İrem, ağzımı kapatıp hızla beni kürsüden indirirken ne kadar çabalasam da elinden kurtulamadım. 1.70 küsür kız kanka yapmak benim neyime?!
Öfkeyle bizi izleyen kalabalığa bakmaya devam ettim. Eğer benle dalga geçen pislik onlardan biriyse öfkemi görsün istiyordum. Bir aydır engellememe ve gerekirse sövmeme rağmen pes etmiyordu. "Okuldan mı atılmaya çalışıyorsun Zeyno? Ne yapıyorsun ya? Zaten Pala Selim sevmiyor seni!" Gözlerim pala bıyıklı müdüre kayarken gülümsememi tutamamıştım. Yuvarlak yüzü demin ki davranışımdan dolayı olsa gerek, sinirden kızarmıştı.
Kendisiyle pek iyi bir geçmişimiz yoktu. Okulunun en yaramaz ve sorun çıkaran öğrencilerinden biri olduğumu inkar etmiyordum zaten ama asıl aramızdaki savaş benim okul başkanı seçilmemle başlamıştı. Aday bile olmadığım halde, üç kişi hariç, tüm okul benim adımı yazmıştı. Bu yüzden de mecbur ben seçilmiştim. Görevden atılmak için her şeyi yapsam da bir işe yaramıyordu. Ben de bu hakkımı Pala Selim'i delirtmek için kullanmaya karar verdim.
"İremcim anlamıyor musun? O pisliği bulmam lazım!" Bana gülümseyerek bakarken aniden yanaklarımı sıkmaya başlamasıyla sinirle çırpındım ama bir işe yaramadı. Aksine beni yukarı doğru çektiği için parmak uçlarımda durmak zorunda kalmıştım. "Şöyle sinirli sinirli konuştuğunda yiyesim geliyor seni!" Sonunda yanaklarımı bıraktığında ofladım. "Sana kaç kez herkesin içinde şöyle davranma dedim!" Beni umursamadan gülmeye devam ettiğinde sonunda en arkadaki sıramıza geçebilmiştik.
"Kızım diyorum sana ver bana numarayı diye vermiyorsun ki!" Söylenen Koray'ı umursamadan Oğuz'un cipsinden bir avuç aldım. Sabah sabah çöp mideli olduğumuz buradan belliydi. "Ben halletcem bu işi. Hem sana versem sen bulur, döver, bana da kim olduğunu söylemezsin. Disiplin cezası da almaman gerek. O yüzden kusura bakma kanka ama öğrensem bile sana söylemem." O bana ters bir bakış atarken Yağız kafasını uzatıp avucumdaki diğer cipsleri ağzına tıktı. Sinirle ona baksam da beni umursamamış, kolunu kafama yaslamıştı. "Valla bilsem ben bile söylemem kanka." Tabii ağzı dolu olduğu için çoğu harf saçma bir ses olarak çıkmıştı ama dediklerini anlayabilmiştik.
"Niye ki? Ben söylerdim. Ne güzel Koray'ın kendi hayatına sıçışını izlerdik. Sonra o da yetmezdi Pala Selim'in Koray'ı döve döve okuldan atışını izlerdik. O da yetmezdi Ahmet amcanın Koray'ı kurşuna dizişini izlerdik." Yağız ani bir heyecanla konuşmaya başlarken kolunu başımdan çekmeye çalışsamda fayda etmemişti öküze! "Ay ben bunu nasıl akıl edemem! Zeyno hemen ver bakim telefonunu! Zeyno? Zeyno nerde lan?" Sinirle zıplayarak kafasına vurmaya çalıştım. "Yeter lan! Zigon sehpa mıyım ben? Çek kolunu başımdan!" Oğuz ağzından cipsler saça saça bana gülerken Yağız sahte bir şaşkınlıkla "Pardon Zeyno. Aramızda 30 santim olduğundan dolayı seni göremedim kanka. Kolumu yaslarken eğilmek zorunda kaldığımda anlamam gerekirdi aslında, haklısın." dedi. Bu sefer Koray ve İrem de gülmeye başladığında gözlerimi kıstım. Bütün arkadaşlarım uzarken ben eksik ne yedim içtim de kısa kaldım lan? Ya da ben bunlarsız ne hata işledim de ah aldım?
"Uğraşmayın şu kızla diye kaç kez söylicem." Ege uykulu gözlerle yanımıza geldiğinde, Yağız'ı çantasıyla iterek benden uzaklaştırmış ve elini omzuma koymuştu. Yüzümde 'Yiyorsa şimdi uğraşın benle lan sümsükler!' gülüşüm oluşurken ikiz dingillere bakıyordum. Yağız ve Oğuz, grubun agresifi Koray'dan bile çekinmezken mülayim çocuk Ege'den çekinirlerdi. Canım Ege.
"Yine mi uyuyamadın?" İrem'in sesiyle bakışları ona dönmese de cevap vermişti. "Evet." Eh, bu da bir şeydi. Yaklaşık bir haftadır ikisinin arası oldukça gergindi ve bu en ılıman oldukları an olabilirdi. İrem'i ne kadar sıkıştırsam da ne olduğunu söylememişti. Ege'yi kızdırmak herkesin yapabileceği bir şey değilken bunu nasıl becerdiğini merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
minik | texting
Teen Fiction• Minicikti! Dudaklarımı içeri kıvırıp ısırsamda hala gülümsememi engelliyemiyordum. Allah'ım nasıl bu kadar sevimli olabilirdi? Karşımda sinirle beni azarlarken benim yapmak istediğim tek şey o beyaz yanaklarını ısırmaktı. Minicikti! Mi-ni-cik...