Şu an bunları yazdığım için şanslıyım. Belki de şanstan daha fazlası... Tüm yaralarıma pansuman yapmayı bitirdim. Hala olanların karmaşasıyla bulanan zihnimi ayıltmaya ve detayları tekrardan gözden geçirmeye çalışıyorum. Olanları en baştan yazarsam belki yardımı dokunabilir. Aynı günde 2 kez günlük yazdığım ilk defa oluyor gerçi. Bu biraz garip hissettirdi. Her neyse, gelişmeleri aktaracağım.
Bir önceki günlüğümde aldığım kararla personeli takip etmek için dışarı çıktım. Eğer beni görürse diye tanınmayacak şekilde giyinmiştim. İşe yarayacağından emin değildim ama ağzımda bir maskeyle dolaşmak nedense daha rahat hissetmemi sağlamıştı. Gittikçe daha da sessizleşti ve en son hiç kimsenin olmadığı bir yere gittik. Şüphelenmeye fırsat bulamadan adam hızlıca ara sokağa girdi. İzini kaybetmemek için peşinden gittim. Dar sokağın ortasında durup yere baktı. Hiç hareket etmiyordu, belki nefes bile almıyordu -omuzlarının alçalıp yükseldiğini görmedim -.
Gerçekten onu takip ettiğimi anlamış mıydı? Peki şimdi bana ne olacaktı? Geri dönmek için artık çok geçti ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Hızlıca çevreme bakındım ama bana yardımcı olabilecek hiçbir şey göremedim. Vücudumdaki enerjiyi kollarımda ve bacaklarımda topladım. Kalp atışım hızlandı ve her duruma karşı bir plan üretmeye başladım.Böyle bir durumda bu kadar hızlı düşünebildiğime şaşırmıştım. Ne olursa olsun burada ne tutuklanacak ne de öldürülecektim. Bu kararlılığımı ve tüm planlarımı alt üst eden şey, adamın gözlerimin önünde soluklaşarak kaybolmasıydı.
Bu ne demek oluyordu? Göremediğim bir düşmanla savaşamazdım. Enerjinin yerini korku almıştı. Ellerim titriyordu ve düşünemiyordum. Gerçekten tüm kararlılığım bu kadar mıydı? Başından beri kararlılığa sahip miydim ki? Cevabını bilmediğim sorularla bulanıklaşan düşüncelerim beni daha fazla endişelendirmekten başka bir işe yaramıyordu. Derin bir nefes alıp tüm durumları algılayıp açık bir zihinle yeni planlar ve yeni olasılıklar oluşturmalıydım. Saat 20:30'u gösteriyordu. Sokakta kimsenin olmaması ve hatta çevredeki binalarda tek bir ışığın bile yanmaması tesadüf olma olasılığından çıkıyordu. Bu gezegene yerleştiğimizden beri böyle bir durumla, hatta bir ara sokakla bile karşılaşmamıştım. Çünkü konutlar böyle dizayn edilmemişti. Bu eski dizayndı, Dünya'ya ait hiçbir şey buraya aktarılmamıştı -eski günleri hatırlatmamak için tabii-. Kısacası tek emin olduğum şey karşımdakinin amatör olduğuydu.
O personeli beni tuzağa çekmek için kullanmıştı. Personel bana bunu yapamazdı. Tüm gün markette çalıştığını hesaba katarsak bunları hazırlayacak vakti bulması imkansızdı. Özellikle hükumete doğrudan bağlı bir işletmede çalışırken anında yakalanması gerekirdi. Hükumete bağlı birisinin de bunu yapacağını düşünmüyorum. Tuzağa gerek duymadan tutuklayabilirdi. Ama benden şüphelendiği için bunu yapmış olabilir. Belki de elinde bir kanıt yoktu ve bana itiraf ettirmek için böyle bir şey yapmıştı. Olasılıklar fazlaydı ve bekleyip düşünecek daha fazla vaktim olduğundan şüpheliydim. Adamın kaybolduğu yerin tam üzerinde geldim. Yerde bir işaret vardı: RYM. Ne demek olduğunu anlamasam da artık benimle oynadığı ve hükumetten birisinin olmadığı kesindi. Bu kadar iyi hazırlanmış bir oyuna hayır diyemezdim.
"Hologramları bırak ve gerçek yüzünü ortaya çıkar." diye bağırdım. Evet tüm bunlar hologramla oluşturulmuştu. Personeli takip edeceğimi biliyordu ve tuzağa düşmem için holo bedeniyle bana yolu gösterdi. Şu an bir ara sokakta olmadığımdan da emindim. Yine de elini çabuk tutması gerekiyordu. Böyle bir oyunu daha fazla devam ettiremezdi. Çünkü ne benim ne de onun çok zamanı kalmamıştı. Son hamlelerini yapmak için hazırlanıyordu. Şüpheli bir hologram oluşturulduğuna dair hükumete haber gitmesi olasıydı. Tam ortasında durduğum ara sokak koskocaman boş bir depoya dönüşmeye başladığında bir sesle irkildim. "Sence stres seviyem kaçtır, Ann?" Depo tamamen oluştuğunda arkamdan gelen sese döndüm. "Adımı öğrenecek ve bunları yapacak kadar araştırmaları yaptığına göre, terapiste yollanmak için yeterli stresin olduğunu düşünüyorum." dedim boşluğa bakarken. Sesin arkamdan geldiğine emindim ama orada kimse yoktu. Sesi tanıdık değildi, kim olduğunu çıkaramıyordum. Ben şu an tam olarak kimle konuşuyordum?
Sahte bir kahkaha tüm depoda yankılandı. "Hükumete karşı gelmek için her türlü yolu deneyen birinden böyle bir şeyi duymak ne kadar ilginç." dedi alaycı bir sesle. Günlüğümü nereden biliyordu? Hayır günlüğümü bilmesi mümkün değildi. Yoksa "Son İstisna" olayından dolayı mıydı? Ama o olayda yüzlerce kişi grubu destekliyordu. Neden sadece beni hedef olarak seçmişti? Düşüncelerimi toparlamak zordu."Eğer böyle olduğunu düşündüğün biriyle konuşuyorsan, senin de hükumete çok hayran olduğunu söyleyemem, değil mi?" Daha fazla bir şey söylemedim ve cevabı bekledim. Şimdi tüm depoyu sessizlik kaplamıştı. "Yani hükumete karşıyım demiyorsun, yoksa seni ele vereceğimden mi korktun?" dedi yavaşça bana doğru gelirken. Hala onu göremiyordum ama adım sesleri çok netti. "Kendi duygularımdan emin değilim. Ancak kendini göstermeyen birisinin korkak olduğunu kesinlikle söyleyebilirim." dedim sona doğru sesimi yükselterek. Sözlerime devam edemeden araya girdi:"Korku nedir sence? Kanunlardan mı korkarız kanunu yönetenlerden mi? Peki ya kanunu kim yönetir?"
Beni kendimle çeliştirip gardımı düşürmeye mi çalışıyordu? Fakat sorularına bir cevap veremediğimi fark ettiğimde artık hükumetten biri olmadığından emin olmuştum. Benim cevaplarımın onu aydınlatacağını mı düşünüyordu? Bana bu kadar güvenmesinin sebebini sormak istemiştim.. Ama artık çok geçti. Her ikimizin de süresi dolmuştu. Depoya doğru gelen Drone'un sesini duydum. "Umarım yeniden görüşebiliriz,Ann." dedi ve adımlarını sıklaştırarak depodan çıktı. Eğer benim tarafımda olacaksa böyle bir tuzağa neden ihtiyacı olmuştu? Drone daha depoya gelmeden geri dönmüştü. Oyun hala bitmemişti.
Deponun çıkışına yöneldim. Saat 21.00'i gösteriyordu, daha fazla oyuna ihtiyacım yoktu. Birden tavandan otomatik silahlı bir zırhlı robot indi. Benim tarafımdaysa beni neden öldürmek istiyordu? Yoksa bu bir sınama mıydı? Eğer buradan canlı şekilde çıkarsam bana yardım edebileceğini mi ima ediyordu? Daha fazla düşünecek vaktim yoktu. Bomboş bir depoda saklanabileceğim bir yer yoktu. Karanlık tarafa gitmeyi denesem de robotun canlı bir nesneyi algılayabileceğinden emindim. Tek avantajım bu zırhlı robotun yavaş hareket etmesi ve silahının uzun namlu olmasıydı. Yeterince yaklaşırsam beni vuramayacaktı. Tüm gücümle robota koşmaya başladım. Bu robotu tetikledi ve ateş saçmaya başladı. Yanlara kaçarak ateş yönünden sıyrılmaya çalıştım. Ancak tahmin edebileceğiniz üzere pek işe yaramadı. Birçok kurşun bacağıma isabet etti.
Nefesim kesilmişti ve her adımımda bacağıma giren kurşunları hissedebiliyordum. Hala bunları kullanıyorlar mıydı? Daha güçlü silahlar bulunmuştu. Eğer onunla vurulsaydım, şimdiye işim bitmiş olabilirdi. O halde gerçekten benim ölmemi istemiyor muydu? Bu sınanmadan başarıyla geçmeliydim. Her zaman eksikliğini hissettiğim "güvenilir arkadaş"ı bulmak için ilk defa elime bir fırsat geçmişti. Böyle bir çağda normal arkadaşlıklar olmayacağını zaten biliyordum. Ama böyle biriyle ilk defa karşılaşmıştım. Yüzüme garip bir sırıtma yerleşti. Beynimi acıya odaklamak yerine hedefime odakladım. Kalan enerjinin tamamını bacaklarıma verip koşmaya devam ettim. En sonunda robota ulaştım ve üzerine çıkıp tüm gücümle çalışmasını sağlayan kabloları kopardım. İçindeki kırmızı ışık söndüğünde robot da durmuştu. "Memnun oldun mu?" dedim bağırarak. Ancak daha fazla acıya dayanamayıp bayıldığımdan cevabı duyamamıştım. En son hissettiğim şey bana bir şeyin enjekte edildiğiydi.
Uyandığımda ağrılar gitmişti ve kanamam neredeyse durmak üzereydi. Hala yerde yatıyordum ve etrafımda kimse yoktu. Yavaşça kalkıp eve döndüğümde saat 21.45 olmuştu. "O belki de amatör değildi, sadece fark etmemi istiyordu." diye düşündüm. Yine de uzun süre markete girmek istemiyorum. En azından tüm düşüncelerimi toparlayıp yeni bir plan oluşturana kadar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who is the liar?
Ciencia Ficción"Teknoloji, hayatımızı kolaylaştıran ve günden güne daha çok gelişen bir bilgidir. İnsanların ihtiyaçlarını karşılamasında büyük bir rol üstlenir." Belki inanmayacaksınız. Ancak bu tanım sözlüklerde geçen bir yalandan başka bir şey değil. Geçmişte...