5. BÖLÜM

6.1K 425 24
                                    

" Tamam girdim senin dediğin yerden ama hangi ev. Numarasını biliyor musun?"

" Ya ne bilim Yunus , bilmiyorum. Yeşil bi ev olcak.."

" Bu sokakta tam 4 tane yeşil ev var hangisi?"

" Önünde incir ağacı olan..."

" Hiçbirisinin önünde ağaç yok ki!"

" Sen bakkalın yanından girdiğine emin misin?!"

" Bin kere evet dedim abla... Ama burda öyle bi ev yok!"

" Var , yanlış yerdesin sen...!"

Pes ederek bıkkınlıkla soludum. Ablamla iş yapmaya çalışmak tam bir aptallıktı.

" Seninle iş yapanda kabahat, bizde biliyorsun diye sana soruyoruz!"diye sitem etmekten kendimi alıkoyamadım. Ablamın gevşek hali sinirimi yavaş yavaş enseme doğru yukarı çıkıyordu.

" Aman ne bilim, ben öyle hatırlıyorum.! Kesin yalnış yere gittin sen bu beş karışlık aklınla...!" dediğinde cin beynime resmen uzun atlayış yaptı.

" Acaba sen o üstün zekanla niye bana anlatamıyorsun bayan çok bilmiş !" diye patlarken. Bir yandan da babamı gözetledim. Elleri cebinde karşı tarafta beni bekliyordu. Yerinde yavaş yavaş huzursuzca kıpırdanmaya başlamıştı .Ablamın tiz çığlığı kulaklarıma dolunca tekrar ona odakladım

" Elimin tersini ağzına bi çarparsam, görürsün dünyanın kaç bucak olduğunu...!" diye karşı atağa geçti. Biri şu kıza artık beni dövemeyeceğini anlata bilir mi? Her seferinde beni dayakla korkutması çok gereksiz ve saçma çünkü!...

" Hadi tamam kapat gerisini ben hallederim..." diye konuşmasına fırsat bile vermeden telefonu hızla kapattım . Çünkü bu kavga yarım saat devam edeceğe benziyordu. Benimse buna ayıracak bir dakikam bile kalmadı. Hızla babamın yanına ilerledim. Babam sitemvari

" Hadi be oğlum, ne bitmez telefon görüşmesiymiş bu..." dedi saatini işaret ederek. Ablamla işbirliği yaptığımı farketmesin diye olduğumdan daha ciddi durmaya çalışarak

" Yok ya baba... Arkadaşın sıkıntıları var bu aralar..." diye geçiştirdim. Şuan bunu düşünecek durumda olmadığı için
" Tamam hadi oğlum , gidelim biran önce..." dedi. Sesindeki gerginlik sırtımdaki bütün kasları germeme sebeb oluyordu. Bu karşımdaki mahsun titrek adam benim babam mıydı onu tanıyamıyordum. Üzerimde oluşan gerginliği atabilmek için dişlerimi iyiden sıkarak köşedeki bakkalı işaret ettim
"Şu bakkala da soralım" diye oraya yürümeye başladım. Kimseye söylemeden -yani babam öyle zannediyordu- o adamın evine gidiyorduk. Evi bildiğim yalanını atmasaydım , ablamla işbirliği yapmak zorunda kalmazdım. Ona sorarak resmen kendi belamı aramıştım. Malesef artık çok geçti... Şimdi eve gidince sormadık soru bırakmayıp zaten hat safhada olan sinirimi daha da yukarıya çıkartacaktı. Bu düşünceler içinde göz ucuyla tekrar bababama baktım. Her saniye daha da küçülerek titriyordu. O günden sonra daha berbat nasıl olur dediğim her günün ertesinde daha da berbat bir gün geçiriyorum . Harika!.. Bakkala yaklaşınca dün gece babamla konuştuklarım canlandı hafızamda

"Ben... Ben bu vicdan azabından kurtulamıyorum oğlum..."
Bütün suçlarından bertaraf etmesine rağmen nerden çıkmıştı şimdi bu konuşma derken babam konuşmaya devam etti. " Her.... Her ne kadar suçumu yatıp bedelini ödesemde, ben bir adamı bu hayattan aldım... Bir kadını ersiz ,bir çocuğu yetim ,bir evi direksiz bıraktım..."
Ağzınan dökülen kelimelerin her hecesi sanki cehennem azabı yaşattırıyordu bedenine ve her hücresine. Onunla birlikte sızlayan gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Hıçkırmamak için bütün gücümle sıktım kendimi.
" Mahkeme beraat verse bile, vicdanımın mahkemesinden geçemiyorum. O.... O adam her gece yakama yapışıp bana hesap soruyor..." diye nefes almak için yakasını bollaştırdı. Sonra devam ederek "Ben bundan bir türlü kurtulamıyorum..." dedi. Elini yüzüne kapatıp öylece ağlamasını izledim. Küçükken ağladığımda babam kocaman kollarıyla bana sarılır sakinleşene kadar da bırakmazdı. Onun yaptığı gibi olmayacağını bilsem de , sıkıca sarıldım babama. Sanki hiç sarılmamış gibi. Sanki son kez sarılıyormuş gibi.

TOMBALAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin