Sen Özelsin

66 20 77
                                    


Hayatımızda öyle farklı anlar vardır ki gerçekten yolun sonuna çok yaklaştığımızı hissederiz.

Belki uçaktaki şiddetli bir türbülans anı, belki bir sokak çatışmasının ortasında kaldığımız ya da ciddi bir trafik kazasının köşesinden son anda döndüğümüz an…

Bazen de değer verdiğimiz birinin ölümcül hastalık haberini aldığımızda…


İşte bu anlarda aklımıza gelen ilk ne olur?

Siz söylemeden ben söyleyeyim: Sevdiklerimiz. Peki birini sevdiğinizi nasıl anlarsınız?

Ya da gerçekten sevildiğinizi? İnsanın en temel ihtiyacı sevgidir.

Bütün hayatımız sevgiyi arayarak geçer.

Ya da o öyle olduğunu zannederek kendimizi kandırırız diyelim. Çünkü gerçekler başkadır.

SEVMEK ANLAMAKTIR Anlamak, sevmek ve sevgiyi istikrarlı yaşamaktır.


Bazen sadece sevmek karşımızdakini anlamamıza yetmeyebilir.

İlişki bir denklemdir. Değişkenlerin fazla olduğu bir denklem ve insanlar bu denklemi kurmak ve çözümlemek için yüzyıllardır uğraşırlar ve uğraşmaya devem etmektedirler.


İlişki, insan değişkeninden ötürü karmaşık ve anlaşılması zordur.  Bakalım bir kaç soruda açıklamaya çalışalım.


Sevmek,hissetmek Ama Nasıl?

Öğrenilmiş davranışlar hayatı çekilmez kılabiliyor. Örneğin, ne kadar çok istesek de “Seviyorum” demek isterken, birden ağzımızdan başka kelimeler dökülebiliyor.


“Onu gördüğümde şöyle sıkıca sarılıp, koklayacağım” derken, gördüğümüzde tam tersi davranabiliyoruz.

Bu durum ezber davranışlar gibi ve maalesef aşmak çok kolay olmuyor...


Bunun üstesinden gelmek mümkün fakat sevgiyi ve ilgiyi gösterememenin asıl sebebi kırgınlık, öfke ve yersiz gurur...

Mesela kadın erkeğe dokunmak ve sarılmak istiyor. Fakat geçmişteki kırgınlığı ve öfkesi ona engel oluyor, kırgınlık ve öfkesi yersiz bir gururla birleşince kadın erkekten uzaklaşıyor vs gibi şeyler işte.

Sevmenin, sevginin sorgulandığı değişik ortamlarda bulunuyorum son zamanlarda…

Ve değişik gelişim kitapları okuyorum. Diyeceksiniz ki, bunları okumak için erken değilmi ?…

Bazen bazı şeyler için geç kalınmış olabilir ama hayat böyle bir şey. Çoğu zaman doğru zamanda doğru yerde olmak, doğru zamanda bir şeyleri yakalayabilmek mümkün olmayabiliyor.


Ya da “tam zamanı “dediğiniz için erken, “şimdi zamanı değil” dedikleriniz için de geç olabiliyor.

Açıkçası insanlığımızla ilgili bağımızı kaybettiğimizi düşünüyorum.

Belki kendi amacımızla olan bağlantımızı kaybettik. En fazla önem taşıyan değerleri göz ardı ettik.

Çoğumuz hayatımızın geri kalanını yaşamın sahilinde güvenlik içinde geçirmeyi seçmiş durumdayız.

Cesaretimiz azaldı.

Yolların bekleyerek değil, yürüyerek aşıldığını unuttuk belki de…

İşte bu nedenle son zamanlarda mutluluğu, sevgiyi sorguluyor oldum.

Söz sevgiden açılmışken, yeni belki de geç öğrendiğim bir şey var. Sizin kimi ne kadar sevdiğiniz artık önemli değil şimdilerde benim için….

Sizin kimi ne kadar sevdiğinizden daha çok, sizi kimin ne kadar sevdiği ya da sevmediği çok daha önemli.

◇◇◇

Hayal kurmak muhteşemdir, gereklidir ama hayaliniz sevgi üzerineyse, hayal kırıklıkları biriktirirsiniz.


İşte bu aşamada da devreye realizm girer ve emeğe bakarsınız. Çoğu zaman da bakınca, duygusal zarardasınızdır.

Sevgi emek ister.

Ama ya siz vermezsiniz bunu ya da o kadar yorulduğunuzu düşünürsünüz ki, belki de değecek olana vermekten bu kez siz korkarsanız.

Yaşamayı tükenmeyen bir iyilik sanırız.

Ancak her şey sadece birkaç kez olur ve aslında bu tekrarlar çok azdır.


Çocukluğumuz ait kişiliğinizde derin bir yeri olan ve o gün olmadan yaşamınızı düşünemeyeceğiniz belli bir öğleden sonrayı, daha kaç kez hatırlayacağımızı düşünmeyiz bile.
Belki dört-beş kez daha…
Belki de o kadar bile değil.


Dolunayı daha kaç kez seyredebileceğiz ki? Belki yirmi. Ancak yine de her şey sınırsızmış gibi görünür bize. Bu güzeldir.

Norman Cousins, “yaşamın trajedisi ölüm değil, yaşadığımız süre içersinde ölmesine izin verdiklerimizdir” diyor.
Ne güzel demiş değil mi (:

İnsanoğlunun en fazla ıstırap çektiği derin kişisel yenilgisi, kişinin aslında yapabilecekleriyle, sadece yaptıkları arasındaki farktan kaynaklanır.


Bu sadece var olmakla, gerçekten yaşamak arasındaki farktır.

Sadece yaşamı sürdürmekle, gerçekten yaşamayı başarmak arasında bir fark vardır.


Üzücü olan, çoğu insanın içinde yatan insani armağanları göz ardı etmesi ve hayatlarının en güzel yıllarını bir odada ve kendiyle geçirmeye boyun eğmesidir.

Çünkü diğerini almak çoğu zaman yorucudur, zordur, korkutur…


Zamanını boşa harcamaya değmez.
Şimdi zamanın varken dışarı çık!

Gez

Dolaş

Eğlen

EN GÜZEL KAHAKAHALARINI SAL GÖKYÜZÜNE

Kolay gelsin güzel insan (;

🖤🖤🖤🖤🖤🖤
Canım okuyucularım, bu sizden ayrılmadan paylaştığım son bölümdü.
5 gün buralarda olmiyacağım çok üzgünüm ama ):
Sizleri çooook seviyorum inşallah brğenmişsinizdir.
Beğenip , yorum  atmayı unutmayın canlarııım🥀🥀🥀🥀🥀


Ruhun SesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin