Mart ayının soğuk Salı günlerinden birinde botanik parka gezi düzenlemek ancak onların biyoloji öğretmeninin aklına gelebilecek dahiyane bir fikirdi. Felix ve Seungmin de dahil olmak üzere tüm sınıf gitmek istememişti ama öğretmenleri bunun öğretici bir gezi olduğunu söyleyip onları gitmeye ikna etmişti.
"Şu an inceleyebileceğimiz tek şey çiftleşen kediler." dedi Seungmin göz devirerek. Bu gezinin çok gereksiz olduğunu düşünüyordu. Felix'in de ondan farkı yoktu. Özelliklede bu etkinliğin en sevdiği dersleri yani resim ve beden eğitimini elinden aldığını düşündükçe daha çok kahroluyordu.
Öğretmenin anlatacağı her şey öğlene kadar bitmişti. Artık serbest zamandaydılar. Felix'le Seungmin ilk olarak oradaki kafelere baktılar. İkisi de pizza yemek istiyordu ama orada pizza yapan hiçbir yer yoktu. Son çare olarak pizzacıyı arayıp oldukları yere iki tane büyük boy pizza söylediler. Felix okuma kitabını almayı unuttuğu için kendini ağaçtan aşağı atmak istiyordu. Neden mi ağaç? Çünkü burada gördüğü tek şey ağaçlardı.
Uzun süre bisiklet kullanmamasına rağmen Seungmin'in teklifini kabul edip onunla birlikte bisiklet kiralamaya gitti. Seungmin çok dikkatli ve güzel bir şekilde kullanabiliyordu. Mesela tek teker üzerinde gidebiliyor, hızlı bir şeklide virajı dönebiliyordu.
Fakat Felix "Ben unutmuşum galiba." derken milyonuncu denemesini yapıyordu.
Seungmin ise "Biraz daha dene yaparsın." derken milyonuncu turunu tamamlamıştı.
Son umuduyla pedala yüklendi. Evet... Oluyordu... Yolda sorunsuzca ilerleyebiliyordu. Rüzgar yüzüne çarparken çocukluk anıları hatırladı. O zamanlara geri dönmek ister gibi ellerini iki yana açtı.
Ama yaptığı bu hareket çocukluk anılarına dönmesini değil, daha kimseye veremediği ilk öpücüğünü çimlere vermesini sağladı. Dizinde bakmaya korktuğu bir sızı vardı.
"Dizine sıçtın Felix." dedi Seungmin. Yüzünü buruşturması Felix'i korkutmuştu. O karar kötü müydü? Bakmak için kafasını aşağıya eğdiğinde hızla gözlerini kapadı. Belki de bakmamak en iyisiydi.
"Gel biyolojicinin yanına gidelim. Belki pansuman falan yapar."
"Ayağa kalkabilsem gideriz ama olmuyor."
Parmağı zaten çatlamıştı. Bacağının kırıldığını düşünmek bile istemiyordu.
"Dur dur ben yardım ederim."
Bu ses Seungmin'in değildi..
En olmadık zamanlarda ortaya çıkmak gibi bir alışkanlığı mı vardı bu çocuğun diye düşündü Felix. Changbin'i hayatından ittikçe o, ne yapıp edip geri geliyordu. Aynı şey Changbin için de geçerliydi. Felix'le görüşmek istese de istemese de onu hep karşısında buluyordu.
Yazara göreyse Eros durmadan aşk oklarını atıyordu ama Changlix çifti bunun farkında değildi.
"Yardıma ihtiyacım yok. Seungmin'le beraber gideriz pansuman yaparız."
"Emin misin? Pansuman yapmayı biliyor musunuz? Ayrıca bu öğretmeni çok iyi tanımasam bile onun başına iş açtığınızı düşünüp size kızacağına eminim. Otobüste dediklerini hatırlıyor musunuz?"
Aklında buraya gelmeden önce otobüste "Kimseye bir şey olmasını istemiyorum. Düzgün düzgün etrafı gezin." diyen biyolojici canlandı.
"Peki ya sen pansuman yapmayı biliyor musun?" diye sordu Felix.
