:SAN:
Işıklar açıldıktan sonra ilk önce kendime baktım. Her yerimde kan vardı. Henüz hissetmeye başladığım kafamdaki boynumdaki ağrıyla ellerimi oralara uzattım. İki tarafta da kan vardı. Kafamı kaldırıp karşımdaki bedene baktım. Boyu benden biraz kısaydı. Saçları sarıydı. Onun da kafasından kan geliyordu. Yanağında yere sürtmüş gibi kanlanmış çizikler vardı. Boynu tamamen morarmıştı. Benden daha narin görünüyordu. Her ne kadar durumu benden daha iyi gibi gözükse de bu yaraların onun canını yaktığını düşünmüştüm. Bir kaç saniye sonra birisi konuşmaya başladı.
*konuşma önceki bölümde geçiyor.*
Konuşma bittikten sonra birbirimize baktık. İkimizinde korktuğu apaçık ortadaydı. Ona dönüp kelepçede olmayan elimi uzattım. "Ben Choi San, umarım bu cehennemden kurtulabiliriz." dedim. Oda elimi tutup "Ben de Jung Wooyoung, ve kurtulmak zorundayız." dedi. Daha sonra ellerimizi ayırdık.
------------------------------------------------------------
XxX : Başlamak için masanın üzerindeki fenerleri alıp kapıdan geçiniz.
Duyduğumuz sesle ikimizde hemen fenerleri alıp karşımızdaki kapıdan geçtik. Girdiğimiz oda karanlıktı. İğrenç bir kokuda etrafa yayılmıştı. Fenerimi açıp önüme tuttuğumda gördüğüm manzarayla nefesim kesildi. Wooyoung'ta gördüğünde sesli bir şekilde küfür etti. Yerde kanlar içerisinde bir ceset vardı. Ağzında da bir kağıt parçası vardı. Yavaş adımlarla yaklaşıp kağıt parçasını aldım. Wooyoung'ta arkamda kalıp kendi fenerini açmış etrafı inceliyordu. Büyük bir odanın içerisindeydik ve etrafta çeşitli şeyler vardı. Kağıdı açarken bir yandanda Wooyoung'un yanına geri yürüyordum. Yanına gittiğimde kağıdı okumaya başladım.
" Odada gizli bir anahtar.
Çürümekte olan kokuyu da tutar.
Kırmızı kaplı objede,
Sessizce onu alacak eli arar.
Eski, cansız sedye,
Çıkışı gören kapıya bakar. "
Seslice okuduğum yazıdan hiçbir şey anlamamıştım. Wooyoung'a baktığımda düşündüğünü belli eden bir surat ifadesi vardı. Kağıdı elimden alıp kendi kendine mırıldanarak tekrar okumaya başladı. Belkide defalarca okuduktan sonra etrafa tekrar göz atmaya başladı. Aklına bir şey gelmiş olacak ki gözlerini büyüterek bana döndü ve "Anahtar cesedin kalbinin içinde." dedi. Ağzımdan "Ne?!" çıkmasına engel olamadım. "Anahtarı cesedin içinden almamız lazım, sonra da muhtemelen şu karşıdaki kapılardan birini açacağız."."Eski, cansız sedye, çıkışı gören kapıya bakar sözleri ne alaka o zaman?"." Onu daha anlamış değilim."." Peki hangimiz alacak anahtarı?"."Ö-özür dilerim San, ama ben hayatta elimi ona değdiremem."." Madem öyle, ben yapmak zorundayım."."Dur!" Wooyoung'un kolumu tutmasıyla ona dönüp konuşmasını bekledim. " Ya tuzaksa? Cesedin içinde ya tetikleyici bir şey varsa ve ona dokunursan?". Dedikleri şuan ki durumumuzda her ne kadar mantıklı olsada " Şuan başka bir şansımız yok, değil mi?" demekle yetindim. Wooyoung gözlerini benden kaçırıp kolumu tutmayı bıraktı. Korktuğu çok belliydi. Benimde aşırı cesaretli birisi olduğum söylenemezdi ama onun yanında daha güçlü durmam gerektiği kesindi. Eğer ikimizde aklını kaybederse buradan asla kurtulamayacaktır.
Yavaş adımlarla cesedin yanına tekrar ilerledim. Yaklaştıkça koku daha da keskinleşmeye ve midemi bulandırmaya başlamıştı. Cesedin elinde daha önce fark etmediğim bir neşter vardı. Onu alıp titreyen ellerimle yere çöktüm. Wooyoung'un arkamda beni izlediğini biliyordum. Derin bir nefes alıp cesedin göğsünün ortasından derin bir kesik attım. Tamamen kesildiğine emin olduktan sonra elimi o kesikten içeriye soktum. Gözlerimi de eş zamanlı olarak kapattım. Elim üzerinde hissettiğim soğukluk ve yapışkanlılık beni ürpertmişti. Göğüs kafesinden elimi iyice aşağı indirdikten sonra kalbi olduğunu umduğum yapışkan, ıslak ve kaygan şeyi elimle tutup sertçe çektim. Hızımdan dolayı yüzüme sıçrayan kanı umursamadım ve elime baktım. Elimde resmen bir insan kalbi tutuyordum. Yavaşça Wooyoung'a dönerek kalbi çıkardığımı belli ettim. Bana dehşet içinde ve iğrenerek bakıyordu. Haksızda değildi. Neşteri tekrar diğer elime alıp kalbin üzerine küçük bir kesik attım. Neşteri yere atıp parmaklarımı kesikten içeriye soktuğumda sert bir cismin değmesi üzerine hemen onu tutup çıkardım. Anahtarı bulduğumu anladığımda kalbi elimden attım. Ellerim kandan gözükmüyordu. Aynı şekilde anahtar da ellerimde kamufle olmuştu. Ellerimi üzerimdeki kıyafetlere silip anahtarı temizledikten sonra Wooyoung'un yanına ilerledim. " A-anahtarı çıkardım."." Özür dilerim San, gerçekten çok özür dilerim."." Tamam Wooyoung, yapmak zorunda olduğumuz bir şey zaten. Önemli değil." Anahtarı Wooyoung'a uzatırken ellerim hala titriyordu. Hayatımda hiç ceset görmemişken bir cesedin içerisinden kalbini söküp anahtar çıkarmak tabikide ağır gelmişti. Ancak bunu zaten yapmak zorundaydım. Wooyoung'a dönüp " Sırada ne var? " diye sordum. Wooyoung odanın içerisindeki sedyeye gidip düşünmeye başladı. Sedyenin üzerinde kanla olduğunu tahmin ettiğim bir yazı yazılmıştı. Yazıyı olduğum yerden göremiyordum. Wooyoung bana şaşırmış bir şekilde dönüp "San.." demişti sadece. Ne olduğunu anlamak için yaklaşıp sedyeye baktığımda "HANGİNİZ İLK ÖNCE ÖLECEK? YANLIŞ CEVAP VERİRSENİZ, İKİNİZDE GEBERİRSİNİZ. İPUCU: W"
Wooyoung sedyeye öylece bakakalmıştı. Ben ise etrafa bakıp bir şeyler bulmaya çalışıyordum. Onun isminin baş harfi olmadığını ispat edecek bir şeyler. Ama gördüğüm tek şey üzerinde isimlerimizin yazılı olduğu iki adet kapıydı. İkisininde anahtar deliği aynıydı. Birinde benim ismim, diğerinde Woo'nun ismi yazılıydı. " San.." Sesini duyduktan sonra ona dönüp konuşmasını bekledim. "Öldür beni. Madem öleceğim, beni şimdi öldür."." Hayır Woo ölmeyeceksin, saçmalama! Burada öyle diyor diye ölmeyeceksin. Bu cehennemden beraber çıkacağız." Woo'nun yanına gidip ona güven verircesine sarıldım. İlk başta tereddüt ettim ama nede olsa şuanda sadece ikimizdik. Birbirimize güvenmek zorundaydık. Kollarını kaldırıp sırtıma koyduğunda onunda bana güvendiğini hissettim. Başka çaremiz yoktu. " Şimdi, sanırım senin isminin yazılı olduğu kapıdan geçmeliyiz."." Evet, sanırım." Kollarımızı birbirimizden ayırıp Woo'nun isminin yazılı olduğu kapıya ilerledik. Wooyoung anahtarı kapının deliğine soktu. Kapıdan açıldığına dair bir ses gelince kapı kolunu tuttum ve yavaşça çevirmeye başladım. Kapıyı açınca ikimizde içeri girdik. Arkamızdan kapı gürültülü bir şekilde kendi kendine kapandığında oda, bende yerimizde sıçradık.
XxX: İlk bölüm tamamlandı. İkinci bölümdesiniz.
.
.
.
.
Gününüz Woosan kadar güzel geçsin!!! ❤❤❤❤❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESCAPE | WOOSAN - Ölümle Burun Buruna
Fanfiction"Ben Choi San, umarım bu cehennemden kurtulabiliriz." Bende boşta olan elimi uzatıp onun elini tuttum. "Ben de Jung Wooyoung, ve kurtulmak zorundayız."