4.bölüm: Bela Mıknatısı
.
.
.
.
.
Uzattıkları mikrofonu alarak sahneye çıktım. Şarkıyı duygusuz ve samimiyetsiz söyledim.Sahneden inip aşşağı kata yöneldim. O sırada Yağız'ın sesini duydum.
-"Havlamaların bittiyse mekanımdan siktir olup git Yiğit. Zoru kullanmak zorunda bırakma beni"
-"Bulucam Yağız. Elbet seninde bir gün açığını bulucam. Bana yaptıklarının yüz katını yaşatıcam sana."
-"Aynen Yiğit aynen bulursun. Hadi kuklalarını da al defol mekanımdan"
Adım sesleri yaklaştığında saklanacak yer bulmak için etrafa bakındım. Biryer bulamadığımda son çare olarak insanların arasına girerek kalabalığa karıştım.
4 kişi birlikte mekandan çıktıklarında alt kata Yağız'ın yanına gittim.
Gözleri bana döndüğünde çok sinirli olduğunu fark ettim. Masanın üstündeki herşeyi eliyle etrafa saçtı. Tekrar bana döndüğünde sinirle üzerime yürümeye başladı. Boğazımı sıkıp konuşmaya başladı.
-"Birdaha o kadar duygusuz söylemeyeceksin. İşime yaramassan seni öldürürüm. Emin ol bunu yaparım."
Boğazımdaki ellerini çekip iki adım geriledi. Gözleri ateş püskürsede beni yakamamıştı. Sadece boğazım acıyordu. Elimi boğazımdan çekip derin nefesler alarak öksürmeye başladım. Nefeslerimi düzene soktuğumda ona döndüm.
-"Adi şerefsizin tekisin. Senden güçsüz olduğumu bildiğin için bana güç kullanman senin ne kadar pislik olduğunu açıklıyor. Allah belanı.."
Yanağıma atılan tokat ile yüzüm yana düştü. Çok sert vurmuştu. Acıdan gözlerim dolarken saçma bir cesaretle yarım kalan sözlerimi tamamladım.
-"Allah belanı versin. Şerefsiz it"
Bir kez daha atılan tokatla dengemi sağlayamayıp yere düştüm. Bir eli ile çenemi sıkıp diğer eli ile de saçlarımı çekti. Acıdan gözlerim tekrar dolduğunda ağlamamak için kendimle büyük bir savaş verdim.
-"Sen bulunduğun durumun farkına var. Seni kolayca öldürebilirim. Canını yakabilirim ki yakıyorum. O yüzden bana karşı gelmeyeceksin. Ne dersem onu yapacaksın"
Gözlerine bakmaya devam ettiğimde eliyle çenemi biraz daha sıktı. Acıyla inlerken pis pis sırıtmaya başladı.
-"Anladınmı beni?"
Başımı evet anlamında salladığımda ellerini üzerimden çekti ve ayağa kalktı.
-"Ayağa kalk"
Karşı koymaya yetecek ne cesaretim ne de gücüm kalmıştı. Onu dinleyip ayağa kalktım.
Yüzüme bakıp memnun olmuş olmalıki gülümsedi.
-"Aferin öğrenmeye başlıyorsun. Şimdi beni takip et"
Merdivenlerden üst kata çıkmaya başladığında arkasından yürümeye başladım. Acınası durumdaydım.
•°•
Yağız'ın bana verdiği odada camın dibine oturmuş gökyüzünü izliyordum. Yağız ile mekanda yaşananlardan sonra iki gün geçmişti. Bu iki gün içerisinde her gün mekana gidip şarkı söylemiştim. Yağızla gerekli olmadığı sürece konuşmuyor dediklerini yapıyordum.Eski hayatımı çok özlüyorum. Annemle ufak tatlı atışmalarımızı, kokusunu içime çekerek sarılıp barışmamızı, birlikte eğlenmemizi. En çok da anılar acıtıyor. Anılar olmasa diyorum bazen. Çok kolay olurdu ama bir yandan da anılar beni ayakta tutan tek şey. Daha almam gereken bir intikam vardı. Yağız'ın elinden kurtulmam falan. O yüzden pes edemezdim. Direnmeliydim. Ayağa kalkıp yatağa yatıcağım sırada yatağın üstünde bir mektup buldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~papatya~
FantasyKısık bir sesle kulağıma fısıldadı, -"Sende kayboluyorum. Beni mahvediyorsun papatyam." Ne yapıcağımı, ne tepki vereceğimi bilemedim. Donup kaldım. Bedenimi ele geçiren bu tuhaf histe neydi. Buna aşk mı diyorlar. Peki neden bu kadar bitmiş hissediyo...