Işık ertesi gün okula son dakikalarda yetişmişti. Yan tarafında oturan Sinan'ın ise kendisinden çok önce gelmiş gibi bir hâli vardı. Elindeki çakmakla oynuyordu. Işık'ın geldiğini görünce çakmağı kaldırdı ve Işık'a baktı gülümseyerek. "Günaydın."
Işık da Sinan gülümsediği için gülümsedi. "Günaydın! Erkencisin bugün?"
Kafasını salladı Sinan. "Dün gece uyuyamadım, haliyle erken geldim. Sen niye geç kaldın?"
"Ben de aksine hayatımdaki en güzel uykuyu uyudum dün. Bu arada neden uyuyamadın?"
"Bilmem, aklım çok doluydu herhalde." Kimle doluydu?
"Anladım. Ama bir dahakine boşalt o zihnini de güzelce uyu." Işık önüne dönmeden önce gözü çaprazlarında durup ona sırıtan Eda'ya kaydı. Niye sırıttığını ilk başta anlamayan Işık, sonradan Eda'nın her şeyi yanlış anladığını fark etti. Kız haklıydı, kendisi bile ilk başta yanlış anlamamış mıydı? Bir açıklama yapmalıydı.
Bu düşünceyle ayağa kalkacaktı ki Sinan'ın kolunu tutmasıyla tekrar oturdu. Anlamayarak Sinan'a baktı. Sinan gözüyle sınıf kapısını gösterdi. Öğretmen az önce girmişti ve Işık duymamıştı. Sinan'a başını sallayıp önüne döndü.
Koluna, Sinan'ın tuttuğu yere baktı Işık. Alev alev yanıyordu sanki. Gömleğinin orasını asla yıkamak istemiyordu.
Sinan ise kızı izliyordu derste. Tüm gece onu düşünmekten uyuyamamıştı. Uyuduğundaysa saçma sapan rüyalar görmüştü Işık ile ilgili, asla gerçekleşmeyecek türden rüyalar. Bu yüzden uyumaya çalışmayı bırakıp kalkmıştı ve erkenden hazırlanıp vapura binmişti. Okula geldiğindeyse Işık'ı göremeyince endişelenmişti. Gece bir şey mi olmuştu? Neden gelmemişti?
Neyse ki kızın güzel güzel uyuduğunu öğrenince rahat bir nefes almıştı. Onun huzurlu olduğunu öğrenmesi yetmişti.
Ders boyu içip Eda'nın onlara bakışını görmezden gelmeye çalışmıştı Sinan. Eda ile yakın arkadaşlardı, genelde içmek için bir araya gelirlerdi. Sinan Eda'nın bakışlarını çok iyi anlamıştı ama en iyi yaptığı şeyi yapıp umursamıyormuş gibi görünmeye karar vermişti.
Zil çalınca Işık hızla yerinden kalkıp Eda'nın yanına geldi. Eda'nın sıra arkadaşı Meltem'in omzuna dokundu. "Şey, pardon. Kalkabilir misin? Eda ile konuşmam gerek de. Oturmak istiyorsan benim sırama geçebilirsin hemen."
Meltem ilk başta Işık'a garip garip baktı ama sonra Işık'ın gösterdiği sırayı görünce sırıtarak kalktı ve oraya geçti.
Sinan yanına gelen kızla neye uğradığını şaşırdı. "N'oluyor ya?"
"Yok bir şey ya. Işık gönderdi beni. Oturabilirmişim burada, öyle dedi."
Sinan kaşlarını çattı. "Öyle mi dedi?" Işık'a bakınca Eda ile hararetli hararetli konuştuklarını gördü.
Işık Eda'nın yanına oturmuş, durumu izah etmeye çalışıyordu. "Eğlenceli şeyler yaşanmış galiba, kıpır kıpırsın bakıyorum." dedi Eda göz kırparken.
Işık telaşla konuştu. "Eda vallahi düşündüğün gibi değil. Ben sadece uyuyakalmışım. Cidden."
Eda tek kaşını kaldırırken sırıtmaya devam ediyordu. "Tabii tabii. Kim inandı buna?"
"Sinan anlattı. Neden yalan söylesin ki?"
"Utanma diye olmasın? Romantik falansınız ya, seni düşünüyor işte."
Işık Eda'nın omzuna yumuşak bir şekilde vurdu. "Saçmalıyorsun! Var mı bende öyle şeyler yapacak bir tip? Bak bakayım, var mı?" Eliyle yüzünü gösterdi.
"Kanka sen içince başka birine dönüşüyorsun zaten, şuan o tip olmaması normal yani." dedi Eda direterek.
Işık tam cevap verecekti ki gözleri sırasındaki Meltem ve Sinan'a kaydı. O kız Sinan'a çok mu yakındı? Sinan neden uzaklaşmıyordu? Kendi eliyle sevdiğinin yanına taş gibi bir kız mı göndermişti?
"Aloo? Işık, orada mısın lan?" Eda Işık'ın kısmış olduğu gözlerinin önünde salladığı eliyle ona sesleniyordu.
Işık hiçbir şey demeden gözlerini kırpıştırdı ve Eda'nın elini çektirtti. "Tamam yeter Eda. Senin kız geri gelsin yerine."
Eda şaşkın şaşkın baktı. "Tamam... Git söyle gelsin."
Işık sinirle yerinden kalktı ve asıl sırasına ilerledi. Tam Meltem'in önünde durdu. "Hadi kalkabilirsin."
"Biraz daha dursam? Bir şey anlatıyordum da?" dedi Meltem Sinan'ı göstererek.
Sinan bıkkınlıkla Meltem'e baktı. Kız birden yanına oturmuş ve bir şeyler anlatmaya başlamıştı.
"Eda'ya anlatırsın. Benim konuşacaklarım var onunla." Sinan tek kaşını kaldırarak Işık'a baktı. Ne konuşacaklardı ki?
"Of aman yemedik sevgilini." Meltem göz devirerek kalkıp Eda'nın yanına giderken Işık da kalakalmıştı.
Sevgili?
Kimden bahsediyordu, Sinan ve kendisinden mi?
Işık bunu düşününce bunun ne kadar hoş olacağını hatırladı bir kez daha. Her gece bunun hayalini kuruyordu. Farklı farklı senaryolarla. Hatta bazen okuduğu kitaplardaki karakterlerin yerlerine koyuyordu kendilerini. Favorisi Güzel ve Çirkin masalıydı, Prenses Canavar'ın içindeki kimsenin göremediği iyiyi görüyordu çünkü. Aynı Işık'ın yaptığı gibi.
Sinan da aynı şekilde Meltem'in söylediği şeyden ilk defa hoşlanmıştı o an. Işık ile sevgili olmak... Düşüncesi bile ne kadar güzeldi. Yüzünde fark etmeden oluşan sırıtışı hemen sildi Sinan ve gözlerini pencereye dikti. "Bu kız da tam salak."
Işık yavaşça yanına oturdu. "Ne konuştunuz Sinan?"
Sinan kaşlarını çatarak Işık'a döndü. "Ha?"
"Meltem ile diyorum, ne konuştunuz?" Işık sinirli sinirli bakıyordu.
"Valla kız benim konuşmama izin vermedi ki. Bi' başladı konuşmaya... Oturduğundan beri tek nefesle konuştu sanırım. Allah düşmanıma bile vermesin böylesini yani."
Işık'ın o sinirli ifadesinin yerini gülen suratı almıştı. Küçük bir kahkaha attı. Sinan o kahkahayı havada yakalayıp matarasının içine koymak istedi. Ne zaman üzülse içki niyetine içmek istedi o kahkahayı.
"Sen ne konuşacaktın ki benimle?" dedi Sinan konuyu değiştirip.
"Nasıl yani?"
"Kızı kovdun ya, 'benimle bir şey konuşmak için'?" Sinan kaşlarını kaldırdı.
"Hee, gitsin diye söyledim ben onu." dedi Işık göz devirerek.
Bu sefer de Sinan patlattı kahkahayı. Işık da bu kahkahayı unutmak istemediği notları yapıştırdığı panosuna iğnelemek istedi. Baktıkça hatırlamak için o kahkahayı, hatırladıkça mutlu olabilmek için.
Ders sırasında Sinan yine Işık'a bakıyordu uzun uzun. Işık çantasından defterini çıkarmak için yan tarafına dönünce göz göze geldi Sinan'la. İlk başta biraz kızardı ama sonra fısıldadı. "Dersi dinlesene ya."
"Niye?" Sinan gayet düz bir ifadeyle söylemişti bunu.
"Sınavlarında başarılı olup güzel notlar alabilmek için tabii ki Sinan." dedi Işık dik dik bakarak.
"Sınavlarımdan alacağım notlar sikimde değil."
"Ya sen neden böyle yapıyorsun Sinan? Senin hayatta hedefin yok mu? Bir aile kurdun diyelim, bakmak için para gerekmez mi? Bunun için iş sahibi olman gerekir. Ve doğru düzgün çalışmazsan onu da yapamazsın! Çok fazla potansiyelin var ama kullanmamakta inat ediyorsun. Yazık ya..." Işık öğretmenin onlara baktığını fark edince önüne döndü ve kızgın kızgın tahtaya baktı. Sanki Sinan'a olan bütün sinirini bu tahtaya boşaltsa şuan, tahta ve arkasındaki duvar delinirdi.
Sinan ise azarlanmış bir küçük çocuk gibi mahcup bir şekilde oturuyordu. Ne diyeceğini bilememişti, Işık yine haklıydı çünkü. Bu kızı kazanmak istiyorsa ona layık olabilmeliydi, düzgün bir adam olmalıydı.
O an kendine bir söz verdi Sinan. Işık'ın istediği gibi çalışacaktı ve mezun olacaktı.