Bugünkü gelişmelere geçmeden önce geçen hafta olan olaydan bahsetmek istiyorum. Günlüğümü kağıda geçirirken o olayı hala anlatmamış olduğumu fark ettim. Herkesin ince ipliklerle tutunduğu arkadaşlık bağlarını koparan bu olay; insanlığa bir daha kimseye güvenemeyeceklerini, hayatlarının asla eskisi gibi olamayacağını tekrardan hatırlatmıştı. Ya itaat ya da infaz. Gezegenin hukuku buydu ve istisnalar kabul edilemezdi. Halkın arasında "Son İstisna" olarak anılan bu olayı hızlıca anlatıp geçeceğim. Çünkü bugün anlatacağım çok fazla şey var.
"Kanla boyanmış gözlerle, Nefesimiz tükenene dek savaşalım, Yeni hayat bizi bekliyor! Eski nesli unutalım!"
Küçük bir gruptu bu sözleri hükumetten gizli halka söyleyen. İstedikleri şey insanlığın doğuşu için birkaç kıvılcım yaratmaktı ama ateşin onları yakacağı kimsenin aklına gelmemişti. Grubun içinden hükumet sevgisiyle dolup taşanlar bu sözlere daha fazla "dayanamayıp" diğer arkadaşlarını öldürmüşlerdi. Hükumet tarafından alkışlanan bu kişiler bizce haindi. Tüm hatıralarımız yeniden canlanmaya başlamıştı, hapın etkisi geçtikçe sesler çoğalıyordu. Ama hainler ağzımızı kapatıp bağırmamıza engel olmuştu. İşte bu olaydan sonra artık kimse birbiriyle konuşmuyordu. Ancak bu tabii ki hükumeti durduramadı ve Koruma Projesini oluşturdular.
Şimdi bugünkü gelişmeleri anlatacağım. Tahmin edebileceğiniz üzere TaxiRob ile gittiğim antika dükkanlarının birinde kağıt ve kalem buldum. Eve dönüş yolumda doktordan "10 dakika içinde sağlık kontrolünüzü yapmazsam raporuma şüpheli olarak düşeceğim." mesajını aldım. Kağıdı kaleme sardım ve aklıma gelen tek yere yani markete gittim. Hızlıca rafların bir köşesine sıkıştırdım ve kimsenin bulamayacağını umarak eve döndüm. Yalnızca 30 dakika kazanmam gerekiyordu.
Aylık kontrolüm sorunsuz geçti. Sağlık sorunum olmasa da stres seviyeni ölçecek bir makine geliştirdiklerinden haberim yoktu. Makine kısaca doktor size bir şeyler sorarken davranışlarınızı, kalp atışlarınızı ölçüyor. Stres seviyeniz 50'den fazlaysa terapiste görünmeniz tavsiye ediliyor. 70'in üzerine çıkarsa sizinle "özel" olarak ilgilenilmek üzere rehabilitasyon merkezine götürülüyorsunuz. Duygularımı şimdiye kadar dışarı vurmamakta uzmanlaşmış biri olarak stres seviyem 10 olarak ölçüldü. "Bir tehdit olmadığıma" ikna olan doktor raporuna birkaç şey yazıp ayrıldı.
Doktorun stres seviyemi ölçmesi 10 dakika almıştı. Bu gecikme sürecinde marketteki kağıdımın bulunmaması için dua ediyordum. Şüphe uyandırmamak için yavaşça markete gidip birkaç şey baktıktan sonra rafa yöneldim. Ne kalem ne de kağıt oradaydı. Raftaki her yere baktım. Yere düşmüş olabileceğinden alt rafları ve yeri arıyordum. Her raf boş çıkıyordu ve daha fazla endişelenmeye başlıyordum. "İşte şimdi bittim." diye düşünürken arkadan tanıdık bir ses duydum: "Bunu mu arıyordunuz?" Önüme dönmeden kalbimin çarpmasını yavaşlatmaya çalıştım. Korkudan ellerim çok soğuktu ve titriyordu. Derin bir nefes alıp döndüğümde karşımdakinin dün bana yardım eden personel olduğunu gördüm. Gülümsemesinden ve nazikliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Benim ürkek tavırlarıma karşı o çok sakindi. Bu artık biraz da rahatsız etmeye başlamıştı.
Aramızdaki sessizliği bozmalıydım. "Bir şey söyle, bir şey söyle... Daha fazla şüphe çekmek istemezsin... Eminim saklamaya çalıştığını anlamıştır. Ya çoktan şikayet ettiyse? Çabuk ol, hızlı düşün. N-Ne yapabilirsin?" İçimde kendimle çelişen bir fırtına esiyordu ve ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Tek bir sözle üzerimdeki tüm şüpheyi nasıl atacaktım? Hem de böyle bir durumda... "Ben de bunları buraya kimin bıraktığını düşünüyordum. Kayıp eşyalar bölümüne götürecektim ama sahibini bulduğuma göre sorun yok gibi görünüyor." Düşüncelerimi bölen bu zarif ses tüm endişelerimi üzerimden atmıştı. Ama bu çağda kimse bu kadar masum olamazdı. Rol oyununu başlatan oydu, ben de devam ettirdim. "Aah! Ben de nerede düşürmüş olabilirim diye çok endişelenmiştim. Çok teşekkür ederim." dedim rahatlamış bir ifadeyle. Elimin titrememesine özen göstererek kaleme sıkı sıkı sarılmış kağıtları aldım. Personel gözleri ışıldayarak "İyi günler, yine bekleriz." dedi. Onaylarmış gibi başımı salladım ve marketten çıktım.
Gerçekten bu kadar masum muydu yoksa numara mı yapıyordu? Gözleri böyle parlarken arkasında karanlığın olmasına inanmak güçtü. Yine de bu gezegen insanlığımızdan bir parça çıkarıp yerine karanlığından bir parça vermişti. Karanlığın içinde boğulmak ya da boğulmamak bizim elimizde olsa da insanlığımızdan kaybettiğimiz parça asla geri gelmeyecekti. Durum böyleyken davranışları ne kadar iyi de olsa ona güvenemem. Şu an marketlerin kapanmasına tam 1 saat ve dışarı çıkma yasağının başlamasına 3 saat var. Günlüğümü yazmayı bitirdiğimde dışarı çıkıp personelin nereye gittiğini öğrenmem gerek. Bu arada Koruma Projesi için evime yarın geleceklerini bildirdiler. Her şeyi kağıda geçsem de ev verilerimin silinmesini istemiyorum. Yarın gelişmeleri aktaracağım.
Tarih ve Zaman: 10.02.2205 , 19.00
Yer: 02 Numaralı Gezegen
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who is the liar?
Science Fiction"Teknoloji, hayatımızı kolaylaştıran ve günden güne daha çok gelişen bir bilgidir. İnsanların ihtiyaçlarını karşılamasında büyük bir rol üstlenir." Belki inanmayacaksınız. Ancak bu tanım sözlüklerde geçen bir yalandan başka bir şey değil. Geçmişte...