25. BÖLÜM

8.9K 561 313
                                    

  Tüm gün yoğun bir şekilde çalıştıktan sonra , üstüne neredeyse 50 koli arabaya yükleyince nefes nefese kendimi merdivene bıraktım. Mehmet arkamdan tekme atarak

  " Yahu ayak altına ne oturuyorsun kalk yolumdan...!" diye hayıflanınca kenara kaydım. Mehmet elindeki koliyi kamyonda yerleştirip, oda tıkanmış bir şekilde yanıma attı kendini

   " Olum 3 tane koli taşıdın hemen su koyverdin..." dedi alay ederek. Yanımızdan Buğrahan elindeki saksıyla geçerken , konuşmamıza ortak olup

  " Abi bırak takıcıyı... Onun narin elleri zarar görmesin ..." diye bıkmadan usanmadan dalga geçtiği mesleğime yine laf etti. Sinirle yerimden kalkarken Buğrahan kirişi kırıp elindekiyle koşarak yanımdan kaçı. Mehmet kahkahayla koluma asılıp

  " Abi bırak,  cahilliğine ver..." diye gülmeye devam etti. Kolumu elinden çektim yalancı sinirimle. Zaten onlardan başka ,kimse dalga geçemezdi  benimle böyle.

  " Ulan Buğra , yediricem bigün bu lafları sana..." diye ayağa kalktım. Tekrar eve girip babamla Sait'e göz attım. Ellerindeki matkapla evdeki mobilyaları söküyorlardı birlikte.

  " Ne yaptınız baba?" diyerek iyice yanlarına sokuldum. Sait babama bırakmadan

  " Son parçalar kaldı ,sonra hepsini istifleyip arabaya atacaksınız..." dedi. Buğrahan hayalet gibi  arkamda belirerek, bu seferde Saite sataştı.

  " Abi sen buraya sepet gibi oturmaya mi geldin? Sabahtan beri sadece vida açıyorsun elini birşeye sürdüğün yok.." dedi gevşek gevşek gülerek.  Sait , Buğrahanı istese tek hamlede nefesini kesebilecekken ona yandan tiksinir gibi bakıp

  "Buğra benimle uğraşma,  seni dövmeye ayıracak vaktim yok..." dedi. Grubun en cılızı olup Sait gibi vurduğunu deviren bir adama sataşmak Buğra gibi bir gevşeğe yakışırdı zaten. Babam gayri ihtiyari bıyık altından

" Hadi hadi... Oyalanmayın hepiniz işinize dönün , taşıyalım şu evi biran önce. " diye bizi yanlarından koşturdu. Zaten geriye sadece kaba eşya kalmıştı. Mehmet berjerleri tek tek omuzlayıp indirince. Bende  üçlünün  ucundan tutarak

  " Buğra sende karşıdan tut da arabaya atalım şunu. Zaten çok birşey kalmadı." dedim. Buğrayla birlikte yavaş yavaş inerken ayağım takılınca

  " Dur dur dur ilerleme ayağım takıldı..." diye feryat ettim. Mehmet sesimle birlikte koşarak koltuğun kenarından bana destek oldu.  Buğrahan karşımdan bana sırıtarak

  " Eeee bu işler boncuk dizmeye benzemiyormuş değil mi?" deyince Mehmet uyarırcasına

  " Buğra sen bu gece fazla kaşınıyorsun bence sus..." dedi. Buğra

  " Takılıyorum be abi... Eğleniyoruz işte..." dedi sırıtık gevşek. Gözlerimi devirerek

  " Aman Buğra sen espiri yapma! Bir espiri yapıyorsun , ortamın beti bereketi kaçıyo abi..." dedim. Buğra dediğimi umursamadan

  " Ben de olmasam gülmeyi unutucaksınız, oğlum. Napalım surat mı asalım...?" derken üçlü koltuğu arabaya attık. 

  " Hadi Buğra hadi... Bitirelim artık şunu yoruldum..." diye yorgunluk bayraklarını çektim. Hepimizin yorgunluğu yüzünden okunuyordu,  artık eve gidip dinlenmek istiyorum diye bağırıyordu bedenim. Diğerlerinin de benden aşağı kalır yanları yoktu. Hepsine resmen emrivaki yapıp son dakka haber verdiğim halde ,üçü de benim hatrıma gelip  yorgun argın evimi taşıyordu. İnsanın kendine emrivaki yapabileceği dostlarının olması muazzam bir olay valla. Bedavadan hamallık yaptırıyorum gık bile etmiyorlar.
  Öteki üçlü koltuğu da arabaya yükleyince bir babamların söktüğü mobilyalar kalmıştı. Tam eve girecekken Sait sırtında mobilya parçalarıyla adımını attı.

TOMBALAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin