09

259 41 12
                                    

şimdi paten mi kaymaya gidiyorlar yoksa kaykay mı ben de anlayamıyorum

mesela geçen bölüm kaykay diye çevirdim ondan önce paten

burada da 'paten kayma yeri' diyor.....

bence paten kayılan yerde kaykay da kayılabilir ama bilmiyorum

neyse uzun lafın kısası kaykay yerine paten ya da paten yerine kaykay yazarsam bunu önemsemeyin çünkü benimde beynim yanıyor

...

O günden sonra zaman hızlı geçmişti.

Ve Jisung, ertesi hafta hiç aramamıştı, arkadaşlarımla olmamayı umursamamıştım.

Salı günüydü, kapı zilinin defalarca çalındığını duyunca tembelce gözlerimi açtım ve birkaç saniye sonra saatin neredeyse öğleden sonra 3'e geldiğini fark ettim. Kapıdaki Felix olabilirdi.

Koşarak aşağı indim, kapıyı açtım ve derin bir nefes aldım. Sonra diğer çocuğun şaşkın bakışlarla beni izlediğini gördüm.

"Özür dilerim Felix, uyuyaka-" Konuşmaya çalıştım ama üstümde sadece siyah bir iç çamaşırı olduğunu fark edince sustum. "İ-içeri gel, üstümü hemen değiştireceğim." Utanmıştım ve göz teması kurmadan endişeyle yukarı çıktım.

Tanrım, çok aptalım. Felix muhtemelen tembel bir göt olduğumu düşünecek.

Beş dakika sonra, Avustralyalı çocuk ve ben her zamanki gibi konuşmadan kaykaylarımızla birlikte parka yürümeye başladık.

"Bugün hava çok güzel." Parlayan güneşi ve mavi gökyüzünü izlerken söyledim.

Felix, her zamanki gibi başını salladı ama bana bakmadı. Bakışları yürüdüğümüz yere odaklıydı.

Bunun için ona kızgın değildim, ama Felix birkaç dakika önce gördüğü bir şeyden rahatsız olmuş gibiydi.

Ama, paten kayma yerine geldiğimizde neredeyse boş olduğunu gördük ve ikimizde gülümsedik.

Dakikalar sonra, kaykaylarımızı sakince sürerken sarı saçlı çocuk hile yapmaya çalıştı ve sertçe yere düştü.

Hemen yanına geldim ve yaralanıp, yaralanmadığını görmek için eğildim.

Felix'in sahte gülüşüne baktım, acısını saklamaya çalıştığını biliyordum.

"Ayak bileğin, değil mi?" Bakmaya çalışırken tek kaşımı kaldırdım. Felix başını olumsuz anlamda sallayarak reddetti.

Dokunana kadar.

Avustralyalı çocuk ağzından garip bir ses çıkardı, bu da eğer isterse mükemmel bir şekilde konuşacağını anlamamı sağladı.

"İncinmişsin, aptal." Sırıttım ve onunla bir banka yürümeye karar verdim, güçlüce omzundan kavradım.

Yanındaki ağacın küçük turuncu yapraklarıyla dolu, karanlık bir yere oturduk.

Güneş biraz daha batmıştı, ama gökyüzü hala parlaktı.

"Sanırım en iyi seçenek seni sırtımda taşımam." Bunu duyunca Felix'in yüzünde garip bir ifade oluştu, tepkisini görünce komik bir şekilde gülümsedim. "Evimden birkaç blok uzaktayız. Hyunjin'e kaykaylarımızı almasını söyleyebilirim, o benim iyi bir arkadaşım." Ekledim, ama Felix sessiz kaldı.

Sonra kalktım ve dediğim gibi yaptım, neyse ki o anda parkta olan arkadaşıma kaykaylarımızı verdim ve sonra Felix'in bacaklarını tuttum.

Sarı saçlı çocuğun utangaç olduğunu söyleyebilirdim, onunla konuşmamama rağmen bakışlarımdan kaçmaya çalışıyordu.

"Rahatsız hissetme, arkadaşlarımla hep böyle oynarım." Karşıdan karşıya geçerken söyledim, dört blok kalmıştı. "Sende oldukça hafifsin, seni taşımak için enerji harcamıyorum."

Felix başını salladı ama bana bakmadı, bu yüzden gülümsemeye başladım, çünkü böyle davranınca küçük bir çocuk gibi oluyordu.

Sonunda evime geldiğimizde, acı çeken çocuğu koltuğa bıraktım ve acısını dindirmek için ne kullanabileceğime bakmak amacıyla lavaboya gittim.

Birkaç dakika sonra tekrar oturma odasına geldim ve yere oturdum.

Felix'in yüzü kırmızıydı, ama yorgun görünmüyordu. Bu yüzden yaşadığımız şey yüzünden böyle olduğunu düşündüm.

"Eh, bileğine bakarak düştüğün için iltihaplandığını düşünüyorum." Dedim ve temizlemeye başladım ama Felix bacağını yerinde tutmadığı için başaramadım. "Üzgünüm."

Soğuk losyonu elime aldım ve yarayı olabildiğince yumuşak bir şekilde temizlemeye başladım, böylece sarı saçlı çocuk acıyı fala hissetmeyecekti.

"İstersen seni hastaneye götürebilirim." Önerdim.

Felix başını hızlıca iki yana salladı, ben de elimdekini bileğine sürmeye devam ettim.

"Bitti." Avustralyalı, ayağına baktı ve hareket ettirdikten sonra acıyla yüzünü buruşturdu. "Ben iltihaplı olduğunu düşündüm ama en iyisi aileni aramak olacaktır."

İnkar etmedi, o koltuğa yattıktan sonra evini aramaya karar verdim ve ailesine neler olduğunu anlattım.

Bunu da hallettikten sonra, tekrar küçüğün yanına gittim ve bebek gibi uyuduğunu görünce biraz şaşırdım.

O çok şirindi.

...

kontrol etmeden atıyorum, hatalarım varsa özür dilerim

seviom sizi çok çok <31

mute, changlix [çeviri.]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin