WOOYOUNG'tan
Gözlerimi açtığımda hissettiğim yanma nedeniyle tekrar kapattım. Aydınlık bir yerdeydim. Yumuşak bir zeminde yatıyordum. Gözlerimi tekrar açtığımda direk onu gördüm. Choi San'ı. Onun dizlerinde yatıyordum. Kafasını üzerinde bulunduğumuz yatağın başlığına yaslamış bir şekilde uyuyordu. Hareket edip onu uyandırmamak için olduğum yerde kaldım ve onu izledim. Dışarıdaki hayatında nasıl bir insan olabileceğini düşündüm. Kibar? Saygılı? Belkide tam tersi ama hayır. Kesinlikle iyi bir insandı. Meslek olarak bir idol ya da model olabileceğini düşündüm. Şarkı söyleyebilir mi bilmiyordum ama dans etmek veya fotoğraf çekimi için vücudu ve yüzü mükemmeldi. Yakışıklıydı yani. Peki ben? Ben dışarıda neydim? Nasıl biriydim. Bunları düşününce hatırlayamadığımı fark etmek beni endişelendirmişti. Geçmişimi hatırlayamıyordum. Burada uyandıktan öncesini hiçbir şekilde aklıma getiremiyordum. Bir ailem var mıydı? Sevgilim var mıydı? Kariyerim, kariyerimde başarılı mıydım? Hiçbir şey bilmiyordum. Sadece ismim vardı. Şuanda sadece isimden ibaret bir insandım. Hissettiğim korkudan dolayı refleks olarak birden ayağa kalktım. San'da bu hareketimden dolayı birden uyanmıştı. "Woo? Kabus mu gördün? İyi misin?" diye ayağa kalkarken sorular yöneltmeye başlamıştı. "San, dışarıdaki hayatında nasıl biriydin?" diye endişeli bir soru yöneltmem ile afallamıştı. "Ne alaka şimdi Wooyoung? Gerçekten iyi mi-" "Choi San sorumu cevapla." sözünü kesip sinirli bir şekilde konuşmamdan dolayı bir an için duraksayıp yüzüme baktı. Daha sonra düşünmeye başlamış olmalı ki gözlerini benden başka bir yöne çevirmişti ve kaşları çatılmıştı. Ne demek istediğimi anlamıştı. Bana şaşkın bakışlarla geri döndü ve "H-hatırlamıyorum" dedi. "Burada uyandıktan önceki zamanı hatırlamıyorum." İkimizde hatırlamıyorduk. " Hafızamızı bir şekilde silmiş olmalılar. Ya bizi merak eden ailelerimiz varsa?". "Bunu bilemeyiz Wooyoung. En azından, şimdilik.". Kafamı anladığımı belli eder bir şekilde salladım. Daha sonra kolumdaki sargıyı fark ettim. Hayal meyal San'ın kolumdaki sargıyı değiştirdiğini hatırladım. Gözlerimi San'ın kafasına çevirdiğimde onun başında hala uyduruk kumaş parçasının olduğunu farkettim. "San, otur şuraya." kolundan tutup onu az önce kalktığımız yatağa oturttum. "Sargıyı nereden almıştın?". "Dolaptan" arkamı dönüp bahsettiği dolaptan sargıları alacakken bir şey fark ettim. Dolabın arka kısmında kırık vardı. Duvarlar beyaz olmasına rağmen kırık parçadan görünen kısım siyah ve parlaktı. Sargıları alıp tekrar San'a döndüm. Ona iyice yaklaşıp, açtığı bacaklarının arasına girdim. Kafasındaki kumaşı yavaşça çıkarmaya başladım. San'ın elleri bacaklarıma değiyordu. Dikkatim bu yakınlıktan dolayı arada dağılsada sargıyı kumaşı dikkatlice çıkarmayı başarmıştım. San kumaşı çıkardıktan sonra kafasını kaldırıp bana baktı. Bende kafasını geri indirmesi gerektiği için başından parmağımla bastırıp eski haline getirdim. Bu hareketime kıkırdamıştı. Onun o sesine bende gülümsemeden edememiştim. Sargıyı yavaşça sarmaya başladıktan sonra tekrar kafasını kaldırıp bana baktı. "Ne istiyorsun?" diye bir soru yönelttikten sonra bana gülümsedi. "Çok yakınsın" diye bir cevap sununca bana önceden yaptığım gibi kafasına parmağımla tekrar bastırdım. Bu sefer utanmıştım. "Rahatsız mı oldun?". "Hayır, sadece bir erkek olduğumu unutma- Ahh! Neden yaptın ki şimdi bunu?". Dediği şeyden dolayı iki kat utanıp kafasındaki yaralara hafifçe bastırmıştım. " Erkeklerden hoşlandığını öğrenmem iyi oldu. Senden uzak durmalıyım o halde hm?". O sırada sargısını sarmayı bitirmiştim ama hala olduğum yerde duruyordum. "Erkeklerden hoşlanıp hoşlanmadığımı hatırlamıyorum bile. Hem, şaka yapıyordum. Uzak durma benden. Hatta dahada yaklaş ki birbirimizi daha iyi koruyabilelim.". "Daha da mı yaklaşayım? Bundan daha yakını nası-" Sözümü tamamlamadan beni kendine çekip belime sarılmıştı. Kafası göğsümde, elleri belimde sabit bir şekilde duruyordu. "Kokun bana çok tanıdık geliyor ve beni güvende hissettiriyor. Sana sarılmama izin ver lütfen". " Choi bunu sarılmadan önce sorman gerekmiyor muydu?". Kafasını vücudumdan ayırmadan kaldırıp bana baktı. "Öyle mi gerekiyordu?". "Bana bu şekilde bakması hoşuma gitmişti. Tatlı ve masum duruyordu. Gülümseyip "Hayır, sarılman için izin istemiyorum." dedim ve sarılmasına karşılık verdim. "Sanırım artık gitmeliyiz." dememle beni bırakması bir oldu. Bacaklarından uzaklaşıp odanın ortasına gittim. Oda ayaklanıp kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açmaya çalıştığında ise çabası boşaydı. Kapı kilitliydi. "Ne yani, kapıyı kırmamız falan mı lazım?". Söylediği kelimeler komiğime gitmişti. Kapının kilitli olması beni şaşırtmamıştı."Hey şu dolabın arkasına bakmaya ne dersin? Dolaptan sargıları alırken dolabın arkasının kırık olduğunu gördüm. Duvarlar beyaz olmasına rağmen kırık kısımdan gözüken yer siyahtı. Belki kapı oradadır?". San bana ilk önce anlamaz gözlerle baktı. Sonra kafası karışmış bir şekilde dolaba gidip itmeye başladı. Dolap büyüktü ve benden yardım isteyeceğini sanıyordum ama dolap yerinden hareket etmeye başlayınca şaşırmıştım. Gerçekten güçlüydü. Dolap bir metre kadar ilerledikten sonra arkasındaki kapı ortaya çıktı. Gerçekten de kapı vardı. "Anlaşılan grubun beyni sensin Bay Jung.". "Grubun gücü de muhtemelen sensin Bay Choi." Kapıya ilerleyip kolu çevirdim. Açılınca ikimizde içeri girdik. Kapı her zamanki gibi arkamızdan kendi kendine kapandı.
XxX: Üçüncü bölüm tamamlandı. Dördüncü bölümdesiniz.
.
.
.
.
Gününüz Woosan kadar güzel geçsin!!! ❤❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESCAPE | WOOSAN - Ölümle Burun Buruna
Fanfiction"Ben Choi San, umarım bu cehennemden kurtulabiliriz." Bende boşta olan elimi uzatıp onun elini tuttum. "Ben de Jung Wooyoung, ve kurtulmak zorundayız."