paper airplane

695 100 33
                                    


seninle bir şey konuşmalıyım arka bahçedeki banka gelir misin?
-Jongseong

_________

    Tam olarak bu mesajın yazılı olduğu kağıt uçak odama iniş yapalı bir buçuk saat oluyordu. Ve ben uçaktaki notu okuduktan yarım saat sonra banka gelip oturmuştum ancak Jongseong ortalarda yoktu. Zaten ne diye gelmiştim ki? Benimle konuşacak neyi olabilirdi ki onun?

  Bacaklarımı kendime çekip kollarımı bacaklarıma doladım. Hava soğumuş, saat ilerlemişti. Kafamı dizime koyup öylece durdum. Sanırım artık gitmeliydim.

  O sırada nefes sesleri duyup kafamı kaldırdım. Jongseong gelmişti ve büyük ihtimal koşmuştu. "Ahh üzgünüm... Sadece bu saatte açık market bulmakta zorlandım ve seni de beklettim... Özür dilerim." Nefeslerini arasında söylediği cümlelerden sonra yanıma oturmuş ve cebinden çıkardığı çikolatalardan birini bana vermişti. "Ne konuşacaksın benimle?" dedim çikolatayı alırken. "Direk konuya giriyorum." dedi ve yüzünü ciddi bir ifadeye soktu. Nefesleri düzene girmişti. "Neden yapıyorsun bunu kendine?" "Anlamadım?" Derin bir nefes verdi. "Neden kendine zarar veriyorsun?" Nereden biliyordu? Donup kalmıştım, kendime geldiğimde de sessizliğimi koruyup kafamı dizlerime koydum. "Dün ellerin titrediğinde elini tutmuştu ya, sen gittikten sonra fark ettim. Elime kan bulaştığını. Neden yaptın?" "Neden merak ediyorsun?" İnsanlar beni merak etmezlerdi, daha geçen hafta beni bankta yalnız görüp yanıma gelmeseydi benim sesimi bile duymamış olacak biri neden beni merak ediyordu ki? Soruma karşılık bir cevabı olmadığı için sustu ya da cevap vermek istemiyordu. Bana acımış olabileceği aklıma gelince içimde ağlama isteği oluşmuştu. "Ben sadece... Sorun neyse belki yardım edebilirim diye düşündüm." Bu hayatta sorunlarım ile ilgili şans verdiğim sadece bir kişi olmuştu ve bu bir kişi de bana yardım edememişti. Bu karanlık bataklığa onu da sokmuştum. Sadece kendine değil çevresine de zarar vermesine neden olmuştum ve bütün geleceği ile oynamış. "Yardım edemezsin" dedim soğuk bir sesle.

   Jongseong bir kara delik gibiydi istesen de istemesen de içine çekiliyordun ve ben çekildiğimi hissediyordum ancak ben bir bataklıktım. Bataklık sen içine girmediğin sürece seni dibe çekemezdi ve ben onun da dibe çekilmesini istemiyordum. Ayağa kalkarken elimdeki çikolatayı banka bıraktım. Oradan uzaklaşacakken bilegimden tutup beni durdurdu. "Adın ne senin?" Doğru ya sesimi bırakın adımı bile bilmiyordu. "Jungwon." dedim ve daha dün sarmış olduğum bileğimi kendime çekip oradan uzaklaştım. Adımı dahi yeni öğrenen sevdiğim çocuğun bataklığa çekilmemesi için elimden geleni yapmalıydım.

   Birini sevip yaklaşamamak, mutlu olmak isteyip olamamak, en sonunda ise bunlar yüzünden ölmek isteyip yaşıyor olmak. Hayat hep istediklerimizin tersini mi verirdi bize? Acı çekmemizi izleyerek mutlu bir şekilde kahkaha atıyor muydu acaba?

   Bugün Jongseong'un yardım isteği ile aklıma dolmuştu bütün geçmiş, kaybettiklerim, terk edenler, yanımda kalmak isteyip benden daha dibe çekilen iyi niyetli insanlar... Ben buyum işte, bana yardım etmek isteyenleri kısa sürede yok eden biriydim ve Jongseong'a bunun olmasını asla istemiyordum.

   Önümdeki eskiz defterine baktım. Dün çizdiğim, bankta oturan Jongseong'un resmi vardı. Sevmek herkesin canını acıtıyor muydu? Benim acıtıyordu. Kendimi yalnızca çizdiğim resim ile avutmaya başlamıştım. Elimdeki kalem ile bankın üzerine, bugün bana verdiği ve benim banka bıraktığım  çikolatayı çizmeye başladım. Daha sonra da sayfanın sağ üst kısmına ufak bir kağıt uçak çizmeyi de aklıma not ettim.

_______________________________

ehem
evet
umarım sevmişsinizdir
güzel günler dilerim~
mei kaçar ~

talking hearts - [jaywon] ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin