"Burası sizin son odanız. Eğer canlı kurtulabilirseniz, hayatınıza geri dönebilirsiniz. Ancak ölüm karşısında tek bir sona ulaşırsınız. Önünüzde bir masa ve masanın üzerinde iki adet şırınga bulunmaktadır. Bir şırıngada kanın pıhtılaşmasını engelleyen bir ilaç, diğer şırıngada kana karıştıktan sonra insanı delirten, hatta birinin ölümüne bile sebep olabilecek bir uyuşturucu var. Bu uyuşturucu belirsiz zaman araklıklarıyla insanı delirtmekte, ancak gerekli süre içerisinde panzehiri içilmezse öldürebilecek bir madde. Hangi şırıngada hangi madde olduğu belli değil. Kimin şansına hangi şırınga gelirse. Şırıngaları kolunuzdan enjekte ettikten sonra önünüzdeki kapıdan geçmelisiniz. Kapıdan geçtikten sonra bir labirent ile karşılaşacaksınız. Bu labirentin sonunda uyuşturucu için panzehir vardır. Ancak uyuşturucu enjekte edilen kişi yani 'EBE' diğer kişiyi öldürürse panzehir labirentin sonuna ulaşmasına gerek kalmadan verilecektir ve kurtulacaktır. Aynı şey diğer kişi içinde geçerli. Tek fark diğer kişi, Ebe'yi öldüremez. Böyle bir şansı yakalayabileceğini sanmıyorum. Tek şansı Ebe'nin uyuşturucudan dolayı ölmesini beklemek olacaktır. Labirentin sonuna iki kişininde beraber ulaşması durumunda iki tarafta kurtulabilir. Ama bu sizin için çok zor bir durum.
Ve son olarak, Ebe'ye labirent içerisinde, uyuşturucu etkisini gösterdikten, yani kimin ebe olacağı belli olduktan sonra bir bıçak verilecektir. İyi şanslar."
WOOYOUNG'TAN:
"nE?". Bu durumda cidden ikimizinde beraber çıkışa ulaşması çok zordu. Uyuşturucunun belirsiz zaman aralıklarında delirttiğini söylemişti. Sadece o delirmediği yada delirmediğim zaman aralığında beraber hareket edebilirdik.
Woo: "Ee şimdi ne yapacağız?" diye sordum San'a.
San: Yapılacak tek şey var.
deyip ilerlemeye başladı. Şırıngaların ikisinide alıp tekrar yanıma geldi.
San: "Seç birini."
Woo: "Ama San, bu cidden tehlikeli. Yani belki başk-
San: "Seç dedim Wooyoung. Başka bir seçeneğimiz yok kendini kandırma.
Haklıydı. Başka bir seçeneğimiz yoktu. Şırıngalar aynı görünüyorlardı. Bu yüzden çok düşünmeden San'ın sol elindeki şırıngayı aldım. Düşünmenin bir anlamı yoktu bu durumda.
San: Ben 3 deyince şırıngayı enjekte ediyoruz tamam mı?
Woo: Tamam.
San: Hazır mısın?
Woo: Evet, *Derin nefes* hazırım.
San: 1
San: 2
San: ... *Derin nefes*
San: 3!
İkimizde şırıngaları kolumuza batırdığımızda ben canım yandığından ağzımdan bir inleme kaçırdım. San hiçbir tepki vermeden şırıngayı geri kolundan çıkardı ve yere attı.
San: Hadi gidelim.
Deyip kapıya doğru ilerledi. Bende onu takip ettim. Açıkçası bu bölüm beni diğerlerinden daha çok korkutmuştu. Diğer bölümlere göre çok daha tehlikeli ve ölümle sonuçlanması daha muhtemel bir bölümdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESCAPE | WOOSAN - Ölümle Burun Buruna
Fanfiction"Ben Choi San, umarım bu cehennemden kurtulabiliriz." Bende boşta olan elimi uzatıp onun elini tuttum. "Ben de Jung Wooyoung, ve kurtulmak zorundayız."