"E herhalde. Yoksa neden bu kadar açıklama yapayım." dedikten sonra Felix'in yanına gidip onun kalkmasına yardımcı oldu. Bu sırada Seungmin hayretler içerisinde olanları izliyordu.
"En iyisi ben bisikletleri götüreyim siz de şu ilerideki kafeye gidip pamuk falan var mı diye sorarsınız." diyip bisikletlerle birlikte oradan ayrıldı. Felix ve Changbin'i baş başa bıraktığında olacakları merak ediyordu. Eve gittiğinde Felix'e mesaj atıp her şeyi anlattıracaktı.
"Yürüyebilecek misin?"
"Bilmiyorum." dedikten sonra adım atmaya çalışan Felix cevabını almıştı. "Sanırım yürüyemiyorum."
Bir anda ayakları yerden kesildi. İki adet kaslı kol tarafından havaya kaldırılmıştı.
"Changbin saçmalama indir beni."
"Oraya kadar nasıl gitmeyi düşünüyorsun?"
O anda Felix, Changbin'in aslında güzel bir şey yaptığını fark etti. Şu an teşekkür etmesi gerekiyordu ama bir türlü o iki kelimeyi diyesi gelmiyordu.
Sorunsuz bir şeklide kafeye vardılar. Changbin yol boyu Felix'i taşısa bile yorgun görünmüyordu.
"Merhaba, ilk yardım çantanız var mı?" dedi Felix'i yere indirirken.
Garson kız başını sallayıp çantayı getirmiş ardındansa sipariş vermek için bekleyen müşterilere geri dönmüştü.
"Pansuman yapmayı bildiğini düşünmezdim." diyerek sessiz ortamı bozan ilk kişiydi Felix.
Changbin pamuğa ilacı damlatırken cevap verdi. "Oradan bakınca beceriksiz birine mi benziyorum?"
"Biraz evet."
"Yanlış düşünmüyorsun Felix ama ilk yardım öğrenmemin başka bir nedeni var."
İşte bir gizem sezmişti Felix. Meraklı olmak onun zayıf yanıydı. Kendini tutamayıp sordu.
"Anlatır mısın?"
Changbin bu soruya cevap verip vermemek arasında gidip geliyordu. Ama Felix'in onu anlayacağını düşündüğü için anlatmaya başladı.
"Bir gün gece yarısında evden çıkmıştım. Sokaklarda kimse yoktu. Korku filmi gibiydi. Açık market bulmak çok zordu ama şansım yaver gittiği için bir tane bulmuştum." Bir yandan anlatıyor bir yandan da yarayı temizliyordu. "Tek amacım turşu almaktı ama o gün tek bir kavanoz kalmıştı. Senle yaşadımız olayı yaşadım gibi bir şey. Ama sonu daha kanlı bitti. Evde annemlere bu yaraları açıklayamayacağım için kendim pansuman yaptım. Bu olaydan sonra ilk yardım falan da öğrendim. Sakın bu olayla dalga geçme. Yoksa dizindeki yara yüzünde olur. "
Dalga geçmek mi? Dalga filan geçemezdi. Geç saatlerde turşu istememin ne olduğunu iyi bilirdi.
"Turşu konusunda asla dalga geçmem. Ama merak ettiğim bir mesela var. Böyle bir olaydan sonra neden o gün kavanozu alıp gitmek yerine bana verdin?"
Changbin bu sorunun cevabını aradı ama net bir şey bulamadı. Fakat o sırada sesli düşündüğünün farkında bile değildi.
"Çok şirindin."
Changbin fısıldasa bile Felix bunu duymuştu ama duymamış olmayı yeğlerdi. Çünkü şu an çok garip hissediyordu. Çok değişik bir his içini kaplamıştı. Ağzını açıp tek kelime bile edemedi.
O dakikadan sonra Changbin Felix'in yarasını yumuşakça, onun canını yakmak istemezsecesine temizlerken Felix'in tek odağı Changbin'in gözleriydi.
°°°
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Can Turşu × Changlix
FanfictionGün boyu hayal ettiği tek şey akşam turşu yemekti.