Felix için bugün dünyanın en mükemmel Cumartesi'si falan olabilirdi.
Sabah kahvaltıda en sevdiği yiyecekler vardı. Salı günü acıttığı, acıtmak ne kelime resmen yaradığı bacağının iyileştiğini görmeye başladı. Yaraya her baktığında aklına Changbin geliyordu. Bugüne mükemmel demişti değil mi?
Bir şey ne kadar mükemmel olsa da kusuru vardı işte... Aklına Changbin geldikçe duvarı yumruklama isteği artıyordu.
Öğlen saatlerinde sınıf grubunda pazartesi günü olacakları sınavın iptal edildiği yazılmıştı. Telefonundaki oyunda geçemediği bir bölümü geçmiş, en sevdiği dizilerden birinin yeni sezonu yayınlanmıştı.
Fakat Day6 konseri bugünün bıraktığı en unutulmaz anıydı. Seungmin'le birlikte bağırarak tüm şarkıları söylemişlerdi. Üstüne üstlük Seungmin'in yaptırdığı üzerinde Turşudan daha çok sevdiğim tek şey Day6 yazan ışıklı panoyu idolleri fark etmiş ve gülümsemişlerdi. İkisi de bu olayın etkisinden aylar boyu çıkamayacaklarına eminlerdi.
Fanların çığlıklarıyla birlikte konser sonlandığında ikisinin de ses telleri işlevini yitirmişti.
Şu an Felix eve yürüyordu. Sokaklar fazla kalabalık değildi. Başına geçirdiği siyah kapşonuyla birlikte az önce çığlık atarak şarkı söyleyen birine benzemiyordu. Adımları normale göre biraz yavaştı. Tüm vücut kaslarının ağrıdığını hissediyordu. Ama bu öyle sandığınız bir ağrı değildi. Rahatlama ve mutluluk hissiyle tatlı tatlı yayılan bir ağrıydı.
Başını yerden kaldırıp sağa ve sola bakındığında karşı kaldırımdaki Changbin'i fark etti ama onun Changbin olup olmadığında emin değildi, biraz daha incelemeye başladı. Boydan boya süzdüğü çocuk Felix'e baktı ve işte o an tespiti kesinleşti.
O kişi Seo Changbin'den başkası olamazdı.
Göz temasını kesti ve tekrardan yere bakmaya başladı Felix. Fakat içinden bir ses ona Changbin'e bakmasını söylüyordu. O da içindeki sesi bastıramayıp Changbin'e baktığında tekrardan göz göze geldi ve hemen başını öne eğdi. Dördüncü kez bakacağı sırada Changbin'i göremedi. Herhangi bir yoldan başka bir tarafa doğru gittiğini düşünerek derin bir nefes alacaktı ki omzunda hissettiği el onun yerinden sıçramasına sebep oldu.
Felix bu harekete sinirlenmişti. Changbin bunu hep yapmak zorunda mıydı? Felix'in omzuna ansızın dokunup onu korkuttuğunda madalya falan mı veriyorlardı?
"Yol boyu beni kesmene izin vereceğimi mi zannettin?"
Felix bu duyduklarına şok olmuştu. Changbin'i kesmek 'Yapılması Gereksiz Olan Şeyler' listesinde başı çekerdi.
''Seni mi keseceğim. Pardon ama sen kendini ne zannediyorsun? Ayrıca erkeklerden hoşlanacağımı da nereden çıkardın?" sona doğru sesini yükseltmek istese bile ağrıyan boğazı buna izin vermemişti.
"İlk olarak küçük bir kısmı düzeltmek istiyorum. Erkek değil, Changbin diyeceksin. Ben diğer erkekler gibi miyim?''
"Erkek diyende kabahat. Sana aptal demeliydim."
"Neden direkt ismimi kullanmıyorsun? Yoksa beni sevmiyor musun?" Son cümlede alaycı bir tavır takınmıştı Changbin.
''Hayır, senden nefret ediyorum."
"Daha iki haftadır tanışıyoruz nedir bu nefret?"
Felix göz devirip konuşmaya devam etmedi. Bir süre birlikte yavaş yavaş ıssızlaşmaya başlayan sokaklarda yürüdüler. Changbin'in evinin nerede olabileceğini düşündü Felix. Çünkü yol boyu onunla gelmişti.
"Beni takip mi ediyorsun yoksa evin mi buralarda?''
"Aslında her ikisi de." dedi Changbin umursamaz bir tavırla. Felix'le uğraşmayı sevmişti. Onun dediklerine göz devirmesine, saf davranışlarına... İçinde ona karşı daha önce hiçbir kişiye karşı hissetmediği bir şeyler vardı.
Felix için de aynısı geçerliydi. Changbin'e ondan nefret ettiğini söylemişti ama ondan nefret etmiyordu. Daha farklı bir duyguydu bu.
°°°
Selam bebişlerim, burayı biraz boşladığımın farkındayım. Umarım kurgu hala kitaplığınızda duruyordur. :') Artık biraz daha aktif olmak istiyorum.Not: Comeback etkisinden çıkamıyorum hala teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Can Turşu × Changlix
FanfictionGün boyu hayal ettiği tek şey akşam turşu yemekti.