Yeter ki tanışacağın kişi bu emeklere değer olsun.

...

İZMİR: Meraklı Leydi Ve Bay YanlışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin