Sevmek Psikolok Hanım, sevmek çok garip bir şey değil mi?
***
Sevgili Kezban,
Bugün kendimi çok hüzünlü hissediyorum. Neden diye sorma. Ya da sor sor, bari sana anlatayım.
Cihat gitti ve ben kendimi askerde yarini bekleyen gelinlik kız gibi hissediyorum. Mutsuz, garip, biçare... Ama bir yandan mutluyum da. Sonuçta çok ulvi bir vazife için gitti. Ama yüreğim dinlemiyor işte. Geçen gün rüyamda Cihat'la evlendiğimi gördüm. Dervişin fikri neyse zikri de odur derler. Artık ne kadar düşünmüşsem rüyamda görmüşüm Beyefendi'yi.
Hayır o değil insan bir mektup yazar! Vicdansız herif... Neyse Kezban, hasretimden saçmalıyorum yine. Sen beni boşver. Hem biraz da senin hakkında konuşalım. Duydum ki, kendini belli etmemekte kararlıymışsın. Sen benim iç sesimsin. Ne demek konuşmamak!
Seninle konuşamıyorum diye günlük yazıyorum, -ki günlük yazmayı hiç sevmem- ama sen hâlâ benimle konuşmuyorsun. Hayır o değil ama bir şeyde yapmadım. Kime bu tribin?
Zaten Zeynep de biraz tuhaf şu sıralar. Bana diyor ki iki günde nasıl sevdin sen bu çocuğu.
Ben de dedim ki daha önce hissetmediğim şeyler hissediyorum o çocuğa karşı. Bence bu aşk.
Sonra bana dedi ki emin misin gaz olmasın.
Olabilir dedim. Sonuçta daha önce hiçbir erkeğe karşı duygu beslemediğim için anlık gelişmiş birkaç kıpırtıyı aşk sanmış olabilirim.
Ama ne önemi var?
Neyse...
Şükran Sultan yemeğe çağırıyor beni. Gitmezsem neler olacağını tahmin bile etmek istemiyorum. O yüzden Kezbancığım, yarın görüşürüz. Kendine iyi bak.
*
Sevgili Kezban,
Kusuruma bakma. Neredeyse iki aydır seninle konuşamadım. Ama şimdi sende suçlusun yani. Hadi ben vakit bulamadım, peki sen? Neden benimle en ufak bir muhabbete girmek gibi bir çabada bulunmuyorsun? Kırgınım sana. Ama en çok da kendime kırgınım. Geçen gün Baran mesaj atmış.
'Seni aklımdan çıkaramıyorum' diye. Peki ben ne yazdım biliyor musun? Dur hemen anlatıyorum.
'Benim hoşbeş olduğum biri var Baran. Bana saygın yoksa hoşbeşe olsun en azından. Bir daha bana mesaj atma' dedim.
Belki biraz sert oldu ama olsun. Ben burada, Cihat nerede, ne yapıyor diye kendimi yiyip bitirirken bir de Baran'la uğraşamazdım. O da bir daha mesaj atmadı zaten. Oh olsun. Elalemin kızlarına öyle akşamın bir vakti 'Uyuyor musun, ne yapıyorsun, seni unutamadım' gibi saçma sapan mesajlar atmaz bir daha. Zaten hareketleri de hoşuma gitmemişti.
Neyse, benim ders çalışmam lazım. Sınava çok az kaldı. Görüşürüz, Allah'a emanet.
*
Sevgili Kezban,
Bugün sınavım bitti. Çok şükür. İyi geçti sanırım, tam bilmiyorum. Vaktim çoktu, hatta inanır mısın o kadar çoktu ki, liseden kalma bilgilerimle fen bilgisi, matematik bile çözdüm. Başım çatlıyor ama üstümde büyük bir rahatlama var.
En azından artık sınav gibi bir derdim olmayacak.
Hem sınavdan çok başımı ağrıtan bir derdim var. Ne olduğunu sen çok iyi biliyorsun. Geçen Zeynep'e sordum 'nerede, ne yapıyor?' diye. O da Yusuf'a sormuş. İyi demiş, hatta gereğinden fazla iyi. Namaza başlamış mesela. Kuran okumayı da yavaş yavaş öğrenmeye başlamış. Ha birde iman meselelerini iyice kavramış söylediğine göre.
O an o kadar mutlu oldum ki Kezban. Kalbim yerinden fırlayıp uçacakmış gibi geldi. Odanın içinde kendi kendime oynayıp halay çektim. Tabii sonrasında annemden temiz bir azar yedim ama olsun.
Az kaldı Kezban.
Hissediyorum az kaldı...
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜŞRA
Humor🍁Yarın öleceğimizi bilsek tüm kırgınlıklarımızı unuturuz. Ama biz sonsuza kadar yaşayacakmış gibi kırıcı ve gururluyuz.🍁 🍁🍁🍁 Not; Biraz texting içerir. Mizah kategorisinde yayınlanmıştır.