1849 yılının 23 Kasım gününe kadar, Bostonlular da, bütün diğer Amerikalılar gibi, altından başka bir şeyden bahsetmiyorlardı. Fakat o Cuma günü, Bostonlular, kendilerini daha yakından alakadareden bir mesele buldular. Bostonlu Dr. George Parkman, güpegündüz ortalıktan kaybolmuştu. Parkman ailesine mensup bir ferdin, öyle iz bırakmadan kaybolması, Bostonlular’ı şaşırtmıştı.Dr. Parkman’ı canlı bulana vâdedilen 3000 dolar ile ölü bulana vâdedilen 1000 dolarlık mükâfatlar polisle birlikte yüzlerce Bostonluyu harekete geçirdi .
Doktor o gün öğleye doğru evinden çıkmıştı. İlk evvela tacirlerin bankasına gitmişti. Oradan sebzeciye uğrayarak evi için sipariş vermişti. Daha sonra Harvard Tıp Mektebine doğru yürürken görülmüştü. Tıp Mektebinde veya buraya varmadan da sırra kadem basmıştı.
Yeni Tıp Fakültesinin üzerinde inşaa edildiği araziyi Harvard Üniversitesine hediye eden Dr. Parkman’dı. Esasen Parkman ailesi, Bostonlular arasında asaletiyle şöhret almıştı. Bir çok Parkman’lar Boston tarihinde, mümtaz bir mevki işgal etmişlerdi. Üstelik hepsi zengindi.
Büyük bir telaşa kapılan Boston polisi, bir çok kimseleri tevkif etti.
Harvard profesörlerinden John White Webster, kayıp adamın kardeşi Francis Parkman’ı ziyaret ederek Cuma günü öğleyin Dr. Parkman’la tıp fakültesinde görüştüğünü ve ona borçlu olduğu 483 doları ödediğini söyledi. Söylediğine göre Parkman, parayı aldıktan sonra, üniversite binasından ayrılmıştı. Harvard Tıp mektebinden mezun olan Webster, 20 yıldır bir üniversitede kimya dersleri veriyordu. 4 güzel kızı da olan Websterler’e 1200 dolarlık yıllık ücretin yetmediği rivayet ediliyordu. Profesörün Parkman’a para borçlu olduğu ve kaybolduğu gün, Parkman’ın Webster’den bu parayı almaya gittiği de pek çok kimse tarafından bilinmekle beraber prof. Websterden şüphelenmek hiç kimsenin aklına gelmiyordu. Harvard’ın bir profesöründen şüphe etmeye imkan var’mıydı? Bir çok kimseler, bir serserinin yolda Dr. Parman’ın önünü kestiğini ve Webster’in verdiği 483 doları aldıktan sonra, doktoru öldürdüğünü tahmin ediyorlardı.
Webster’den şüphelenen biricik insan Harvard Tıp Mektebinde Çalışan Ephraim Littlefield adlı asık suratlı bir hademeydi. Littlefield’ Webster’den şüphe etmeye sebep olan şey ise profesörün, Parkman’ın kaybolmasını takip eden Salı günü kendisine bir hindi hediye etmesiydi.
Bu hediye Littlefield’i çok düşündürüyordu. Üstelik sokakta halkın Dr. Parkman’ın cesedinin tıp mektebinin bir köşesinde gizli olacağına dair, fısıltışlatıları bütün merakını kamçılıyordu. Bu devirlerde, ortadan kaybolanadamların cesetlerinin, tıp mektepleri tarafından gizlice satın alındığı rivayet edilirdi.
Günün birinde, hademe kararını vererek, çekiç, matkap, keski, demir kol gibi aletlerini toparladı. Kendisine hayretle bakan karısına, Prof Webster’in laboratuvarının altındaki tuğla kemeri kazacağını söyledi. Bayan Littlefield donakalmıştı; Harvard’ın bir profesöründen şüphelenmek kendisi için dinsizlikten farksızdı.
Hademe karsına Dr. Parkman’ın kaybolmasından birkaç gün önce, kendisi profesöre laboratuvarında yardım ederken doktorun çıkageldiğini ve “Pr. Webster bu gece paralar hazırmı?” Diyerek bağırdığını anlattı. Webster para tedarik edemediğini söyleyince, Dr. Parman yumruklarını sallamış ve “yarına kadar mutlaka hazır olmalı” demişti.
Amerika’nın şükran gününde, hindi fırında pişerken hademe de kalın tuğlas duvsrı oymakla meşguldü. Öğleyin biraz yemek atıştırdıktan sonra işine devam etti. Duvarın delinmesi işi ancak geceleyin sona erdi. Elindeki kandille açılan oyuğun içini aydınlatan Littlefield, bir köşede bir adamın kalça ve bacak kemiklerini gördü. Bunun üzerine derhal polise müracaat etti. Çok geçmeden Webster tevkif edildi. Prof. Webster’in mahkemesine 18 Mart 1850 tarihinde başlandı. Başşahit Littlefield’in şahitliği profesörü çok müşkül duruma düşürdü. Profesörün müdafilleri onun cömert karakterli lekesiz mazisi üzerine dikkati çekmeye uğraştılar. Fakat Dr. Parkman’ın cesedini kesip biçen elin, cerrahi aletleri kullanmakta usta olduğunu itiraf etmek zorunda kaldılar.
Savcı duvarda ve laboratuvar sobasında bulunda bulunan ceset parçalarının Dr. Parkman’a ait olduğunu, profesörün müdafilleri ise ona ait olmadığını ispata çalışıyorlardı.
Muhakeme devam ettiği müddetçe, dışarda dolaşan binlerce Bostonlu’nun mahkeme salonuna alınması için , salon her 10 dakikada bir boşaltıldı.
Nihayet jüri Prof. Webster’in suçlu osduğunua karar verdi. Asılmasından bir müddet evvel, 30 Ağustos 1850’de Prof Webs’ter suçunu itiraf etti. Adı geçen Cuma günü Parkman, Profesör’ü şerefsizlikle itham ederek suratına yumruğu sallamıştı. Bunun üzerine kendini kaybeden Webster, elinin altında olan bir odun parçasını kaparak doktorun başına indirmişti. Parkman yere yuvarlanınca, Profesör laboratuvarın kapılarını kilitlemiş ve cesedi musluğun altına götürerek oracıkta usta darbelerle doğrayıvermişti.
Bu hadisenin üzerinden geçen 100 yıl zarfında Prof. Webster’in şöhreti bir gün olsun sönmemiştir. Zira o profesörlüğü esnasında cinayet işleyen biricik Harvard profesörüdür.