Turşu ve para hazırdı. Sırada Seo Changbin'in hangi cehennemde olduğunu bulmak vardı. İlk ders neredeyse bitiyordu ama o hala okulda değildi.
Felix kendini mafya gibi hissediyordu. Her an "Para hazır. Malları ver." diyebilirdi. Ama o sadece kazıklanarak konser bileti alacak zavallı bir liseliydi...
O sırada Changbin sınıfa doğru büyük adımlarla havalı sandığı ve cidden havalı olan bir giriş yaptı. Felix onu çok sevmese bile havalı olduğunu inkar edemezdi.
Öğretmen Changbin'e neden geç kaldığını soracağı sırada teneffüs zili çaldı ve tüm sınıf gürültü çıkartmaya başladı. O da tek bir kelime bile diyemeden gitmek zorunda kaldı. Changbin şanslı gününde olmalıydı.
Yine havalı yürüyüşüyle sırasına gitti ve çantasını bırakıp yanında oturan kıza günaydın dedi. Ardından Felix ve Seungmin'in omzunu dürttü. Felix'in çantasının yanımdaki turşu kavanozu gözünden kaçmamıştı.
"Demek getirdiniz."
"Evet, biletler yanında mı?" diye heyecanla atılan kişi Seungmin'den başkası olamazdı. Aslında o kendi halinde normal bir insandı ama konu Day6 olunca manyaklaşabiliyordu.
"Yanımda."
Cebindeki biletleri çıkarttı ve yerinde duramayan ikiliye uzattı Changbin. Ardından da parayı ve turşu kavanozunu alarak çantasına koydu. Bu sırada Seungmin ile Felix biletler ile aşk yaşamakla meşguldü.
"Tutacağımız pankartları hazırlamaya başlamalıyız Seung." dedi Felix biletini kitabının arasına koyarak.
"Ben çoktan hazırladım gibi bir şey oldu... Aslında ben yapmadım... Imm, yaptırdım."
"Nasıl ya? Biz onu birlikte hazırlayacaktık."
Seungmin Felix ile göz teması kurmaktan kaçınıyor, tavanla bakışıyordu.
"Led ışıklı pano yaptırdım. Onu birlikte yapamazdık."
Felix bir süre duraksadıktan sonra Seungmin'i omuzlarından tutup ileri geri sallamaya başladı. "Seungmin... Lan... Oğlum sen manyak mısın?"
Seungmin "Hadi ama, o kadar kötü bir fikir deği-" diye savunmaya geçiyordu ki Felix onu böldü.
"Yazıların hangi renk olacağına birlikte karar vermeliydik."
"Ne yani? Led ışıklı pano fikri saçma gelemedi mi?"
"Neden saçma gelsin ki? Mükemmel bir fikir. Onu taşırken kollarımın ağrıması umrumda değil. Belki notice yeriz."
Seungmin bunu duymasıyla birlikte rahatladı ve sevindi. Işıklı pano fikrini beğenmeyeceğini düşündüğü için gece boyu gözüne uyku gitmemişti.
"Bu akşam bize geliyorsun değil mi?"
"Geliyorum. Chris Hyung evde olacak mı?"
Felix derin bir nefes aldı. "Maalesef evet."
"Neden maalesef diyorsun? Yaptığı kek ve kurabiyeler güzel oluyor. Ayrıca o olmasa size her geldiğimde aç kalırdık. Buzdolabı ağzına kadar doluyken evin içinde açlıktan öldüler diye haberlere çıkardık. O iyi biri."
Felix biraz düşünür gibi oldu. Seungmin haklıydı. Geçen gün dolaptaki yemekleri ısıtmaya üşendikleri için sekiz saat sadece su içerek durmuşlardı. Sonra da masanın üzerindeki kurabiyeleri yiyerek hayatta kalmaya çalışmışlardı.
"Biraz haklı olabilirsin."
"Biraz mı? Çok üşengeçsin Felix. Kabullen bunu."
"Ben mi üşengecim? Senin tuvalete gitmeye üşendin diye çişini tutma rekorun on sekiz saat." dedikten sonra aslında yanlış bir konuya değindiğini fark etti Felix. Çünkü Seungmin'in diyeceği şeyi çok iyi tahmin edebiliyordu.
"Seninki de yirmi saat."
🥒🥒🥒
Evden içeri girdiklerinde burunlarına güzel yemek kokuları geliyordu. Çantalarını kapının kenarına bırakıp mutfağa doğru koştular. O yemekleri acilen mideye indirmeleri gerekiyordu.
Felix "Selam Hyung, ne güzel şeyler yapmışsın." diye yemeğe uzanıyordu ki Chris onu durdurdu.
"Git ellerini yıka. Dışarıdan geldin."
Felix yüzü asık bir şekilde lavaboya giderken Seungmin'de onu takip etmişti. Ellerini yıkadıktan sonra üzerilerini de değiştirip evin içindeki yemek kokusunu takip ettiler.
Hayvan gibi acıkmışlardı oysaki daha son teneffüs iki tane tostu üst üste koyup yemişlerdi. Ergenlik işte... Yapacak bir şey yok. Yemek gördüklerinde Jaws gibi üzerisine atlamak onların suçu değildi. Başlarına ne geldiyse gerekesiz salgılanan hormanlardan geliyordu.
Chris onları mutfakta bırakıp odasına geçmişti. Seungmin ve Felix'de işleri bitince salona gidip film izlemeye karar vermişlerdi. Film şeçme aşamasındayken Seungmin'in aklına biletler geldi. Onların fotoğrafını Instagram hesabına atmamıştı.
Instagram'da paylaşılmayan bilet olur muydu?
"Biletini getirsene, benimkiyle birlikte fotoğrafını çekeyim."
Felix çantasını açıp kitabını aramaya başladı çünkü bilet onun içindeydi. Fakat kitap sanki yer yarılmıştı da içine girmişti.
"Yok." diye bağırdı elleri titremeye başlarken.
"Nasıl yok ya?"
"Kitabın arasındaydı ama kitap yok."
"Aferin sana Felix."
°°°
Bu kurguyu yayımlamak doğru bir karar mıydı bilmiyorum ğwşrğsepldpğsr.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Can Turşu × Changlix
FanfictionGün boyu hayal ettiği tek şey akşam turşu yemekti.