Sinan sıkıntıyla ofladı. "Ben de bir şey sandım." Ceketinin iç cebinden matarasını çıkardı ve kafasına dikti.
Işık şaşkınlıkla ona baktı. "O ne demek öyle ya?"
Sinan düz bir şekilde Işık'a baktı. "Çok boşmuş diyorum."
Işık yürümeyi bıraktı. "Aşk boş falan değil bir kere. Şu düşünce yapını değiştir lütfen."
Sinan da aynı şekilde durdu. "Değiştirmiyorum. Değiştirmemi gerektirecek bir sebep de yok ortada. Aşk; gereksiz, saçma sapan, kafa karıştıran bir bok."
"Of Sinan-"
Sinan yürümeye devam etti. "Bana yapacağın o edebiyat dolu aşk tanımlarını münazaraya sakla. İki kere dinlemeye tahammül edemem çünkü."
Işık göz devirip adımlarını hızlandırdı ve önden önden yürümeye başladı. Sinan yetişmeye çalışmıyordu, umrunda değilmiş gibi davranıyordu.
Konferans salonuna vardıklarında Işık sahnedeki yerine oturdu. Sinan da yanına oturdu ama Işık'tan tarafa bakmıyordu, yan şekilde, sırtını ona dönmüş oturuyordu.
Işık'ın öbür tarafına derste ona gözlerinin kızarıklığının sebebini soran çocuk oturdu. Beraber münazara üzerine konuşmaya başladılar.
Zilin çalmasına 1-2 dakika kaldığında karşı takımda sadece tek kişi eksikti. Tam zil çaldığında, o kişi de cebinde fındıklardan ağzına ata ata gelip yerine oturdu.
"Eveeet, öncelikle hoşgeldiniz." dedi sarışın, kısa boylu, toplu öğretmen. "Bugünkü 'Aşk mı, para mı?' münazaramıza duyduğunuz ilgiden dolayı çok teşekkür ederiz." Sinan sıkıntıyla ofladı.
Öğretmen Sinan'a ters bir bakış attıktan sonra devam etti. "Neyse, çok da uzatmadan kurallara geçelim. Öncelikle, her takımın 2 dakikalık süreleri var. Birbirinize hakaret içerici sözler söylemek yok. Sunumlar sonunda seyirciler arasından en çok oyu hangi takım alırsa o kazanacak." Işık hafifçe gerildiğini hissetti, ama kendini tutmaya çalıştı. Öğretmen sağdaki masayı gösterdi, yani 'Aşk' takımını. "Başlayın bakalım çocuklar."
Işık önündeki kağıda bir göz attı ve ayağa kalktı. "İlk olarak... Şundan bahsetmek istiyorum. Diyelim ki para kazanmayı gerçekten çok seviyorsunuz. Bu sizin hayattaki tek amacınız. Sonunda çok çalışıp bunu başarıyorsunuz, istediğiniz paraya ulaşıp zengin oluyorsunuz." Işık dudaklarını ıslattı. "Ama bu parayı sadece kendinize harcamaktan bir süre sonra sıkılmayacak mısınız? Yapabileceğiniz her türlü yatırımı yaptıktan sonra, nasıl mutlu olacaksınız? Yanınızda bu parayı beraber harcayabileceğiniz bir hayat arkadaşınız yoksa, o paranın ne anlamı vardır ki?" Işık'ın susmasını sağlayan şey önlerindeki kum saatinin dolmasıydı.
Sinan neredeyse kıracaktı o kum saatini. Ne gerek vardı kızın susmasına? Karşısına oturup saatlerce dinleyebilirdi oysaki. İlk defa bu kadar saçma gelmemişti aşk.
Işık eteğini düzelterek otururken karşı sıradan fındık yiyip duran çocuk kalktı. "Şimdi Işık arkadaşım, sana hak veriyorum tabii. Ama şöyle de bir şey var. Sevdiğin insana her şeyi verebilmek istemez misin mesela? Ona her istediğini alabilmeyi? Ama bu bi' taraflarımızı yayarak yapılmıyor maalesef. Para gerekiyor," Çocuk baş parmağını diğer parmaklarına sürttü. "Para. Para her kapının anahtarıdır. Parayla her şeyi yapabilirsin. Bana gündelik bir sorununu söyle mesela." dedi koltuklardaki bir öğrenciyi göstererek.
Çocuk biraz düşündükten sonra cevapladı. "Otobüstekilerin ter kokması?"
Fındık yiyen çocuk hafifçe güldü. "Paran olsa otobüse binmezsin, kendi arabanı alır onunla rahat rahat gider gelirsin." Onların da kum saati dolduğunda yeniden 'Aşk' kısmına geçmişti sıra.
Işık buna ne diyeceğini bilemiyordu. Stresle ritim tuttuğu bacağını durdurmak için ayağa kalkarken onu durduran bir ses duydu, Sinan'ın sesi.
"Bir yerde haklısın. Bazı şeyler gerçekten çekilmiyor. Ama" Işık, Sinan'ın onu izleyen gözlerine bakarken yerine geri oturdu. "...sevdiğini gördüğün o anda hepsini unutuyorsun be. Onun o büyüleyici gözlerini, öpülesi dudaklarını, mükemmel kalbini gördüğünde hiçbir şeye aldırmıyorsun. Anlam veremediğin bir şekilde hayata tutunmaya başlıyorsun. Yaşamak için sebebin oluyor, çünkü her gün onu görmek istiyorsun. Görmezsen öleceğini düşünüyorsun. Salak salak sırıtarak geziniyorsun etrafta. Para mideni doyuruyor olabilir, ama aşk da ruhunu besliyor."
Sıra karşı masaya geçerken Işık hayran hayran Sinan'a bakıyordu. Az önce konuşan cidden Sinan mıydı? O an bir kez daha âşık oldu Işık Sinan'a. Acaba bunları nereden öğrenmişti Sinan? Âşık olduğundan mı biliyordu? Kime âşıktı? Işık birden belki de var olmayan o kişiyi kıskanmaya başladı. Sonra kafasını iki yana salladı. Sinan'a zorlukla fısıldadı. "Sinan... Bu, bu çok güzeldi."
Sinan Işık'ı etkilemeyi beklemiyordu. Amacı da o değildi zaten. Kelimeler birden dökülmüştü ağzından. İstemsizce. Sinan bunları nereden biliyordu ki? Işık'a hafifçe gülümserken kendini sorguladı ama asla anlamlanıramadı yaşananları.
Münazara sonunda iki takım da berabere kalmıştı. Kazanamamak Işık'ı üzmüştü, ama Sinan'dan böyle güzel cümleler duymak aynı zamanda onu hiç olmadığı kadar mutlu hissettirmişti.
Eşyalarını toparlarlarken karşı takımdaki fındık yiyen çocuk gelip onlara da fındık uzattı. "Çok güzel bir münazaraydı arkadaşlar. Tebrik ederim. Osman ben."
Işık gülümseyip fındıklardan aldı. "Biz de teşekkür ederiz. Çok mantıklı konuştun, hakkını vermeliyim."
Sinan da fındıklardan alırken sırıtıyordu. "Işık'ı bile ikna edecektin az kalsın, bravo. Işık'ı bile."
Işık ona göz devirirken Osman onlara veda edip oradan ayrıldı. Işık'ın yanında oturan diğer çocuk konuşmaya başladı. "Işık ben kütüphanedeyim, geleceksin değil mi?"
Sinan onları izlerken bir yandan da Işık'ın ne diyeceğini merak ediyordu.
Işık kafasını salladı. "Geleceğim tabii ki Doruk. Sen kitapları ayarla."
Sinan cebindeki matarasını ağzına götürdü, bittiğini fark edince bir küfür savurdu. Işık onu görünce sorgulayan bakışlar attı. "Neden sürekli içiyorsun Sinan?"
Sinan bunu beklemiyordu. "Hayat ayık kafayla çekilmiyor Işık."
Işık kafasını iki yana salladı. "Çekiliyor Sinan. Ama bunun için cesaretin olması gerekiyor. Yeni şeyler deneyecek, mücadele edecek kadar cesur olmak gerekiyor." Sözünü bitirdiğinde çantasını sırtına takarken altın sarısı saçları savruldu Sinan'a doğru. Sinan daha önce hiç öyle bir koku duymadığını fark etti, içmeden sarhoş olmuştu. Nasıl mümkün olabilirdi ki bu?