𝙱𝙴𝚂̧

1.1K 72 107
                                    

"Yok Eda gerçekten. Ben almayayım."

"Ya kızım ne naz yapıyorsun? Al şunu işte, sen de biliyorsun iyi gelecek."

Işık bu acıyı hissetmek istemiyordu. Bira içmek geçirir miydi acı çekmeyi? Çevresinde içenleri düşündü. Eda'yı genelde içerken görüyordu.

"Eda sen niye içiyorsun sürekli?"

Eda şişeden bir yudum aldı. "Bağlanmamı engelliyor, duygularımı bastırıyor."

Sinan'ı düşündü. Sürekli içiyordu. Onun gözlerindeki yalnızlığı gören Işık bunun da acıdan kaynaklandığını az çok tahmin edebiliyordu.

Demek ki gerçekten bastırıyordu duyguları. Aşkı, kırgınlığı...

Işık bunları düşünerek önündeki şişeyi hızlıca kaptı ve bir dikişte bitirdi. Başına çok keskin bir ağrı girmişti anlık olarak. İçtiğinin tadı da sidik gibi gelmişti ona. Ama daha çok istemişti nedense.

Eda kocaman bir kahkaha attı. "Yavaş be kızım! Vur dedik öldürdün sen de."

Işık omuz silkip "Bundan başka var mı?" dedi. Eda şaşkınlıkla Işık'a bakarken dudakları kıvrıldı. "Var tabi." Bir sürü şişe getirip önüne koydu. "Yarasın kankama."

Işık aynı şekilde o şişeyi de dikti. Eda arkasına yaslanırken Işık'a baktı. "Ee, anlat bakalım. Ne oldu da yıkıldın sen böyle?"

Işık gözlerini kapattı ve kaşlarını kaldırdı. "Ben bir yavru kedi gördüm Eda. Ama nasıl tatlı... Sokakta duruyordu yapayalnız bir şekilde. Konuşamıyor ama gözleri resmen 'bana yardım et, sana ihtiyacım var!' diye bağırıyor. Kucağına alıp sarılmaya çalışınca da kalbini çırmalıyor."

Eda kaşlarını çattı. "Ne diyorsun kızım sen?"

Işık şişeyi tutan elini öne savurdu. "Kedi diyorum. Yardım etmeme izin vermiyor, üstüne bana zarar veriyor."

"Sal o zaman. Nankörmüş baksana."

"Ama âşık olduğun bir kişiyi nasıl salabilirsin ki Eda?" dedi Işık kederle gülümseyerek.

"Bi' dakika, bi' dakika!" Eda doğruldu. "Sen kediye mi âşık oldun yani şimdi? N'oluyor lan burada?!"

Işık gözlerini kapattı ve aynı gülümsemeyle mırıldandı. "Sinan..."

Eda olayı anında anlayarak arkasına yaslandı. Arkadaşının bunları hissettiğini tahmin etmişti ama sormaya fırsat bulamamıştı. "Ah be kızım... Sen de âşık olma şöyle umutsuz vakalara."

"Âşık olduğun kişi seçiliyor muydu ya? Sen mesela, Kerem'i seçmiş miydin?"

Eda gözlerini patlattı. "Ne saçmalıyorsun sen be? Kerem de kimmiş, pfff. Kıçımın kenarı."

"Hadi ama Eda. Tamam, beni salak olarak görüyor olabilirsin ama aranızdaki çekimi bir salak bile fark edebilir."

Eda sırıttı. "Sen sarhoş olsana artık ya."

"Olmadım mı?"

"Sarhoş insan bu kadar mantıklı konuşur mu kızım?"

"Onu da mı beceremedim yani?"

Eda parmağını şıklattı. "Tamam, sarhoş olmaya başladın. Saçma sapan konuşuyorsun şuan çünkü."

Işık kıkırdamaya başladı. 4 veya 5. şişesini de bitirmişti. Gerçekten çok içmişti. Bu da beraberinde aptal bir cesaret getirmişti ona. Birden ayaklandı. "Ben gidiyorum Eda."

"Nereye lan?" dedi Eda da ayağa kalkarak.

"Sinan'a gideceğim. Salmıyorum işte, ne yapabilir ki? Hem sarhoşum, hissetmiyorum da bir şey, di mi? Kırılmam yani yine."

"Şimdi seni engellemekle uğraşamayacağım. O Sinan malı uğraşsın bakalım biraz senle." dedi Eda pis pis sırıtarak. "Ben yine de bırakayım seni. Şimdi yolda düşersin falan. Başımıza iş almayalım."

Işık bir şey demeden koştura koştura kapıyı açıp dışarı çıktı. Merdivenlerden inerken her basamaktan düşecekmiş gibi iniyordu ama asla düşmüyordu. Eda ise kendi kendine gülüyordu.

İki kız omuz omuza Sinan'ın oturduğu yalıya doğru ilerlediler. Kapıya geldiklerinde Eda Işık'ı bıraktı ve deli gibi zile bastıktan sonra Sinan'ın göremeyeceği bir yere saklandı.

Sinan ise nasıl aptallık ettiğini düşünmekten çok yorulmuş, uyuyarak düşünmeyi engellemişti. Deli gibi basılan zille ayağa küfrederek ayağa kalktı ve kapıyı açtı. Gördüğü görüntü karşısında şoka uğramıştı, gözlerini ovuşturup gerçek olup olmadığına baktı.

Karşısında kafasını kapıya yaslamış, saf saf gülüp parmaklarıyla oynayan bir adet Işık duruyordu. "Işık?"

Işık Sinan'ı yeni fark etmiş gibi ona döndü ve sarhoş sarhoş gülümsedi. "Aa, Sinan. Ne işin var senin burada ya?"

Sinan kızdan gelen tanıdık alkol kokusuyla olanları anladı. "Ben burada yaşıyorum Işık. Sarhoş musun sen?"

Işık omuz silkti, gözleri yarı açık yarı kapalıydı. "Bilmem valla, Eda öyle diyor ama."

"Eda mı? Eda nerede?"

Işık Eda'nın olduğu tarafı gösterdi kıkırdayarak, ama Sinan'ın açısından görülmeyecek bir yere geçmişti Eda.

"Ooo, senin kafa baya gitmiş. İçeri gel de bir kahve yapayım." Sinan Işık'ın kolunu omzundan geçirip elini beline koydu ve yürümesine yardım ederken ayağıyla kapıyı kapattı.

Eda ise olduğu yerden çıkarken sevinç naraları atıyordu. "Yes be! Allah'ım ben çöpçatan olmak için doğmuşum!" dedi ve kendi evine doğru ilerledi.

Sinan Işık'ı koltuğa oturttu. "Sen dur burada, ben kahve yapayım Işık."

Işık Sinan'ı kolundan tuttu. "Ya bi' dur, otur şuraya! Adam gibi konuşalım!"

Sinan Işık'ı bu şekilde görünce kahkaha atmamak için kendini zor tuttu. Bir insan sarhoşken bu kadar değişebilir miydi?

Sinan derin nefes verdi. "Tamam." Işık'ın yanına oturdu. "Söyle bakalım, ne konuşacakmışız?"

Işık dirseğini dizini yasladı ve yüzünü avcuna yerleştirerek Sinan'a baktı. "Sen niye böylesin ya?"

"Nasılım?"

"Niye bu kadar öküzsün?"

Sinan Işık'tan bu kelimeleri duymanın şaşkınlığıyla konuşamıyordu. "Söylesene ya." Işık Sinan'ın omzuna çelimsiz bir yumruk geçirdi ama etkisi olmamıştı tabi. "Kalp kırmak hobin falan mı senin? Sıkılınca eğlence çıksın diye kendi kendine 'Ay ben gideyim şu kızı bir gömeyim de güleyim biraz bari.' falan mı diyorsun?" Işık kendi söylediklerine kendisi sinirleniyordu. "Oyuncağın mıyım ben senin be?!"

Sinan nihayet kendine gelmişti. Işık'ın söylediklerini idrak ederken insanın sarhoşken ne kadar dürüst olduğunu düşündü. Cesaret geliyordu birden, ağzına geleni söylüyordu. İşte bu yüzden tam o anda anladı Işık'ı ne kadar kırdığını. "Işık sen ne diyorsun? Ben niye isteyerek kalbini kırayım senin?"

"O kelimeleri de deden söyletiyor zaten sana di mi? Bilerek söylemiyorsun."

Haklıydı. Tek kelimeyle haklıydı. Sinan gözlerini kaçırdı. "Düşünmeden oldu."

Işık kendi kendine güldü ve mırıldandı: "Gerizekâlı."

Sinan birden Işık'a döndü. "Senin niye bu kadar umrunda ki söylediklerim? Benim sana ne tür bir etkim olabilir?"

Işık direkt olarak Sinan'ın gözlerine baktı. "Çarpıntı yapıyorsun sen bana."

"Nasıl yani?" Sinan heyecanlanmaya başlamıştı.

Işık gözlerini kaçırmadan Sinan'a yaklaştı. "Ya işte, aşk çarpıyor böyle... Ama nasıl çarpmak, tokat gibi. Seninle alâkalı da olabilir bu, konuşurken hiç acımadığın için."

𝑈𝑐̧𝑢𝑟𝑢𝑚 ✤Işık & Sinan✤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin